Ziyâeddîn Nurşînî
"NİÇİN GÖZYAŞI DÖKÜYORSUN?.."Ziyâeddin Nurşini'nin âile çevresi ilim ve fazilet sâhibi dindâr insanlardan meydana geliyordu... Babası Abdurrahmân Tâgi hazretleri vefâtına yakın onu en büyük halifesi Fethullah-ı Verkânisi'ye emânet etti. Ziyâeddin Nurşini babasının hastalığı sırasında yanında duruyordu. Üzülüyor ve ağlıyordu. Bir ara gözlerini açan Abdurrahmân Tâgi hazretleri oğluna baktı ve;
-Ziyâeddin! Neden böyle yaş akıtıp ağlıyorsun? dedi. Ziyâeddin Nurşini edeple;
-Niçin ağlamayayım. İnsanın babası çok büyük tüccar olur da, dünyâsını değiştirirken evlâdı babasının malından istifâde edemezse, mirâsına vâris olamazsa ondan daha acı bir şey olur mu? diye cevap verdi. Babası;
-Oğlum! Şeyh Fethullah senin hakkında benden daha hayırlıdır. Çünkü, vallahi ben seni başkalarından ayırt etmedim. Halk, gözümde ne ise, sen de oydun. Fakat Şeyh Fethullah seni diğerlerinden üstün tutacaktır, buyurdu...
Bu cevap üzerine teselli bulan Ziyâeddin Nurşini babasının vefâtından sonra Şeyh Fethullah-ı Verkânisi'ye talebe oldu. Hocasının sağlığında on sene, onun vefâtından sonra da 24 sene olmak üzere tam 34 yıl talebe yetiştirdi...
ARTIK SON ANLARINI YAŞIYORDU...
Ziyâeddin Nurşini, artık son anlarını yaşıyordu... Talebesi onun yanında Seyyidü'l-istiğfâr ile Bekara sûresinin sonunu okumaya başladı. Kendisi de onun arkasından okudu. Yûnus aleyhisselâmın tesbihini okudu. Arkasından kendisine; "Artık şimdi, Lâ ilâhe illallah, demenin vakti değil mi?" denildi. "Evet. Hâce-i Ahrâr hazretlerinin belirttiğine göre bin fennin bilgisine sâhib olsan bile, bunların hepsi gider ve âhirette sana sâdece Lâ ilâhe illallah kalır" diye cevap verdi. Sonra kendi hâline net bir ses tonu ile; "İnne fi halkıssemâvâti..." âyetinden itibâren Âl-i İmrân sûresinin sonunu okudu. Okuması bitince yanında bulunanlarla bâzı hususları konuştuktan sonra sustu. Yanında bulunanlar da bir şey söylemediler. Bir ara işâreti üzerine alnını su ile ovdular. Mübârek nefesi kesilinceye kadar hiçbir söz söylemedi. Mübârek dili üst damağına yapışık durumda; "Lâ ilâhe illallah" kelimesini tekrar ederek 1923 (H.1342) senesi Receb ayının 27. Cumâ günü sabah namazından sonra Bitlis'in Nurşin köyünde rûhunu teslim etti...