“Kanâat eden muhtaç olmaz. Hasedi terk eden rahat bulur. Haramı terk eden, dîninde ihlâs sahibi olur. Gıybeti terk edenin muhabbeti zâhir olur, iyilikleri çok olur. İnsanlardan uzakta kalan, onlardan gelecek sıkıntı ve cefâlardan kurtulur. Sözü, konuşması az olanın, aklı kâmil olur. Allahü teâlânın verdiği az rızka râzı olan, Allahü teâlânın katında bulunana güvenmiş olur.”
“Kalb üç çeşittir. Birincisi; a’razî, yani yeryüzüne bağlı olan kalb ki, her an şeytanın aldatması ve azdırmasına karşı tehlikededir. İkincisi; semâvî kalb ki, bu kalb, a’razî kalb kadar olmamakla beraber, yine de şeytan, zayıf hâlini yakalayıp buna da saldırabilir. Üçüncüsü; arşî kalb olup, şeytan ve diğer mahlûklardan hiçbirisi buna zarar veremez.”
“Allahü teâlâ bir kulu için hayır murâd edince, onun kalbine hakîkî ilimleri yerleştirir.”
“Sen, şu anda bulunduğun dünyâda ebedî kalacak değilsin. Bakî olan âhiret yurduna da henüz ulaşmış değilsin. Bu hâl karşısında sana düşen odur ki, kendisine çok yakın olduğun, senin her hâlini gören duyan ve bilen zâta (Allahü teâlâya) yönelesin.”
“Bir talebe, kendisine ilim ve edeb öğreten ve hakîkî âlim olan hocasına edeb ve muhabbetle nazar edince (bakınca), hak yoluna girmiş olur.”
“Mahlûklar arasında hilekârlık, düzenbazlık olmadığı zaman, Allahü teâlânın tevfîk, yardım ve başarı ihsânları yağmur misâli yağmaya başlar.”
“Bir kul kalbini Allahü teâlâya tevcih edebildiği (döndürebildiği) müddetçe, Allahü teâlâ onun bütün dağınık işlerini toparlar, bir araya getirir. Fakat kul, Allah korusun, kalbini bir kula tevcih eder, kendisi gibi âciz bir mahlûktan medet umarsa, bütün işleri darmadağınık olur.”
“Allahü teâlâyı tanıyan ârif zâtların, dünyâya düşkün olanlardan kaçmaları, onlardan uzaklaşmaları, onların üzerinde dünyâ cifesinin pis kokusu duyulup, etrâfı rahatsız ettiği içindir."