Nimetullah Geylânî
"Birçok istekler, insanda bulunmaz. İnsana dışarıdan gelirler. Bunlardan fâideli olanlarını, Allahü teâlâ, merhamet ederek insana gönderir. [Uzun bir hadis-i şerifte] (Her mü'minin kalbinde, Allahü teâlânın bir vâ'ızı vardır) buyuruldu. Zararlı olanlarını, şeytân gönderir. Şeytân, insanlara hep kötülük ve düşmanlık yapmalarını vesvese eder. Nisâ sûresinin yüzyirminci âyetinde meâlen;(Şeytân insana çok şeyi sözverir ve birçok şeyi hâtırlatır. Şeytânın söz verdiği şeylerin hepsi yalandır) buyurulmuştur.
Nefs-i emmâreden hâsıl olan kötülükler, insanın kendi hastalığıdır. Öldürücü zehirdir ve kullukla bağdaşmaz. Dışarıdan gelen kötü istekler, şeytândan gelmiş olmakla berâber, geçici hastalıklardan olur. Ufak bir ilâç ile, kolayca giderilebilir. Nisâ sûresinin yetmişaltıncı âyetinde meâlen;
(Şeytânın aldatması, elbette za'iftir) buyuruldu. En büyük düşmanımız, nefsimizdir. Can düşmanımız, her zamân yanımızda bulunan bu azılı arkadaşımızdır. Dışarıdaki düşmanımız, bu iç düşmanın yardımı ile bize saldırıyor. Onun yardımı ile bizi yaralıyor...
CAN DÜŞMANINA UYAR!..
Varlıklar içinde en câhil olanı, insanın nefsidir. Çünkü, nefs-i emmâre kendine düşmanlık yapmaktadır. Hep, kendini yok edici şeyleri istemektedir. Her isteği, Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerdir. Her işi, sâhibi olan ve bütün iyiliklerin sâhibi bulunan Allahü teâlâya karşı gelmektir. Hep, kendi can düşmanı olan şeytâna uymaktadır.
İnsanın, kendinden olan hastalığı ile, dışarıdan gelip geçici olan hastalığı ayırt etmesi pek güçtür. İçten olan kötülükle, dışarıdan gelen kötülüğü ayırmak çok zordur. Câhil olan, kendi hastalığını, dışarıdan gelmiş, geçici hastalık sanıp, kendini beğenir, olgun sanır. Böylece, felâkete sürüklenebilir..."