Muhammed Hüseyin Sâhib
"Büyük mürşidimiz İmâm-ı Rabbâni Ahmed-i Fârûki Serhendi hazretleri buyuruyorlar ki: Bilmelisin ki, namaz, İslâmın beş şartından, dinin beş esasından ikincisidir. Bütün ibâdetleri kendisinde toplamıştır. İslâmın beşte bir parçası ise de, bu toplayıcılığından dolayı, yalnız başına, Müslümanlık demek olmuştur. İnsanı Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işlerin birincisi olmuştur. Âlemlerin efendisi ve Peygamberlerin en üstünü olana Mirac gecesi, Cennette nasip olan rü'yet şerefi, dünyaya indikten sonra, dünyanın hâline uygun olarak kendisine yalnız namazda müyesser olmuştur. Bunun içindir ki, (Namaz müminlerin miracıdır) buyurmuştur. Bir hadis-i şerifte, (İnsanın Allahü teâlâya en yakın olması namazdadır) buyurmuştur. Onun yolunda, tâm izinde giden büyüklere, o rü'yet devletinden, bu dünyada büyük pay, namazda olmaktadır. Evet, bu dünyada Allahü teâlâyı görmek mümkün değildir. Dünya buna elverişli değildir. Fakat, Ona tâbi olan büyüklere, namaz kılarken rü'yetten bir şeyler nasip olmaktadır. Namaz kılmayı emir buyurmasaydı, maksadın, gayenin güzel yüzünden perdeyi kim kaldırırdı? Âşıklar, mâşuku nasıl bulurdu? Namaz, üzüntülü ruhlara lezzet vericidir. Namaz, hastaların, rahat vericisidir. Ruhun gıdâsı namazdır. Kalbin şifâsı namazdır. (Ey Bilâl, beni ferahlandır!) [diye ezan okumasını emr buyuran] hadis-i şerif, bunu göstermekte, (Namaz, kalbimin neşesi, gözümün bebeğidir) hadis-i şerifi, bu arzuya işaret etmektedir...BU ÜMMETE MAHSUS NİMET
Namazın hakikatini anlamış olan bir kâmil, namaza durunca, sanki, bu dünyadan çıkıp âhıret hayatına girer ve âhırete mahsûs olan nimetlerden bir şeylere kavuşur. Araya akis, hayâl karışmaksızın, asıldan haz ve pay alır. Dünyada asıldan alabilmek için, mirac lâzımdır. Bu mirac, müminin namazıdır. Bu nimet, yalnız bu ümmete mahsûstur. Peygamberlerine tâbi olmak sâyesinde, buna kavuşurlar. Çünkü, bunların Peygamberi Mirac gecesi dünyadan çıkıp âhırete gitti. Cennete girdi ve rü'yet devleti ile şereflendi..."