Nûreddîn Mahmûd Bâkânî
Oruç, fecrin ağarmasından, güneş batıncaya kadar, yemeyi, içmeyi ve cimâyı terk etmektir. Bir gün evvel güneş batmasından, oruç günü kuşluk vaktine kadar, ramazân orucuna kalb ile niyet etmek de farzdır. Belli gün olan adak orucunun ve nâfile orucun niyet zamânı da böyledir. Her gün ayrı niyet etmek lâzımdır. Ramazân orucuna niyet ederken, ramazân demeyip, yalnız oruç demek veyâ nâfile oruç demek de câizdir. Fecir, yani imsâk vaktinden evvel niyet ederken, "Niyet ettim, yarın oruç tutmaya" denir. İmsâktan sonra niyet ederken, "bugün oruç tutmaya" denir.
Ramazân-ı şerif orucu, her Müslümâna farz olduğu gibi, tutamayanların kazâ etmeleri de farzdır. Kazâ ve keffâret orucuna ve muayyen olmayan adak oruçlarına fecirden sonra niyet edilemez. Ramazân olmak için şâbân ayının yirmidokuzuncu günü, gurûb vaktinde hilâli, yani gökte yeni ayı aramak ve ayı görmek, eğer görülmezse, şabân ayını otuz güne tamamlamak lâzımdır.
HİLÂLİ GÖRMEDEN BAŞLAMAK
Şabânın otuzuncu günü öğle namâzı zamânına kadar oruç tutup, o gün ramazân olduğu ilân edilmezse, orucu bozmak lâzım olur. Bozmayıp oruca devâm etmek tahrimen mekrûhtur.
Ramazâna, hilâli görmeden başlayıp, yirmidokuzuncu gecesi bayram hilâli görülürse, şabân rü'yet ile başlamış ise, bayramdan sonra bir gün kazâ edilir. Bulutlu havada hilâli bir âdil Müslümân kadın veyâ erkeğin gördüm demesi ile, açık havada ise, birçok kimsenin şehâdet etmesi [söylemesi] ile, kadı yani ahkâm-ı islâmiyyeyi tatbik eden hâkim, ramazân olduğunu ilân eder. Kadı bulunmayan yerlerde, hilâlin bir âdilin gördüm demesi ile ramazân olur. İki âdilin gördüm demeleri ile bayram olur. (Âdil) demek, büyük günâh işlemeyen ve küçük günâha alışık olmayan demektir. Adâleti şüpheli olanın da sözü kabûl olunur.
Şabânın otuzuncu gecesi, bir şehirde hilâl görülünce, bütün dünyâda oruca başlamak lâzım olur. Gündüz görülen hilâl gelecek gecenin hilâlidir. Hilâli görmekle ramazânın başlaması, hesâpla anlaşılandan bir gün sonra olabilir. Fakat bir gün önce olamaz...