İbn-i Tullâye

İbn-i Tullâye rahmetullahi aleyh, Hanbelî âlimlerindendir. 460 (m. 1068)’de doğdu. 548 (m. 1153) yılında vefât etti. Kitabında şöyle nakleder: 

Hendek Savaşında, Kureyşliler perîşan ve mağlûb oldular. Ebû Süfyân Kureyş’ten bir cemâat ile oturmuş konuşuyordu. Diyordu ki: “İçinizde kimse yok mudur? Fırsat kollayarak Muhammed’den öcümüzü alsın. Çünkü, Muhammed pazarlarda dolaşıyormuş ve yalnız başına sahrâlara gidiyormuş. Halkı dîne davet ile meşgûl olduğu için, kimsenin hâlinden haberi yokmuş...” Ebû Süfyân’ın bu sözleri üzerine bir köylü, onun yanına gidip, “Eğer beni desteklersen bu işi ben yaparım. Yolları iyi bilirim ve gâyet keskin bir hançerim var” dedi. Ebû Süfyân ona yol azığını ve ne lâzımsa verdi. Aralarında bunu hiç kimseye söylememek üzere sözleştiler... 

O köylü yola çıkıp, altı günde Medîne’ye ulaştı. Resûlullah efendimiz, Eshâb-ı kirâmdan bir cemâat ile sohbet ediyordu. Uzaktan o köylünün geldiğini görünce, “Bu kimsenin kötü bir düşüncesi var! Fakat, Allahü teâlâ onu maksadına kavuşturmaz” buyurdu. Köylü kimse yaklaşınca, “Abdülmuttalib’in oğlu nerede?” diye sordu. Resûlullah, “Abdülmuttalib’in oğlu benim” dedi. Bir haber söyleyecekmiş gibi Resûlullaha yaklaşmak istedi. Eshâb-ı kirâmdan Üseyyid bin Hudayr o kimseyi tutup çekti ve “Uzak dur ey mel’un!” dedi. Eliyle belini yokladı. Kaftânının altında hançeri olduğunu gördü. Adamın Resûlullaha suikast için geldiği anlaşılınca, adam Resûlullahın ayaklarına kapanıp, “Beni bağışla!” diye yalvarmaya başladı. Resûlullah o kimseye “Doğruyu söyle, doğruyu söylemen menfaatinedir. Yalan söyleme. Allahü teâlâ senin düşünceni bana bildirdi” buyurdu. Bunun üzerine adam emân diledi ve hâdiseyi aynen anlatdı. Resûlullah, onu Üseyyid bin Hudayr’a teslîm etti. Ertesi gün o kimseyi çağırdı ve “Sana emân verdim. Dilediğin yere gidebilirsin. İstersen bundan dahâ iyi bir iş söyleyeyim” buyurdu. O köylü kimse “O iş nedir?” dedi. “Allahü teâlânın bir olduğuna ve benim Onun Resûlü olduğuma şehâdet etmendir” buyurdu. O kimse, Kelime-i şehâdet söyledikten sonra dedi ki: “Ben kimseden korkmaz, kılıçtan ve oktan sakınmazdım. Ne zemân ki sizi gördüm, bilmem bana ne oldu da, aklım başımdan gitti. Siz benim yapmak istediğim düşüncelerimi bildiniz. Hâlbuki size bunu önceden kimse haber vermemişti. Anladım ki size bunları bildiren ve sizi koruyan Rahmân olan Allah’tır. Ebû Süfyân’ın tâifesi şeytânın tâifesidir.” 

Toplam Görüntülenme: 854

Yayın tarihi: Perşembe, 29 Kasım 2012

Bunları okudunuz mu?