Hindistanlı Velî Hamza Dehrsevî
MAKAM-MEVKİ İSTEMEDİ!..Rivâyet edilir ki, Hamza Dehrsevi, aslen Hindistan'da bulunan Nevher beldesinden olup, ilk zamanlarında vâlilerden birinin hizmetinde bulunuyordu. Yüksek derecede bir mevkiye sahipti. Bunun için, gece, evinin etrâfında bekçi ve nöbetçiler bulunurdu. Bir gece geç vakitte uyanıp dışarı baktığında, bekçiyi evin etrâfında dolanıyor gördü. O ânda kalbinde bir değişiklik hissetti. Kendisinin buna lâyık olmadığını düşündü. Kendi kendine; "Ben, benim kendisine hizmet etmeye çalıştığım zâta değil, benim ve benim hizmet ettiğim zâtın hakiki koruyucusu ve her ni'metin sâhibi olan zâta, ya'ni Allahü teâlâya yönelir, O'nun dinine hizmet ederim. Kullarla benim ne işim var?" dedi. Bundan sonra evinden çıkıp, yollara düştü...
Bu düşünceler ile Ecmir'e gelip, Hâce Mu'inüddin-i Çeşti hazretlerinin kabrini ziyâret etti. Şeyh Ahmed Mecd'in ve başka büyük zâtların sohbetlerinde bulundu. Tasavvuf yolunda yetişip kemâle geldikten sonra, memleketine dönüp, bundan sonra da Nârnûl'dan altı kilometre mesafede bulunan Dehrsev beldesine yerleşti. Kendi asıl beldesine değil de Dehrsev'e yerleşmesinin sebebi, Dehrsev'de bazı kimselerin büyüklere karşı uygunsuz düşünceler içinde bulunmaları idi. Onların ıslâhına vesile olmak niyetiyle oraya yerleşti. Niyeti hâlis olduğundan, maksadı hâsıl olup, onun vesilesiyle o kimselerin hepsi düzelerek sâlih insanlar oldular...
"DÜNYA ATEŞ GİBİDİR!.."
Hamza Dehrsevi hazretleri de diğer büyük zâtlar gibi, dünyâya düşkün olmaktan ve dünyâya düşkün olanlar ile birlikte bulunmaktan son derece sakınırdı. Dünyâya düşkün olanların bu hâllerine acıyarak ve çok üzülerek buyurdu ki: "Dünyâ, ateş gibidir. Ondan, bir şey pişirip yiyecek kadar ve üşüyünce ısınacak kadar olan miktarı yeterlidir. Herkes bilir ki, ateşten bu kadar istifâde edilir, yine herkes bilir ki, ateşin bundan fazla olan miktarı yakar ve helâk eder."
Hamza Dehrsevi hazretleri, bir akşam namazını kılarken rûhunu teslim etti...