Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.487.724
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Osmanlı devletinde ilk dış borç, 1854 Kırım Savaşından sonra alındı. Osmanlı Devleti, Sultan İkinci Abdülhamid Han zamânına geldiğinde, ağır dış borçlar altında ezilme mevkindeydi. Akıllı tedbirlerle belli bir zaman içerisinde bu borçlar ödenebilirdi. Lâkin 93 Harbi (1877-78) hezimeti, devleti iflâsın eşiğine getirdi. Devlet, en verimli topraklarını kaybetti. Akın akın gelen göçmenlerin sayısı bir milyona ulaştı. Bu kadar göçmeni bir yıl içinde rahata kavuşturmak çok zordu. Bu arada, Rusya'ya ağır tazminât ödeme mecbûriyetiyle karşı karşıya kalındı. Rusya Ağrı kendilerine bırakıldığı takdirde, tazminât hakkından vazgeçebileceğini teklif etti ise de, Sultan Abdülhamid Han bu teklifi kesinlikle reddetti. Eğer Sultan Abdülhamid Han Ayastefanos Antlaşmasındaki tazminâtı Berlin Muâhedesi ile düşürmemiş olsaydı, devlet daha o sırada batabilirdi. Ordunun durumu ise perişan bir vaziyetteydi. Emperyalist Avrupa devletleri yıllardır peşinde koştukları emellerine ulaşmak üzereydi. Onlar dış baskıların çemberi içerisinde sıkışan imparatorluğu borç bataklığı içinde boğmak istiyorlardı. İşte İkinci Abdülhamid Hanın devraldığı mâli durum bu idi.
Çanakkale Harbi'nin devam ettiği günlerde, bir Ramazan Bayramı arefesiydi. Cephe kumandanı Vehip Paşa, 9'uncu Tümen'in genç imamını çağırarak mahzun bir şekilde istemeye istemeye şunları söyledi:" Hâfız, yarın Ramazan Bayramı! Asker toplu olarak bayram namazı kılmak istiyor. Ne dediysem, vaz geçiremedim. Ancak böyle bir şey, pek tehlikeli; yani senin anlayacağın, düşmanın arayıp da bulamayacağı toplu bir imhâ fırsatı olur. Münâsip bir dille bunu erâta sen anlatıver!..İmam Efendi, Paşa'nın yanından henüz ayrılmıştı ki, karşısına nûr yüzlü bir zât çıktı ve:" Evlâdım! Sakın ola askerlere bir şey söyleme! Gün ola hayır ola; Allah Teâlâ, nasıl dilerse öyle olur... dedi.
Aczi Süleyman Efendi, Sa'di tarikatından «Acziyye» şubesinin kurucusu bir zat olup, Arnavutluk'ta İşkodra'da doğdu. İstanbul'da tahsilini tamamladıktan sonra tasavvufa meylederek Sa'di tarikati icazeti aldı ve Prizren'de talebe yetiştirdi. 1151 (m. 1738)'de orada vefat etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:
Amasyalı Bayram Efendi, Merzifon'da doğdu. Küçük yaştan itibâren ilim tahsiline başladı. Tahsilini tamamlayıp ilimde yükseldikten sonra Amasya müftülüğüne ve Sultan Bâyezid Medresesi müderrisliğine tâyin edildi. Müslümanların müşkillerini halledip talebe yetiştirdi... Medine-i münevvere, Trablusşam, Sofya, Konya ve Kayseri kâdılığı yaptı. 1709 (H.1121) senesinde Konya'ya giderken Eskişehir'de vefât etti...
Bayram Efendi, vaaz ve derslerinde ilmihal bilgilerinden anlatır, avamın ihtiyacı, evvela fıkıh bilgilerini öğrenmektir, buyururdu. Vefatından kısa bir zaman önce vaazında şunları anlattı:
Tokatlı Hayreddin Efendi, Bursa velilerindendir. Babası Tokatlı olup, Edirne'de evlendi. Hayreddin Efendi, Edirne'de doğmuştur. Ahmed Paşa Fenâri Câmii yanında defnedildi. Bir müddet ilim tahsili yaptıktan sonra Bursa'ya gitti. Şeyh Osman Efendiden, Sonra da Karamâni Efendiden icâzet alarak halifesi oldu. İnegöl'de Kâsım Efendinin sohbetlerine devâm edip, bu zâttan da icâzet aldı. 1608 (H.1017) senesinde Bursa'da vefât etti. Vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
Bir padişah, bir iki vezirini ve diğer erkandan birkaçını yanına alarak payitahta yakın köylerde bir gezintiye çıkmıştı Payitahttan ayrılıp bir kaç saatlik bir yol katettikten sonra yolları üzerindeki bir nar bahçesinin kenarında oturdular. Bahçede çalışan bir ihtiyar onları fark edince hemen bahçeye davet etti ve hemen gidip bahçe içindeki kulübeden kalaylı, tertemiz bir tas getirdi. En yakındaki ağaçtan iki nar kopardı ve sıktı. Padişah nar şerbetini içti ve çok beğendi. Bütün vücuduna bir zindelik ve ferahlık yayılmıştı. İhtiyar çiftçi padişahın beraberindeki herkese sırayla nar şerbeti ikram etti.