Muhammed Zühdi Efendi

Yine Abdülkâdir-i Geylâni hazretleri buyuruyor ki: Kur'ân-ı kerime ve hadis-i şeriflere ve akla uygun şeylere (Ma'rûf), bunlara uymayan şeylere (Münker) denir. Bunun beheri iki kısımdır. Birinci kısım ma'rûf ve münkerler meydânda olup, âlim olan ve olmayan bunları bilir. Beş vakit namâz kılmak, Ramazân-ı şerif ayında oruç tutmak, zekât vermek, hac etmek gibi şeylerin farz olduğu (Ma'rûf) ve zinâ, alkollü içkilerin içilmesi, hırsızlık, yankesicilik, fâiz alıp vermek, başkasının malını gasbetmek ve bunlar gibi şeylerin harâm olduğu (Münker)dir. Bunları her mü'minin emr ve nehy etmesi lâzımdır. İkinci kısmı, yalnız âlimler bilir. Allahü teâlâ için, ne gibi şeylere ve nasıl inanmak lâzım olduğu gibi. Bu kısmda olanları, âlimler emir ve nehyeder. Eğer bir âlim, bunları bildirdi ise, âlim olmayanın da, gücü yeterse, bildirmesi câiz olur...
EHL-İ BİD'ATLE MÜNAKAŞA ETME!
Münkerin ikinci kısmı, dahâ ziyâde imânda, i'tikâdda olan bozukluklardır. Her mü'minin Ehl-i sünnet i'tikâdına yapışması, bozuk imândan, ya'ni dalâletden, i'tikâdda bid'atden kaçınması lâzımdır. Din bilgilerinde âlim olmayan kimse, bid'at sâhibleri ile münâkaşa etmemeli, onlardan uzaklaşmalı, selâm vermemelidir. Bayramlarda, sevinçli zamânlarda ziyâretlerine gitmemeli, cenâzelerine namâz kılmamalı, onlara acımamalıdır. İ'tikâdları bozuk olduğu için, onları sevmemeyi ibâdet bilmelidir..."