Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.487.041
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Bir İspanyol, 1552-1556 yıllarında Türkiye'de geçirdiği dört yılını anlatır. Aynı zamanda bir hekim olan bu seyyah, Cenova'dan Napoli'ye giderken Türk gemicilerine esir düşmüş ve İstanbul'a getirilmiş. Daha sonra, tıp bilgisini göstererek Kaptan-ı Derya Sinan Paşa'nın hekimleri arasına girmeyi başarmış. Adı Petro. Seyahatnamesinde, dört yılını yaşadığı Kanuni devrinin yaşantısını gözler önüne serer. Biraz da imrenerek.İşte seyahatnameden birkaç kesit: "İstanbul öyle işlek bir şehir ki, buraya günde İspanya'nın Valladolid şehrinin nüfusu kadar yabancı girip çıkar.""Türklerin bıraktığı hayır eserleri, bizde bırakılandan çoktur. Türk zenginleri, bizimkilerden daha cömert davranırlar.""Türkler sadece insanlara değil, hayvanlara bile iyilik yapmayı sevap sayarlar. Bir-iki düzine ciğer satın alıp, kedi ve köpekleri doyuranlara çok rastlanır."
Bir gün Sultan Ahmed Han, mürşidini ziyâret için Üsküdar'a gelmişti. Çarşıdan geçerken, Hüdâyi hazretlerinin alış-veriş ettiğini gördü. Genç Hünkâr bu esnâda attaydı. Derhal atından indi, hocasının elini öptü ve atına binmesi için ricâ etti. Bir müddetHüdâyi hazretleri at sırtında önde ve Pâdişâh da yaya olarak ardınca yürüdüler. Kısa bir süre sonra Mahmûd Hüdâyi dünyâyı titreten koca bir pâdişâhın, arkasında yaya yürümesine râzı olmadı ve; "Sultanım! Sırf hocam Muhammed Üftâde hazretlerinin duâsı ve emri yerine gelsin diye bindim. Çünkü o; "Pâdişâhlar rikâbında yürüsün." diye duâ etmişti." buyurarak atından indi. Ata tekrar Sultan Ahmed Hanı bindirdi.Sultan Ahmed Hanın bu hâdiseden sonra aşağıdaki beytleri söylediği belirtilir:
"Varımı ben Hakka verdim, gayrı vârım kalmadı. / Cümlesinden el çekip pes dü cihânım kalmadı. / Çünkü hubbullah erişti, çekti beni kendine, / Açtı gönlüm gözünü, gayri gümânım kalmadı. / Evliyânın himmeti, yaktı beni kül eyledi, / Sâfiyim, buldum safâyı dü cihânım kalmadı. / Ahmedi der, "Yâ ilâhi! Sana şükrüm çok-durur",
Ahmed Satiha hazretleri, Mısır evliyâsındandır. Aslen Mısır'da bulunan Betâ beldesindendir. Doğum târihi ve yeri tesbit edilememiştir. 1535 (H.942) senesinde vefât etti. Mısır'ın Garbiyye şehri karşısındaki Şibr'de bulunan kendi zâviyesine defnedildi...
Ebü'l-Hasan Cûsuki hazretleri, Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin halifelerinden, Ali bin Hiti'nin talebesi idi. On ikinci asır sonlarında vefât etti. Doğum yeri olan Cûsuk köyüne defnedildi. Kabri halk tarafından ziyâret edilmekte, onun feyz ve bereketinden faydalanılmaktadır.
Ali bin Hiti'nin yanında kemâle gelen Ebü'l-Hasan Cûsuki, maddi, mânevi bütün ilimlerin inceliklerine kavuştu. Allahü teâlâya olan aşkını, şiirlerinde terennüm eyledi. Ali bin Hiti hazretlerinin halifesi oldu. Pekçok talebe yetiştirdi. Feyz ve nûrları her tarafa yayıldı.
Ebü'l-Hasan Cûsuki hazretleri buyurdu ki:
Teğmen Muzaffer'in alayında kamyon ve otomobil lastiği ile diğer birtakım malzemelere ihtiyaç vardı. Bunlar ise ancak İstanbul'dan sağlanabilirdi. Muzaffer Teğmen, becerikli bir İstanbul çocuğu olduğundan, karagâh, gerekli malzemenin temin ve mübâyaasına onu memur etti...
Muzaffer Teğmen, hemen yola çıktı ve aradı, uğraştı, nihayet Karaköy'de bir Yahûdi'de istediklerini buldu. Malzemeyi bulmuştu, fakat para yoktu. Eli boş dönemezdi, bir çaresini bulmak lâzımdı. Tüccar Yahûdi'ye dedi ki:
Vehb b. Münebbih'ten rivayet edilmiştir, diyor ki:
- "İsrailoğullarının abidlerinden biri vardı ki, nehrin kenarındaki ibadethanesinde ibadet ederdi. Yakınında bir elbise tamir ve temizleyicisi vardı. Belinde para kemeri bulunan bir atlı gelip, kemerini ve elbisesini çıkarır. Nehirde elbisesini yıkar. Elbisesini giyer, fakat para kemerini orda unutup gider.