Sultan Ii. Mahmud’un Rumeli Seyahati

Sultan Ii. Mahmud’un Rumeli Seyahati
Padişah halka hitabetti:-Siz Rumlar, siz Bulgarlar, siz Yahudiler, hepiniz Müslümanlar gibi Allah'ın kulu ve benim tebe'amsınız. Aralarınızda fark yokdur. Padişah, seyahatin bütün masrafını kendi parasından ödüyordu. Duyduğuma göre yanına 2,5 milyon altın lira ve birçok kıymetli eşya almış. Bu paranın çoğunu fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine dağıtacaktı. Hiçbir fakirin veya sakatın yanından geçmedik ki, padişah, adamları vasıtasıyla bir altın göndermiş olmasın. Bilhassa Şumnu fakirleri için 10.000 altın bıraktı ve bu paranın fakirlere ve bilhassa adları kendisine bildirilmiş olanların ellerine geçmesi, dağıtanların parmakları arasına pek fazlasının yapışıp kalmaması için kat'i emirler verdi. İmamlar bu hususda malumat vereceklerdi. Geçen gün padişah, pek maharetle bizzat sürdüğü 4 atlı faytonu ile gidiyordu. Fakir bir kadın, değneğin ucuna taktığı istidayı, elinden geldiği kadar ileri uzatmıştı. Fakat pek hızlı gidildiği için onu kimse farketmedi. Yalnızca padişah gördü. Atları durdurdu ve subaylarından birini gönderip kağıdı aldırdı, sonra yine arabasını sürdü.Birer Osmanlı Eyaleti olan Eflak'ın Prensi Sturdza ile Boğdan'ın Prensi Ghika'da padişahı görmek için Şumnu'ya gelmişlerdi. Padişah onları kabul etti. Bu yarı hükümdarlar, iki saat güneşin altında ayakta bekledikten sonra padişahın huzuruna kabul edildiler. İki dizleri üzerine çöktüler ve Şevketmeâb'ın eteğini öptüler. Kendilerine birer şeref kürkü ile şal hediye edildi.Şumnu'dan Silistre'ye, oradan Rusçuk'a, oradan da Tırnova'ya gelindi. Nihayet 21 Mayıs günü Kızanlık'taydık. Burası harikulade yeşil bir yer. Minareler bile iri ceviz ağaçları arasından zor farkediliyordu. Her tarafta pınarlar fışkırıyor ve dereler akıyor. Bütün bahçeler bu derelerle sulanıyor. Her türlü mahsul burada yetişiyor. Fakat hepsin den mühimi, hava son derece güzel kokuyor. Bunun sebebi, her tarafta gül bahçeleri olması. Burası Osmanlı Devletinin Gülistanı. Burada gülleri sadece koklamıyorlar, onları yiyorlar. Gül reçeli İstanbul'da çok makbul tutulur. Bilhassa kahveden önce bir bardak serin su ile gül reçeli yenir, sonra kahveler içilir.Nihayet Varna'ya gelindi ve burada bekleyen saltanat gemisi ile İstanbul'a avdet edildi. Bu seyahat sırasında padişah, konaklama masraflarından artan yanındaki bütün parayı fakirlere, muhtaçlara ve camilerin tamiratları için dağıttı, geriye bir şey bırakmadı."

Tevekkül Eden Kimse Cömert Olur

Vehbi Tülek

Felsefecileri Kerpiçle Susturan Zat!

Vehbi Tülek

Ağlayıp Sızlamak, Derdi Belâyı Geri Çevirmez

Vehbi Tülek

Hanefî Mezhebinde Namazın Sünnetleri

Vehbi Tülek

Fakirlik Korkusu Olan Şeytana Itâat Eder

Vehbi Tülek