İbrâhim bin Edhem hazretlerinin oğlu

Meşhurların Son Sözleri

Cumartesi, 25 Kasım 2006

İbrahim’in babası Edhem, Belh diyarının hükümdarıydı. Kendisi Şehzâde olup, her türlü imkâna sâhip, her istediğini yer, her istediğini giyer, her emri hemen yapılırdı. Fakat bir gün Allah aşkı ile yandı tövbekâr oldu. Evini barkını terk etti. Memleketi Belh’ten ayrıldığında geride süt emen bir oğlu kalmıştı. Çocuk büyüdü. Zengin oldu ve bir gün vâlidesine;
-Anneciğim, ben gidip, babamı bulmaya çalışacağım ve hizmetinde bulunacağım, dedi.

Devamını oku...

Hazreti Ahrem ve Resûlullahın develeri

Meşhurların Son Sözleri

Cuma, 24 Kasım 2006

Peygamber efendimizin develerini Medîne’de otlağa götürme vazifesini bir çobanla birlikte Peygamberimizin hizmetçisi Rebâh üzerine almıştı. Hazreti Seleme etrafın düşman kabîlelerle dolu olduğu bir zamanda, develerin hücuma uğrayabileceğini düşünerek Rebâh’la birlikte gitti. Gâbe Dağının yokuşuna vardığı zaman Abdurrahman bin Avf’ın hizmetçisine rastladılar. Hizmetçi çok heyecanlı idi. Hazreti Seleme ona sordu:
- Allah iyiliğini versin, ne oldu sana böyle?
- Peygamber efendimizin develerini götürdüler.
- Kim götürdü?
- Gatafan ve Fezârî kabîleleri.

Devamını oku...

Bir kıraat üstadı ve talebesi

Meşhurların Son Sözleri

Perşembe, 23 Kasım 2006

Bir kıraat üstadının, bir gecede Kur’an-ı kerimi hatmeden çok genç bir talebesi varmış. Sabahlara kadar uykusuz kalan bu delikanlının benzi soluk, hastalıklı gibi olmuş. Bunu fark eden yakınları, hocasına gidip durumu bildirmişler. Bunun üzerine hocası gence sormuş:
-Oğlum, haber aldım ki, sen bir gecede Kur’anı hatmediyormuşsun. Bütün gece zarfında Kur’an okurken beni önünde farz et ve namazda bana Kur’an okuyormuş gibi yap, fakat beni hiç hâtırından çıkarma, demiş.
Genç talebe “peki” demiş ve sabah olunca aralarında şu konuşma geçmiş:

Devamını oku...

Ebu Said Harraz ve güzel yüzlü genç...

Meşhurların Son Sözleri

Çarşamba, 22 Kasım 2006

Bağdât’ın büyük velîlerinden Ebu Said Harraz, dokuzuncu asırda yaşadı. İsmi Ahmed, babasının adı Îsâ’dır. Künyesi “Ebû Saîd” olup, “Harrâz” lakabıyla meşhûr olmuştur. Tasavvufta ona tâbi olanların mensûb olduğu yola Harrâziye denmiştir. Bu mübarek zat Bağdat’ta doğmuş ve 890 (H. 277) senesinde orada vefât etmiştir...
Zamânında yaşayan evliyânın imâmı sayılan Ebû Saîd-i Harrâz hazretleri; Zünnûn-i Mısrî, Sırrî-i Sekatî, Cüneyd-i Bağdâdî, Nebâcî, Ebû Ubeyd Busrî gibi büyük velîlerin sohbetinde bulunup tasavvuf yolunda yetişti.

Devamını oku...

Hz. Ebû Bekr’in torunu Abdülkâdir Sıddîkî

Meşhurların Son Sözleri

Salı, 21 Kasım 2006

Hazreti Ebû Bekir’in torunlarından ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimi olan Abdülkâdir Sıddîkîn’nin doğum târihi ve yeri bilinmemektedir. Nisbetinden Bağdadlı olduğu anlaşılmaktadır.
Abdülkâdir Sıddîkî, devrinin büyük âlimlerinin ders ve sohbetlerinde bulunarak yetişti. Zamânındaki âlim ve velîlerin önde gelenlerinden oldu. Fazîletler sahibi, âlim, ârif, âbid ve velî bir zât idi. İnsanlara İslamiyeti doğru şekilde öğretmek için çırpınırdı. Keşf ve kerâmet sahibi idi. Kudüs’e yerleşti.
Talebesi Seyyid Muhamed bin Îsâ içinden çıkılmaz bir mesele ile karşılaşınca, Abdülkâdir Sıddîkî hazretlerine sual ederdi. O da başını eğer, bir müddet düşündükten sonra;

Devamını oku...

