KATEGORİ: 1001 Osmanlı Hikayesi

Genç Kadiasker

Feramerz bir Fransız subayıdır. Türklerle nerede ve ne zaman tanışır bilemeyiz ama ecdadımıza hayran olur. Nitekim kendi rızası ile İslâm'ı seçer ve Feramuz adını alır. O devir Fransa'sında Müslüman olmak zor, Müslümanca yaşamak daha zordur. Mübârek kalkar Anadolu'ya gelir ve Sivas, Tokat civarında bir kuytuya yerleşir. Oğluna âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimizin adını koyar. Kızını Osmanlı Emirlerinden Hüsrev Bey'e verir. Feramuz bey vefat edince, oğlu Muhammed ablasının yanına sığınır. Eniştesi bu çocuğun müthiş zekasına hayran kalır. Tahsili için ne gerekiyorsa yapar. "Yeter ki sen oku" der, "gerisini düşünme!" Küçük çocuk bu teveccühün altında kalmaz, gecesini gündüzüne katar, akranlarına fark atar. Nitekim molla olur. Hem eniştesinin adıyla anılan bir molla. "Molla Hüsrev!"

Vehbi Tülek

Muaveneti Milliye

Muavenet-i Milliye , Çanakkale'de yaşanan en önemli olaylardan birinin, Goliath'ın batırılışının kahramanıdır. Müttefik ordularının komutanı olan General Ian Hamilton'un "Düşman madalyayı hak etti!" diye günlüğüne not düşmesine neden olan Muavanet-i Milliye' nin başarısı, Müttefik donanmasının Mondros limanına çekilmesine neden, Türk askerleri için de moral olmuştur. Çanakkale Seferi süresince İngiliz donanmasının maruz kaldığı en büyük felaket Goliath'ın batışıdır. 13.150 tonluk ve yedi yüz elli mürettebatı olan bu muharebe gemisinden ancak yüz seksen kişi kurtulabilmiştir. Beş yüz yetmiş personeli, gemi ile beraber sulara gömülmüştü.

Vehbi Tülek

Sirplara Osmanli Hoşgörüsü

Osmanlılar devletlerini kurarken, din hürriyeti ilkesini temel olarak benimsemiş bir millettir. Avrupada Engizisyon işkenceleri altında inlerken, tüm dinler, Osmanlı idaresinde barış ve huzur içinde yaşamışlardır. İşte sizlere çarpıcı bir örnek:Fatih Sultan Mehmet Rumelideki seferlerine devam ediyordu. Sırbistan sınırların adoğru geldiği sırada Sırp prensi Brandoviç'ten bir mektup aldı. Bu sırada Sırplar, Katolik Macarlarla Osmanlılar arasında kalmışlardı. Sırp prensi Brankoviç, bu iki güçten birine birine tabi olarak kendi hükümdarkığını sürdürmek istiyordu. Ama hangisini seçecekti? Bunu tayin edebilmek için, önce Macar kralı Hünyad'a bir heyet yollayarak sordumuştu:

Vehbi Tülek

Somuncu Baba

Şeyh Hamidüddin Aksarayi, Bursa'da bir fırın yaptırdı. Fırınına merkebiyle dağdan odun getirir, onunla ekmekleri pişirirdi. Ekmek küfesini sırtına alarak; "Somun! Müminler somun!" diye söyler, geçimini bu yolla sağlardı. Halk, bu fırıncıya "Somuncu Baba" der ve pişirdiği ekmeğin lezzetine doyamazlardı. Somuncu Baba ekmek satmaya başlayınca, herkes peşinden koşar, ekmeğini kapışırlardı. Somuncu Baba'nın fırını, Molla Fenâri Mahallesinde, Ali Paşa Çınarı civârında olup, iki gözlü idi. Fırının bitişiğinde de, ibâdet ettiği bir odası vardı. Odanın kıble cihetinde de, nefsini terbiye etmek için kullandığı bir Çilehânesi mevcûd idi. Hamidüddin hazretleri durumunu Bursa'da kimseye bildirmedi. Hep, halk içinde Hak ile olmağa gayret etti.

