Kırâat-i Seb’a” Ve “kırâat-i Aşere
Kırâat ilmi, Kur'ân-ı kerim'in nazım şekillerinden (yazıldığı gibi okunmasından) ve tevâtür (sağlam ve güvenilir haber) hâlindeki ihtilaf şekillerinden bahseder. Kırâatın başlangıcı ve esâsı tevâtüre dayanır. Yâni nakil esâsına göredir. Kur'ân-ı kerimi ilk okuyan Resûlullah efendimizdir (sallallahü aleyhi ve sellem). Kur'ân-ı kerim, Arapçanın yedi lehçesi üzerine nâzil olmuştur. Cebrâil aleyhisselâm her sene bir kere gelip, o âna kadar inmiş olan Kur'ân-ı kerimi Levh-i mahfûzdaki sırasına göre okur, Peygamber efendimiz dinler ve tekrar ederdi. Vefât edeceği sene iki kere gelip tamâmını okudular...
Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh) halifeliği zamanında Kur'ân-ı kerimi kâğıt üzerine yazdırdı. Buna "mushaf" veya "mıshaf" denildi. Otuz üç bin sahâbi, bu mushafın her harfinin tam yerinde olduğuna söz birliği ile karar verdiler.
Hazret-i Osman'ın (radıyallahü anh), hilâfeti zamânında bu mushaftan Eshâb-ı kirâmın söz birliği ile Peygamber efendimizin vefât ettiği sene okuduğu kırâat şekli olan "Kureyş" lehçesi üzerine altı tâne daha yazdırıldı ve sûreler birbirinden ayrıldı. Bu Kur'ân-ı kerim'e "Kırâat-i mütevâtir" denir. Mütevâtir kırâatin, bugüne kadar hiç değişmeden sağlam ve güvenilir bir şekilde okunmasını sağlayan ve hattâ kitaplara yazan yedi veya on imâm (âlim) olmuştur. Artık bugün, Kur'ân-ı kerim bunların bildirdiği şekilde okunmaktadır...
Yedi kırâat âliminin bildirdiği kastedildiğinde "Kırâat-i Seb'a" on âlimin bildirdiği için de "Kırâat-i Aşere" adı verilmiştir. Eshâb-ı kirâmdan okuduğu bildirilen fakat söz birliği bulunmayan kırâate de "Kırâat-i Şâzze" denilmiş ve bu şekilde okumak yasaklanmıştır.
Kur'ân-ı kerim, Resûlullah efendimizden nasıl bildirildi ise öyle okunur. Eshâb-ı kirâmın söz birliği yaptığı okuyuş Kırâat-i mütevâtir olup, böylece okumak lâzımdır. Kırâat-i Şâzze ile okumak câiz değildir, günahtır. Hiçbir din âliminin bildirmediği bir şekilde okumak ise kesin olarak yasak olup, böyle okuyan dinden çıkar.