Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), (İki kelime vardır. Söylemesi çok kolaydır. Terâzîde çok ağır gelirler. Allahü teâlâ, bu iki kelimeyi çok sever. Sübhânallahi ve bi-hamdihi sübhânallahil-azîm) buyurdu. Çok kısa olduğu için, bunu söylemenin çok kolay olduğu meydandadır. Fakat terâzîde çok ağır olmaları ve Allahü teâlâya çok sevgili olmaları şöyledir ki, birinci kelimesi, Allahü teâlâyı, Ona yakışmayan her şeyden ve mahlûkların alâmetlerinden ve yok olmaktan tenzîh ve taktîs etmektedir. Uzaklaştırmaktadır. Son kelimesi, bütün kemâl sıfatlarının ve güzel şü'ûnların Onda bulunduğunu bildirmektedir. Üstünlükler ve ihsânlar sahibi olduğu gösterilmektedir. Birinci ve sonuncu kelimeler, istiğrâk ile [yâni her şeyi içine alarak] birbirine izâfet edilmiş, bağlanmıştır. Bu iki kelimenin böyle sağlanması, bütün tenzîhlerin ve takdîslerin ve bütün kemâllerin ve cemâllerin Onda bulunduğunu göstermektedir. Baştaki iki kelime, bütün tenzîhleri ve taktîsleri Ona getirmekte, bütün kemâl ve cemâl sıfatlarının Onda olduğunu bildirmektedir.
Sondaki iki kelime de, bütün tenzîhlerin ve takdîslerin ve azametin ve kibriyânın Onda olduğunu bildirmektedir. Bu kelimenin bütünü Onda hiçbir noksânlığın bulunmaması, ancak azametinden ve kibriyâsından ileri geldiğini göstermektedir. Bundan dolayı, bu iki kelime terâzîde çok ağır gelmekte ve Rahmâna çok sevgili olmaktadır.
Bundan başka, tesbîh, yâni (Sübhânallah) demek, tövbenin anahtarıdır, hattâ özüdür. Bunun için, tesbîh etmek günâhların yok olmasına ve kötülüklerin affolmasına sebeb olur. Bundan dolayı da, terâzîde çok ağır gelir. Hasenât kefesini doldurur. Rahmâna da sevgili olur. Çünkü Allahü teâlâ, affetmeyi sever. Errahmân sûresi altmışıncı âyetinde meâlen;
(İhsân edene yapılacak karşılık, ancak ihsândır) buyuruldu. Bu âyet-i kerime de, bu ümîdi kuvvetlendirmektedir. Bunun için, bu iki kelime çok okundukça, günâhları yok etmekte, mîzânda çok ağır gelmektedir. Güzel huyları getirdiği için de, Rahmâna çok sevgili olmaktadır.