Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.485.710
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Sultan I. Abdülhamid'in Sadrazamlarından Koca Râgıb Mehmed Paşa Mısır vâlisi tâyin edilip Bulak'a vardığında, merâsimle karşılandığı sırada, yolunun üzerine sayısız dilenci sıralanmış. Paşa bunları görünce vazifelilere sormuş:" Bunlar, saraya varıncaya kadar böyle kesret üzere midir (kalabalık mıdır)? " Beli (evet). Eslâfınız (sizden öncekiler) zamanında dahi bunlar böyle dizilirler, iki taraftan beşer-onar adam bunlara sadaka verirdi.Paşa hayret içinde çıkışmış:" Bunca dilenciye akçe yetiştirmek ne kâbil? Eğer bunlara sadaka vermek lâzım gelir ise, saraya varınca biz de sadakaya muhtaç olup, üst başlarında durmamız iktiza eder
Fâtih Sultan Mehmed Hân'ın babası Sultan II. Murad Hân devrinde, bir gün sadrâzam askere mûtad ulûfesini dağıttıktan sonra, padişahın huzuruna girmiş ve durumu şöyle rapor etmişti:"Devletlû Hünkârım, asâkir-i hümâyuna ulûfesini dağıttık. Ancak bir miktar akçe arttı. Ferman buyurursanız, ihtiyat akçesi olarak hazine-i hâssaya koyup saklayalım..." Sadrâzam, paranın artması haberine padişahın sevineceğini umuyordu. Fakat yanıldığını anlamakta gecikmedi. Sultan Murad Hân bu durumdan memnun olmamıştı. Zira o güne kadar ulûfe dağıtıldıktan sonra geriye para kalmazdı. Şimdi kaldıysa bunun bir sebebi olmalıydı. Bu yüzden sadrâzama şu sözleri söyledi:"Lala, her zaman ulûfe dağıtırken geriye akçe kalmaz iken, bu sefer fazla gelmesinin sebebi ne ola ki? Herhal Defterdârım bize yaranmak, gözümüze girmek için halktan fazla akçe toplamış, hazinede her zamankinden fazla akçe cem' eylemiş. Padişah'a yaranmak için halka zulmeden, tebaanın malını zorla elinden alan bir Defterdâr bize gerekmez..."Bu sözlerden sonra, Sultan Murad Hân Defterdârı'nı derhal vazifeden aldı. Zira 'Zulm ile âbâd olanın, kahr ile berbâd olacağı' hakikatine gönülden inanıyor, halkına elinden geldiğince adâlet ile muâmele etmeye çalışıyordu
İbrâhim-i Havvâs hazretleri evliyanın büyüklerindendir. Cüneyd-i Bağdâdi hazretlerinin talebelerindendir. Yüksek makam ve kerâmetler sâhibiydi. Bağdâtlıdır. 903 (H.291) yılında vefât etti...
Bu mübarek zatın kıymetli nasihatleri vardır. Buyurdu ki:
Ebû Abdullah Tilmsâni hazretleri fıkıh ve hadis âlimidir. Cezayir'de Tilmsân'da doğdu. 871 (m. 1467)'de, Lübnan'da Beyrut'ta vefât etti. Kitabında naklettiği, Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) kabr-i şerifini ziyârete dâir hadis-i şerifler hakkında buyurdu ki:
Muhammed Şâzili Mısır'da yetişen büyük velilerdendir. Doğum târihi bilinmemektedir. Hazret-i Ebû Bekir'in soyundandır. Küçük yaşta öksüz kaldı. Teyzesinin yanında büyüdü. Sanâta verdiler, fakat medreseye kaçtı. Medrese arkadaşlarından biri de, meşhûr muhaddis İbn-i Hacer Askalâni'dir. 1443 (H.847) senesinde vefât etti. Mısır'da Berekât denilen yerde medfundur...