İhlâs, Her Şeyi Allah Rızası Için Yapmaktır
Îtikadı düzelttikten ve şeriatin emirlerini yaptıktan sonra, bütün zamanları, Allahü teâlânın zikri ile geçirmelidir. Şeriate ne kadar çok yapışılırsa, Onu anmanın lezzeti artar. Şeriate uymakta, gevşeklik, tembellik arttıkça, o lezzet de azalır ve kalmaz olur. İslâm düşmanlarının yalanlarına, iftirâlarına aldanıp da, onların tuzaklarına düşmemeye çok dikkat etmelidir.
İhlâs ile yapılmayan ibâdetin faydası olmaz, sevabı olmaz. İhlâs, her şeyi yalnız Allah rızası için yapmaktır. İhlâs, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyi sevmemekle, yalnız Onu sevmekle, kendiliğinden hâsıl olur. Kalbin yalnız Onu sevmesine (Kalbin tasfiyesi), (Kalbin itminânı) veya (Fenâ fillâh) denir. Kalbin itminâna kavuşması, ancak Onu çok hâtırlamakla, büyüklüğünü, nimetlerini düşünmekle olacağını, Ra'd sûresinin yirmisekizinci âyeti bildirmektedir. İnsanda, akıl, kalb ve nefis denilen üç kuvvet vardır. Aklın ve nefsin yeri dimâğdır. Kalbin yeri yürektir. Akıl, mektep dersleri, fen bilgileri, sanat hesapları, mal sahibi olmak, âhireti kazanmak yolları gibi şeyleri düşünür. İsterse düşünür. İstemezse düşünmez. Aklın bu düşünceleri ve insanın bunlara kavuşmak için çalışması câizdir. Hattâ, çok sevap olur. Bunların kalbe sirâyet etmeleri zararlıdır.
Nefis, dâimâ haramları, zararlı şeyleri yapmağı düşünür. Kalbin kendinde hiç düşünce yoktur. Onu aklın ve nefsin ve his uzvlarından dimâga ve dimâgdan kalbe ulaşan haram şeylerin düşünceleri gelerek, hasta yapar. Kalbi bu hâtaralardan kurtarmak güçtür. Bu düşünceler gelmezse Allahü teâlâyı hâtırlar, düşünür. Yâni kalb, hiç düşüncesiz kalmaz. Kalbin Allahü teâlâyı hâtırlaması, ismini çok söylemekle veya bir veliyi severek görmekle olur. Bir veliyi bulamazsa, ismini işittiği bir velinin hayatını okuyup öğrenir, onu çok sever. Ona (Râbıta) yapar. Yâni hep onu düşünür. Bir veliyi görmek, Allahü teâlâyı hâtırlamaya sebep olacağı hadis-i şerifte bildirilmiştir.