Büyük mutasavv1f Bedî’uddîn Sehârenpûrî

Meşhurların Son Sözleri

Pazartesi, 20 Kasım 2006

Hindistan’da yetişen velîlerden Bedî’uddîn Sehârenpûrî hazretleri, akli ve nakli ilimlerde âlim idi. Dünyaya hiç meyletmez, haramlara düşmek korkusuyla şüphelilerden sakınırdı.
İmam-ı Rabbânî hazretlerin hizmet ve sohbetinde uzun zaman bulundu ve çok hallere ve yüksek derecelere kavuştu. Hilafet-i mutlaka ile tedrise mezun olup, çok talebesini tasavvufta yüksek derecelere eriştirdi...

Devamını oku...

Hasan-ı Basrî ve Mecûsî komşusu

Meşhurların Son Sözleri

Pazar, 19 Kasım 2006

Hasan-ı Basrî hazretlerinin Şem’ûn adlı mecûsi komşusu hastalanmıştı. Onun, bu hastalıktan kurtulamayacağını anlayan Hasan-ı Basrî hazretleri yanına gitti ve ona Kelime-i tevhîdi telkîn ederek buyurdu ki:
-Ey Şem’ûn! Uzun yıllar ateşe taptın, gece ve gündüz yaratıcı sanarak ona secde eyledin. Bu sebeple yerin ateş olacaktır. Ancak şimdi ölmeden ‘Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah’ deyip, Hakkın dergâhına vardığında kendine Cennet’i mekân bulasın!..

Devamını oku...

“Hünkâr Şeyhi” Vânî Mehmed Efendi

Meşhurların Son Sözleri

Cumartesi, 18 Kasım 2006

Vânî Seyyid Mehmed Efendi Van’da doğmuş olup, doğum târihi bilinmemektedir. Babasından dolayı “Vânîzâde”, kendisi Van’da doğduğu için de “Vânî” nisbetleri ile meşhûr oldu... 1685 (H.1096) târihinde Bursa yakınlarında Kestel’de vefât etti...
Vânî Seyyid Mehmed Efendi, ilk tahsîline Van’da başladı. Doğunun belli başlı ilim merkezlerini dolaştı. Gence, Karabağ ve Tebriz gibi bâzı beldelerde ilim tahsîl etti. Bilgisi ve hitâbetiyle, herkesin hayranlığına mazhar olan Mehmed Efendi, Erzurum beylerbeyi Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa ile sohbet edip, nasîhatlerde bulundu. Fâzıl Ahmed Paşanın babasının vefâtı üzerine sadrâzam tâyin olunarak İstanbul’a çağrılmasından sonra, Mehmed Efendinin nâmı İstanbul’da da duyulmaya başladı. Pâdişâh Dördüncü Mehmed Hanın emriyle İstanbul’a çağrıldı. Pâdişâh hocası “Hünkâr şeyhi” ve Yeni Câmi’de ilk kürsü vâizi oldu. Şehzâde Mustafa’nın da hocalığını yaptı. Yeni Câmi kürsüsünden ettiği vaaz ve nasîhatleri pek tesirli idi...

Devamını oku...

Türklerin Hakanı Oğuz Kağan

Meşhurların Son Sözleri

Cuma, 17 Kasım 2006

Nuh aleyhisselâmın oğlu Yâfes’in büyük oğlu Türk, doğuda yerleşmişti. Bunun ülkesine Türkistan denildi. Türklerin ilk atası olan Türk’ün oğullarından büyüğü Kara Han, doğan oğluna bir yaşında iken ad koyacağı sırada, bu çocuk; “Benim adım Oğuz olsun” deyince, herkes şaşırmıştı. Allah’ın varlığına ve birliğine inanan Oğuz, putperest annesinin sütünü emmedi. Babası, Oğuz’u evlenme çağına gelince, o zamandaki hak dine inanan bir kız ile evlendirdi. Bundan, Gün-Han, Ay-Han, Yıldız-Han isimli oğulları oldu. Diğer bir hanımından da Gök-Han, Dağ-Han, Deniz-Han isimli oğulları dünyaya geldi...

Devamını oku...

Tabiînin büyüklerinden Bekr bin Abdullah

Meşhurların Son Sözleri

Perşembe, 16 Kasım 2006

Bekr bin Abdullah el-Müzenî; Enes bin Mâlik, İbn-i Abbâs, İbn-i Ömer, Mugîre bin Şû’be, Ebû Râfî es-Sâığ, Hasan el-Basrî, Hamza, Urve bin Mugîre bin Şû’be, Ebû Temîme el-Huceymî ve diğer Eshâb-ı kirâmın sohbetlerinde yetişti. Dünyâya düşkün olmayan, haram ve şüphelilerden çok sakınan bu mübarek zat, yaşlı birini görünce, “Bu benden daha hayırlı, daha iyidir. Çünkü o, yaşça benden büyüktür. Bu sebeple, daha fazla ibâdet yapmıştır” derdi. Bir genci gördüğü zaman ise, “Ben ondan daha fazla günâh işledim. O ise, yaşı küçük olması sebebiyle, daha az günâh işlemiştir” derdi...

Devamını oku...