Şeyh Sabri Hazretleri
Bir kimsenin dünya ticâreti âhıret ticâretine mâni olursa, bu kimse bedbahtdır, zavallıdır. Bir çömlek almak için, altın kupa verene ne denir? Dünyâ, saksı parçası gibidir. Hem kıymetsizdir, hem de çabuk kırılır. Âhıret ise, altından kupa gibidir ki, hem çok kıymetlidir, hem de dayanıklıdır, kırılmaz. Hattâ hiç tükenmez. Dünyâ ticâretinin âhırete yaraması için ve Cehenneme sürüklememesi için, çok uğraşmak lâzımdır. İnsanın sermâyesi, dini ve âhıretidir. Bu sermâyeyi kaptırmamak için çok uyanık olmak lâzımdır. Dünyâ işleri, âhıret için çalışmaya mâni olmamalıdır. Âhıret için ticâret yeri câmilerdir. Münâfıkûn sûresi, dokuzuncu âyet-i kerimesinde meâlen, (Mallarınız ve çocuklarınız, Allahü teâlâyı, hâtırlamanıza mâni olmasın!) buyuruldu.
Halife Ömer "radıyallahü anh" buyurdu ki: "Ey tüccârlar! Önce âhıret rızkını kazanın! Sonra dünyâ rızkına çalışın!" Ticâretle meşgûl olan büyüklerimiz, sabâh ve akşamları âhıret için çalışır, Kur'ân-ı kerim okur, ders dinler, tevbe ve duâ eder, ilim öğrenir ve gençlere öğretirlerdi. İnsanların amellerini yazan ikişer melek, her sabâh ve akşam değişmektedir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Melekler insanların amel defterlerini götürdükleri zamân, başında ve sonunda iyi iş yazılı ise, gün ortasında yapılanları ona bağışlarlar). Yine buyurdu ki: (Gündüz ve gece melekleri, sabâh ve akşam, gidip gelirken birbirleri ile karşılaşırlar. Hak teâlâ, giden meleklere, "kullarımı nasıl bıraktınız?" buyurur. "Yâ Rabbi! Namâzda bulduk ve namâz kılarken bıraktık" derler. Allahü teâlâ da, "Şâhid olun, onları affetdim" buyurur).
Müslümân tüccârlar, san'at sâhibleri, gündüzleri de, ezân sesini duyunca, işini hemen bırakıp, câmiye koşmalıdır. Büyüklerimiz, (Ticâretleri, satışları, Allahü teâlâyı unutmalarına sebeb olmaz) âyet-i kerimesine manâ verirken diyor ki: Demirciler vardı. Demir döğerken, ezân okununca, çekici kaldırmış iken, demire vurmaz, bırakıp namâza koşarlardı. Terziler vardı. İğneyi sokunca, ezân okunsaydı, o hâlde bırakıp, cemâate koşarlardı...