Kibir, Insanın Dindarlığını Bozar
Yahyâ bin Hayyan dedi ki: "Şerefli ve asil olan kişi, kuvvetli olunca, tevâzu (alçak gönüllülük) yapar. Düşük ve bayağı olan ise, kibirli olur."
Hakimlerden bazısı: "Topraktan yaratılan insanda kibir nasıl bulunur" demişlerdir.
Mahmûd el-Verrâk: "Kibir, insanın dindarlığını bozar. Aklını noksanlaştırır. İnsanların kınama ve kızgınlığını çeker. Güleryüz, güleryüz göstermeden verilen bağıştan daha güzeldir" demiştir.
Denilmiştir ki: "Her hastalığın bir ilâcı vardır, tedâvisi mümkündür. Fakat ahmaklığın tedâvisi zordur. Bu hastalık, tabipleri bile yordu."
Ebû Atâhiyye dedi ki: "Ahmakla beraber olmaktan sakın. Çünkü ahmak, yamalı elbise gibidir. Bir tarafını yama yaparsan, yine rüzgârla bir tarafından yırtılıp, sonunda parçalanır."
İbn-i Semmak, Îsâ bin Musa'ya "Makam ve mevki sahibi iken tevâzu göstermek, makam ve mevki sebebiyle kazandığı şereften daha yüksek bir şereftir" demiştir.
Hakimler (hikmet sahibi kimseler) dediler ki: "Yumuşaklıkla, şiddet ve sertlikle elde edilemeyecek şeylere kavuşulur. Görülmüyor mu ki, su, yumuşak olmasına rağmen, çok sert taşları aşındırmaktadır."
İbn-i Ömer, Tevrat'ta şöyle yazılı olduğunu bildirdi: "Hayâ etmezsen (utanmazsan) istediğini yap."
Kendisi de şöyle dedi: "Hayâ edilecek zâtlarla beraber olmak sûretiyle, hayâyı ihyâ ediniz"
Abdullah bin Muhammed, bir arkadaşının şöyle anlattığını nakletti: "Kaybettiğim bir eşyamı aramaya çıkmıştım. Bir kabrin yanında iken, akşam namazı vakti girdi O kabrin yakınında bir yerde akşam namazını kıldım. Namaz kıldıktan, sonra, o kabirden bir inilti geldiğini duydum. Kabre yaklaştığımda, o iniltinin; 'Ah ne olaydı, dünyâda iken orucumu tutup, namazımı kılaydım' dediğini duydum. Bu bana çok tesir etti. Orada bulunan birini çağırdığımda, o da benim duyduğum gibi duydu. Sonra evime gittim. Ertesi gün akşam vakti tekrar buraya geldiğimde, o kabirden aynı sözleri duydum. Evime dönünce, bu olayın tesirinden iki ay kadar hasta yattım..."