Kerâmetler Menbâı Ebû Osman Mağribî
Bağdat'tan sonra Nişâbûr...Ebû Osman Mağribi hazretleri, bir müddet Bağdat'ta ikâmet ettikten sonra Nişâbûr'a geçti ve buraya yerleşti. Ebû Ali Kâtib, Ebû Ali Rodbâri, Habib-i Magribi, Ebû Amr-ı Zücâci, Ebû Yâkûb Nehrecûri, Ebü'l-Hasan bin Sâig Dinûri ve daha birçok âlimle görüşüp sohbet etti ve kendilerinden ilim öğrendi. Zâhiri ve bâtıni ilimlerde âlim idi. Haram ve şüphelilerden sakınmakta, dünyâya düşkün olmamakta, sıhhatli hüküm vermekte fevkalâde olup, heybetli ve firâset sâhibiydi...
Bir gün bir kimse Ebû Osman Mağribi'nin yanında bulunuyordu. Kendi kendine; "Acabâ Ebû Osman'ın arzu ettiği bir şey var mıdır?" diye düşündü. Bu anda Ebû Osman hazretleri; "İhsân edilenler yetmiyormuş gibi, bir de başka şeyler mi arzu edeyim" buyurdu.
Bir gün de huzûrunda, İmâm-ı Şâfii'nin; "İlim iki kısımdır. İlm-i edyân ve ilm-i ebdân" sözü zikredildi. Buyurdu ki: "Allahü teâlâ, İmâm-ı Şâfii'ye rahmet eylesin, ne güzel söylemiş. İlm-i edyân, hakikatler ve mârifetler ilmidir. İlm-i ebdân, siyâset, riyâzet ve mücâhede ilmidir..."
Hikmetli sözleri pek çoktur. Buyurdu ki:
"Güzel ahlâk, Allahü teâlânın takdirine râzı olmaktır."
"Başkalarının halleriyle meşgul olan, kendi hâlini kaybeder."
"Avam, yiyecek ve giyecek şeyler nevinden nimetlere şükreder. Havâs, seçilmişler ise, kalplerine gelen feyze şükrederler."
Harem-i şerif imamlığı yaptı
Ebû Osman Mağribi hazretleri, Mekke-i Mükerreme'ye gidip Harem-i şerif imamlığı yaptı. Bu vazifeyi otuz sene devam ettirdikten sonra Nişabur'a döndü.
Vefat etmeden önce buyurdu ki:
"Ben vefat edince melekler kabrime toprak serperler."
Bu sözleri söyledikten bir müddet sonra da ruhunu teslim etti.
Hakikaten, onu defnederken bir fırtına çıkıp tozdan hiçbir yer görünmez oldu. Defin işi tamamlanınca fırtına durdu...