Vehbi Tülek

Sultani Zafere Zorlayan Müderris

1590'lı yıllarda Avusturyalılar'la aramız açılır. Hatta Estergon, Kili ve İbrail kaleleri düşmanın eline geçer. Avrupa'da zor günler yaşanır. Sultan III. Mehmed Han bizzat başında kendisinin bulunacağı bir sefere çıkmak ister, ancak etrafındakiler:
"Aman Sultanım Allah esirgesin" derler, "Eğer zat-ı şahanelerinizin başına bir hal gelecek olursa devletimiz ipi kopmuş tesbih gibi dağılır. Al-i Osman'a yazık olur". Saadettin Efendi ise Sultana cesaret verir. "Asker sizi başında görmeli!" der. Zira Kanuni'den bu yana sefere çıkan sultan yoktur ve saraydan yönetilen ordular sıradan rakipler karşısında bile bocalar. Hoca Saadettin "Bu son fırsat" diye çizer altını "Eğer cihad ruhunu kaybedersek, bir daha iflah olmayız!" Sadece Hoca Saadettin değil, omuzunda yük hissedenlerin alayı öyle düşünürler. Mesela Anadolu'nun üç güneşinden (Şems-i Tebrizi, Akşemseddin, Kara Şems) biri olarak tanınan Şemseddin Sivasi hazretleri, o yaşına rağmen kılıç kuşanır, katılır saflara. Görünüşte bir garip ihtiyardır, ama ruh kazandırır orduya. Himmeti ona keza. Sultan Mehmed'in hocasına itiraz etmesi düşünülemez, nitekim 100,000 kişilik bir ordu kurar, çıkar yola.

Vehbi Tülek

Bu İtibar Sadece İlme Mi?

Ahmet Şemseddin, Tokatlı'dır. Annesi, İbn-i Küpeli'nin kızı Yusuf Sinaneddin hazretleri nin yeğenidir. Ancak o, babası ve dedesi gibi bir asker olmak ister, orduya girer. İkinci Bâyezid Han'ın yanında seferlere katılır. Ama görünen o ki, bu ocağa ömrünü de verse, geleceği son nokta sıradan sipahiliktir. Zira askerliği sevmesine rağmen, çelebi meşreplidir. Kışlada Evranosoğlu Ahmed adında bir komutan vardır ki tam bir liderdir. Kara yağız, heybetli bir adamdır. Hani "dağ gibi" derler ya, işte öyle. Gözleri çakmak çakmaktır, sesi yıldırımları andırır. Her silahı maharetle kullanır ve tam bir kurmaydır. Vezirler ardınca yürür, paşalar selâma durur.İhtiyar bir âlimin ordugâha yolu düşer. Libası soluk, hırkası yamalıdır. Çarıkları dağılacak kadar eskidir sonra. Evranos bey hürmetle eğilir, ellerini öper. Vezir İbrahim Paşa kalkar, yerini gösterir. Kemalpaşazade sorar: "Bu zat kim?"-Ona Molla Lütfü derler, Filibe medresesinde muâllimdir.

Vehbi Tülek

Tek Başina Bir Ordu: Ebussuud Efendi

O gün Süleymaniye Camii cemaate dar gelir. Muazzam kalabalığın bir ucu Mercan yokuşundadır, bir ucu Vefa sokaklarında. Kolay değil bir devre mührünü vuran sultan, Muhteşem Süleyman yoktur artık. Ebussuud Efendi "Allah için namaza" diye bağırır, Mübelliğler haykırırlar "Er kişi niyetine" Ses dalga dalga yayılır uzaklara. Kanûni, Zembilli Ali Efendi, İbn-i Kemâlpaşa, İmam-ı Birgivi gibi zirvelerin sohbetinde yetişir. Yahya Efendi gibi bir derya ile süt kardeştir. Eh böylesi biri ölümü çok düşünse gerektir. Nitekim kabrini sağlığında kazdırır. Ölmeden toprağını avuçlar, fatihalar okur kendi mezarına. Sultanın naaşı tam mezarına bırakılacaktır ki, elindeki çekmeceyi tabutun yanına sıkıştırmaya çalışan bir saray ağası Ebussuud Efendi'nin dikkatini çeker, mübârek derhal müdahale eder "Dur bakayım!" der, "Neler oluyor orada?"

