Sarı Yâkub Hazretleri

Hülâsa, işlerin meydâna gelmesinde, sebebleri arada görmeyen kimse, Allahü teâlâdan başka kimseden bir şey beklemez, tevekkül etmiş olur.
Tevekkülün en yüksek derecesini, âriflerin sultânı, Bâyezid-i Bistâmi haber veriyor. Şöyle ki: Ebû Mûsâ Dineveri "rahmetullahi teâlâ aleyh" diyor ki: Tevekkülün ne olduğunu Bâyezid'e sordum. Sen, ne dersin? dedi. Âlimler buyuruyor ki, (Sağın, solun, her tarafın yılan, akreb dolu olsa, kalbine bir şey gelmemesi tevekküldür) dedim. Buyurdu ki: Bunu yapmak kolaydır. Benim yanımda tevekkül (Kâfirlerin hepsini Cehennemde azâb içinde, mü'minlerin hepsini Cennette ni'metler içinde görüp de, ikisi arasında hiç ayrılık bulmamaktır) buyurdu. Ebû Mûsânın dediği, tevekkülün yüksek derecesidir. Fakat bu, zarardan sakınmamak demek değildir.
HER ŞEYİN KUVVETİ....
Ebû Bekr "radıyallahü anh" mağarada, yılanın deliğine mübârek ayağını dayayarak, ondan korundu. Hâlbuki, onun tevekkülü dahâ üstündü. Fakat o, yılandan korkmuyordu. Yılanı yaratandan, Onun yılana kuvvet ve hareket vermesinden korkuyordu. Her şeyin kuvveti ve hareketi, ancak Allahü teâlâdan olduğunu görüyordu...