Bekara sûresi yüzellialtıncı âyetinde meâlen, (Müminlere bir sıkıntı gelince, innâ lillah ve innâ ileyhi râci'ûn derler) buyuruldu. Sabretmek ve dayanmak lâzımdır. Kazaya rıza lâzımdır. Şûrâ sûresi otuzuncu âyetinde meâlen, (Size gelen sıkıntılar, kendi kazandıklarınızdır. Çoğunu da affedip, size göndermiyor) buyuruldu.
Rûm sûresi kırkbirinci âyetinde meâlen, (İnsanların yaptıkları işlerle, karada ve denizde fesat hâsıl oldu. Her şey bozuldu) buyuruldu.
Vebâ hastalığında, işlerimizin kötülüğünden dolayı, önce fâreler öldü. Çünkü, insanlara çok yakın olan bunlardır. İnsanların üremesine ve yeryüzüne yayılmalarına yarayan kadınlar, erkeklerden daha çok öldüler. Vebâ olan yerde, ölümden kaçıp da kurtulanlara yazıklar olsun! Kaçmayıp da ölenlere müjdeler olsun! Bunlar şehit sevabına kavuşurlar. Tâ'ûndan ölen kimseye suâl sorulmaz. Çünkü, muhârebede ölen şehit gibidir. Tâ'ûnda, Allahü teâlâ yazmadı ise bana zarar gelmez diyerek, Allah rızası için orada kalıp, başka bir hastalıkla ölen kimse de, suâl ve azâb görmeyecektir. Çünkü, bu da düşmân karşısında nöbet beklerken ölen kimse gibidir. Vebâ olan yerden kaçmayan ve ölmeyen kimse de, gâzîler ve mücâhidler ve belâlara sabr edenler gibidir.
Herkesin bir (Ecel-i müsemmâ)sı vardır ki, azalmaz ve çoğalmaz. Kaçıp da kurtulanlar, ecelleri gelmediği için ölmemiştir. Yoksa kaçmak, onları ölümden kurtarmış değildir. Kaçmayıp, sabredip ölenler de, ecelleri geldiği için ölmüşlerdir. Vebâ olan yerden kaçmak, insanı kurtarmaz. Vebâ olan yerde sabredip kalmak, insanı öldürmez. Vebâ olan yerden kaçmak, gazâda düşman karşısında kaçmak gibi büyük günâhdır. Kaçanların ölmemesi ve sabredenlerin ölmesi, Allahü teâlânın mekridir, aldatmasıdır.
Bekara sûresi yirmialtıncı âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ, onunla çoklarını yoldan çıkarıyor. Çoklarını da, doğru yola sokuyor) buyuruldu.