Seyyid Celâl Buhârî
"Müslümanların bir araya gelmesi, yâ istifâde etmek veya fayda vermek içindir. Bu ikisinden biri bulunmayan topluluğun hiç kıymeti yoktur. Din büyüklerinin yanına boş olarak gelmelidir ki, dolmuş olarak dönülebilsin. Onların acıması, ihsânda bulunması için, boş olduğunu bildirmek lâzımdır. Böylece feyz, ihsân yolu açılır. Dolu gelmek, daha doldurarak dönmek iyi olmaz. Çok dolmak, doyduktan sonra, daha almak hastalıktan başka bir şey yapmaz.Ey mes'ûd kardeşim! Bize ve size her şeyden önce lâzım olan, itikadı Kitaba ve sünnete uygun olarak düzeltmektir. Doğru yolun âlimlerinin Kur'an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden anladıklarına ve bildirdiklerine uygun olarak itikat etmek lâzımdır. Çünkü, Kitaptan ve Sünnetten bizim ve sizin anladıklarımızın hiç kıymeti yoktur. Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıklarına uymak lâzımdır. Bizim anladıklarımız, Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıklarına uymuyor ise, hiç kıymeti olmaz. Çünkü her bid'at sahibi, [türedi reformcular] ve doğru yoldan kayarak dalâlete düşenler, sapık bilgilerini ve bozuk işlerini, Kur'an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden anladıklarını ve bu iki kaynaktan çıkardıklarını söylemektedirler. Bu sözleri çok yanlış ve haksızdır.
İkinci olarak hepimize lâzım olan şey, ahkâm-ı şer'ıyyeyi öğrenmektir. Yâni helâli, haramı, farzı, vâcibi öğrenmektir.
Üçüncü olarak hepimize lâzım olan şey, bütün işlerimizi, öğrendiklerimize uygun yapmaktır.
Dördüncüsü, kalbin tasfiyesi ve nefsin tezkiyesidir ki, bu ikisi tasavvuf büyüklerine mahsûstur...
DÖRT TEMEL VAZİFE!..
Îtikatı düzeltmeden önce ahkâm-ı şer'iyyeyi öğrenmenin hiç faydası olmaz. Bu ikisi birlikte düzelmedikçe de, ibâdetlerin faydası olmaz. Bu üçü birlikte yapılmadıkça, tezkiye ve tasfiye hiç yapılamaz. Bu dört temel vazife, yardımcıları ve tamamlayıcıları ile birlikte yapılmalıdır. Meselâ, farzlar, sünnetleri ile birlikte yapılmalıdır. Farzların yardımcısı ve tamamlayıcısı, sünnetlerdir. Bunlardan biri yapılmadıkça, geriye kalan her şey lüzûmsuzdur ve faydasızdır..."