Vehbi Tülek

Zembilli Ali Cemali Efendi’nin Zembili

Ali Cemali Efendi Anadolu'yu nurlandıran velilerden Cemaleddin Aksarayi'nin torunudur ve tedrise beşikte başlar. O, misli zor görülen bir hafızaya sahiptir. Üstün körü geçilen kitapları bile harekesi harekesine ezberler ve yaşından beklenmeyecek sorular sorar. Hocaları böyle bir kabiliyetin önünü tıkamaktan çekinirler "Sen buralarda zâyi olma" derler, "Büyük âlimlerde oku, meselâ Molla Hüsrev'e git!" O da öyle yapar. Molla Hüsrev ona bildiklerini öğretir, ancak "bunlar işin zahiridir" der, "şimdi sırlara ersen gerek. Bir Hakk aşığı bul ve ona köle ol!"

Vehbi Tülek

Hemhal Olmak

Biliyorsunuz hayatı muhteşem zaferlerle dolu olan Yavuz, genç yaşında küçücük bir çıbana boyun eğer. Son nefesini verirken Hasan Can yanındadır. Yavuz sorar:-Hasan bu ne hal?-Şimdi Allah ile olacak zamandır sultanım.-Ah be Hasan. Sen bunca zamandır, bizi kimle bilirdin? Yavuz'un konuşmaya mecâli yoktur. Mushaf-ı şerifi işaret eder. Hasan Can o berrak sesiyle Yasin-i Şerif'e başlar. Yine volkanlar coşar, sular akar. Sultanın yüzünde huzurun izleri hâlelenir. Sonra latif bir tebessüm yayılır. Koca sultan ayan beyan güler, belki de ilk kez böyle güler... "Nasıl bre?" Mısır seferine çıkacakları gün kayıkla Üsküdar'a geçerler. Nedendir bilinmez Sultan, yoldaşına takılır. "Hasan Can kahvaltı yaptın mı?"

Vehbi Tülek

Allah İçin Vurmuştum

Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri Çaldıran Zaferini kazandıktan sonra ölüler arasında dolaşıyordu. Ölülerin içinde düşman askerlerinden birisinin kellesinin hiç zedelenmeden kesildiğini görüp merak etti. Ve yanında bulunan vezirlerine emrederek: - Bu kelleyi tek vuruşta kim kesti ise onu bulun bana getirin, dedi. Paşalar hemen asker içine dağıldılar ve bu yiğit askeri aramaya başladılar. Sora sora nihayet o asker bulundu ve Yavuz Sultan Selim Han Hazretlerinin huzuruna getirildi. Yavuz, o askere: -Evladım bu başı böyle sen mi kestin? diye sordu. Meselenin ne olduğunu anlayamayan asker biraz durakladıktan sonra: - Ben kestim, Sultanım, dedi.

Vehbi Tülek

Gelen Belalara Sabırlı Hatta Şükredici Olmalı

Vehbi Tülek

Kişiyle Alay Etmenin Sonu Pişmanlıktır

Vehbi Tülek

İnsanlarla Uğraşmakta Hayır Ve Fayda Yoktur

Vehbi Tülek

Ey Mahmûd! Uzat Elini Seni Yukarı Çekeyim

Vehbi Tülek

Nefis, Çok Övülmesi Yüzünden Firavunlaştı

Vehbi Tülek