Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.487.417
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Fâtih Sultan Mehmed Han'ın oğlu Bâyezid Amasya vâlisi idi. Şehzâde Bâyezid, Çelebi Halife Muhammed Cemâleddin Efendiye çok iltifât eder, talebele rine ve dergâhına ihsânlarda bulunur, duâlarını taleb ederdi. Fâtih Sultan Mehmed Han vefâtından önce de duâ etmesi için haber gönderip, fakirlere sadaka dağıttırmıştı. Her şehzâde gibi, şehzâde İkinci Bâyezid de, babasından sonra pâdişâh olmak, kendisine veri len onca emeğe karşılıkta bulunmak istiyordu. Çünkü her şehzâde sultan olmak için yetiş tirilir, kısmetse sultan olurdu. Çelebi Halife, herkese karşı iyi niyet ve hüsn-i zân sâhibi, ilim ve tasavvuf ehli Şehzâdeyi kırmadı. Onun için duâ ve niyazda bulundu.
Fransız seyyah A. de la Motraye 1727'de İstanbul'a yaptığı seyahati bir yazısında şöyle anlatır:"...Türklerin nâmuskârlığını yazmak için kendime vazife bilirim. Bir çok tanıdıklarımın başına geldiği gibi, dalgınlığımdan dolayı herkesten fazla benim başıma gelmiş bir hâl vardır: Bu dalgınlığıma rağmen Türk dükkânlarında hiç bir zaman tek bir meteliğim kaybolmamıştır; çünkü o gibi vaziyetlerde dükkâncılar peşimden koşturmuşlar ve hattâ eğer dalgınlığımın neticesini anladıktan sonra dükkâna dönmemişsem, unuttuğum şeyi iâde için Beyoğlu'ndaki ikâmetgâhıma kadar adam gönderip bir çok defâlar, beni aratmışlardır. Meselâ bir yelpazeci dükkânında Türklerin sıcaklarda kullandıkları yelpâzeler satılıyordu. Bir çoklarına baktım; düz deriden ve en harc-ı âlem olanlarından birini alıp parasını verdikten sonra çıkıp gittim.Bir gün tesâdüfen o dükkânın önünden geçerken yelpâzeci beni görür görmez çağırıp saatimi elime teslim etti.Ben bu Türk nâmuskârlığının daha yüzlerce misâlini sayabilirim: Bizzât kendi başımdan geçen vak'alar 30'dan fazla olduğu hâlde, bunların hiç birinde hiç bir zaman Türklerin nâmuskârlıktan ayrıldıklarını görmedim. Rumları bu bakımdan medh ü senâ edemiyeceğim için pek müteessirim..."
Ahmed bin Handan hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Horasan’da Nişâbûr’da doğdu. Ebû Osman Hayri’nin sohbetlerinde kemale ermiş, Ebû Hafs ile görüşmüştür. Ömrünün son yirmi yılını Mekke’de geçirdi. 311 (m. 923) yılında vefât etti. Hikmetli sözleri çoktur, buyurdu ki:
Sirâcüddîn Şârmesâhî hazretleri Mâlikî mezhebi fıkıh âlimidir. 589 (m. 1193) senesinde Mısır’da Şârmesah köyünde doğdu. Kahire’de ilim tahsili yaptıktan sonra Mâlikî mezhebi âlimlerinden bazıları ve ailesi ile birlikte Bağdad’a gitti. Oradaki âlimlerle görüştü. Halîfe el-Mustansır, onu hürmet ve saygı ile karşıladı. Mustansıriyye Medresesi’nde Mâlikî mezhebi fıkhını öğretti. Uzun zaman bu vazîfede kaldı. Sonra memleketine döndü 669 (m. 1271) senesinde Şârmesah’ta vefât etti. Birçok eser yazdı. Bunlardan “El-Fevâidü fil-fıkh” kitabında şöyle nakleder:
Ebu Cafer Begâvi hazretleri hadis hafızlarındandır. 158 (m. 774)'de İran'da Nişabur'da doğdu. Hadis ilminde hafız mertebesine ulaştı. Daha sonra Bağdad'a yerleşip orada hadis öğretti. Talebeleri arasında, başta Buhâri olmak üzere, diğer Kütüb-i Sitte müellifleri bulunmaktadır. 244 (m. 858)'de Bağdad'da vefat etti. Buyurdu ki:
Ümm-i Süleym radıyallahü anha, gayet temiz ahlak sahibi bir hatun idi. Çocuğu vefat ettiği zaman, sabır ve metanetle bizzat kendisi yıkadı ve kendisi kefenledi ve bir tarafa bırakıp, komşularına dönerek:
- Babasına haber vermeyin.
Hz. Ebu Talha orada bulunmamaktaydı. Akşam eve döndüğünde, çocuğu sordu, hanımı:
- Gördüğünden şimdi çok iyidir, der.