İbrâhim Karamânî
"Tesavvufcuların (Üveysi) demeleri, üstâdı yoktur demek değildir. Çünkü, üveysi demek, onun yetişmesinde rûhâniyânın da hizmeti olmuştur demektir. Resûlullaha (sallallahü aleyhi ve sellem) veyâ evliyâdan birine üveysi olmak için, her gün tenhâ bir yerde iki rek'at namâz kılıp, bir Fâtiha okuyarak, sevâblarını onun mübârek rûhuna göndermeli, bir müddet oturup, hep onun rûhunu düşünmelidir. Birkaç gün sonra, onun üveysisi olur. Resûlullah efendimizin üveysisi olmak isteyen, yatsı nemâzından sonra, hayâlinde, Resûlullahın iki mubârek ellerini tutup, yâ Resûlallah! Beş şey için sana bi'at eyledim: Bunlar, Kelime-i şehâdet, namâz kılmak, zekât vermek, ramezân ayında oruç tutmak ve yola gücü yetenin hacca gitmesidir demelidir. Birkaç gece böyle yapınca, murâdına kavuşur. Bir velinin üveysisi olmak için, tenhâ bir yerde, iki rek'at namâz kılıp, sevâbını o velinin rûhuna göndermeli ve rûhunu düşünerek beklemelidir. Ehl-i sünnet i'tikâdında olup ahkâm-ı islâmiyyeye uyan, elbette o velinin üveysisi olur. İnsanın Allahü teâlânın rızâsına kavuşmasına mâni olan en büyük hicâb, onun nefsidir. Nefsin aradan kalkması kitâb okumakla, işitmekle olmaz. İnsân-ı kâmilin sohbeti lâzımdır. Bu sohbet nasib olmazsa, uzaklardan kalb ona bağlanırsa, çok sevilirse, onun kalbinden, feyizler, bereketler, muhabbet miktârınca, tâlibin kalbine akarak kemâle kavuşur."
Tâcüddin İbrâhim Karamâni hazretleri, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
NASÎHAT ETMELİDİR...
"Müslümân olan ve Müslümânları seven bir kimse, bir insandan İslâmiyyete uygun görünmeyen bir söz işitince, bu söyleyeni incelemelidir. Söz sâhibi, sapık ve zındık ise, buna cevâb vermeli, doğrusunu söylemeli, sözüne iyi manâ aramamalıdır. O sözün sâhibi Müslümân ise, Allaha ve Resûlüne imân etmiş ise, onun sözünü düzeltmeye çalışmalı, iyi manâ vermeye uğraşmalıdır. O söze iyi manâ bulamazsa, söz sâhibinden sormalıdır. O da bulamazsa, kendisine nasihat vermelidir..."