1001 Osmanlı Hikayesi • 02.11.2003
1459'da Sırbistan Seferine çıkan Mahmûd Paşa, Resav, Kuruca, Ostcoviça ve Durnik kalelerini zaptetti. Daha sonra Fâtih'le birlikte İkinci Mora Seferine çıkarak Mistora'nın fethi ni gerçekleştirdi. 1460'ta yine Fâtih'in maiyetinde Amasra, Sinop ve Trabzon seferlerine iştirak ederek büyük muvaffakiyet gösterdi. 1462'de Eflak Seferinde, Midilli Fethinde ve Bosna Kralının teslim olmasında önemli hizmetlerde bulundu. Macar Kralı Hunyadi Yanuş'un Bosna' ya hücumu üzerine, 1464'te sefere çıktı. Vezir-i âzam Mahmûd Paşanın Bosna'ya gelmesiyle Macarlar kaçtı. Pekçok ganimet ve esirin ele geçmesini sağladı. Mahmûd Paşa, 1466'da kaptan-ı deryâ vazifesiyle Gelibolu sancağına tâyin edildi. 1470'te üç yüz gemi ile Eğriboz Adasının fethinde bulundu. 1472'de tekrar vezir-i âzamlık makâmına getirilen Mahmûd Paşa, 1473'te Akkoyunlu Uzun Hasan ile yapılan Otlukbeli Muhârebesinden önce, ileri harekâtta bulunmakla vazifelendirildi. Fâtih'in Otlukbeli Zaferinden sonra İstanbul'a dönmesiyle vezirlikten alınan Mahmûd Paşa, Filibe civârında imâr ettirdiği Hasköy'e yerleşti. 1474'te vefât etti.
1001 Osmanlı Hikayesi • 01.11.2003
Babası Üçüncü Murâd Hanın vefatından on bir gün sonra 17 Ocak 1595 târihinde Manisa'dan İstanbul'a gelip, sultan ilân edildi. İlk icrââtı, devlet ve saltanatın emniyetini kuvvetlendirip, tâyinlerde bulunmak oldu. Ulemâdan Sadeddin Efendiyi hocalığına, Ferhad Paşayı Sadrâzamlığa, Halil Paşayı da Kaptan-ı deryalığa tâyin etti. 1593'ten beri devam eden Avusturya harpleri esnasında, papa Sekizinci Clément'in teşvik ve propagandalarıyla, ahâlisi Hıristiyan olan Osmanlı Devletine tâbi Erdel, Eflâk ve Boğdan Voyvodalıkları Türklere karşı isyân ettiler. Sadrâzam Ferhâd Paşa, Eflak Seferi için Serdâr-ı ekrem tâyin edildi. 14 Mayıs 1595'te Eflak ve Boğdan'ın imtiyazlı prenslik statüsü kaldırılıp vilâyet hâline getirilerek, vâliler tâyin edildi.
1001 Osmanlı Hikayesi • 31.10.2003
7 yaşındayken (8 Ağustos 1648) sultan olan tek Osmanlı padişahıdır. Sultan Dördüncü Mehmed Hanın çocukluğundan, devlet kademelerindeki nüfuz sâhipleri istifâde etti. Bunlardan bâzılarının kötü idâreleri ve ehil olmayanların işbaşına getirilmeleri neticesi devletin mâli, mülki ve askeri durumu sarsıldı. Saltanatının ilk yıllarındaki iç ve dış hâdiseler, 15 Haziran 1656 târihinde Köprülü âilesinden Mehmed Paşanın sadrâzamlığa tâyinine kadar devam etti. Köprülü Mehmed Paşanın sadârete (başbakanlığa) gelmesiyle, Dördüncü Mehmed Han devrinde esaslı ıslâhâtlar yapılıp, İstanbul'da ve ülke içinde asâyiş sağlandı. Ordu ve donanma kuvvetlendirildi. Çanakkale Boğazı girişine kadar gelen Venedik ve diğer Hıristiyan devletlerin gemileri, 19 Temmuz 1657'de kaçırıldı. Bozcaada ve Limni düşman işgalinden kurtarıldı. Âsi Erdel prensi üzerine sefere çıkılarak, 1 Eylül 1658'de Yanova Kalesi ele geçirildi. Erdel, harp tazminâtı vermeyi ve on beş bin altınlık haracı, kırk bin altına çıkarmayı kabul etti. Kırım Hanı Mehmed Giray, Rusları 12 Temmuz 1659'da Konotop'ta mağlûb ederek, elli bin esir alıp, yüz yirmi bin Rusu imhâ etti.
1001 Osmanlı Hikayesi • 30.10.2003
Aziz Mahmûd Hüdâyi hazretleri bir gün Ahmed Hanı ziyârete gitmişti. Pâdişâh; "Efendim! Seyyid Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin, kıyâmet günü talebelerine ve pekçok günahkâr mümine şefâat edeceği hakkında rivâyetler var. Bu rivâyetlerin doğruluğu hakkında ne buyurursunuz? diye suâl eyledi. Aziz Mahmûd Hüdâyi hemen cevap vermedi. Bir müddet murâkabe hâlinde kaldıktan sonra; "Bu söz doğrudur." buyurdu. Sonra Padişâh; "Efendim! Acabâ zât-ı âlinizin bizlere bir vâdiniz ve müjdeniz yok mudur?" diye sorunca, Mahmûd Hüdâyi ellerini kaldırarak: "Yâ Rabbi! Kıyâmete kadar bizim yolumuza katılan, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip rûhumuza fâtiha okuyanlar bizimdir. Bize talebe olanlar denizde boğulmasınlar. Ömürlerinin sonlarında fakirlik görmesinler. Îmânlarını kurtararak gitsinler ve ölecek lerini bilip haber versinler." diye duâ eyledi. (Âlimler ve evliyâ bu duânın kabûl olduğunu, bu yola mensup kimselerin hiç denizde boğulmadıklarını ve pekçok kimsenin de vefât günlerine yakın, öleceklerini haber verdiklerini bildirdiler.)
1001 Osmanlı Hikayesi • 01.10.2003
Osmanlı Devletinde Kânûni Sultan Süleyman Handan sonra en fazla tahtta kalan pâdişah Dördüncü Mehmed Handır. Yaratılışı icâbı mutedil, kadirşinas, vefâkâr olup, verdiği söze sâdık bir şahsiyete sâhipti. Ava, edebiyata, târihe merakı olup, sohbet dinlemeyi severdi. Dindardı, beş vakit namazını cemaatla kılardı. İçkiyi ve imâlatını yasakladı. Dine sonradan karıştırılan bütün hususların kaldırılması için uğraştı. Kahvehâneleri kapattırıp, oyuncu ve çalgıcıları İstanbul'dan uzaklaştırdı. Sadrâzamlığı Köprülü âilesine verip, idârede serbest bıraktı. Kendisi de, savaşlardan zaman kaldıkça çok sevdiği sürek avlarına devam etti. Ava merakından dolayı "Avcı" lakabı verildi. Zamanında Osmanlı Devleti en geniş hudutlarına kavuşarak, dünyâ siyâsetinde faal rol oynadı.
1001 Osmanlı Hikayesi • 29.09.2003
31 Temmuz 1872'de sadrâzam oldu. Üç ay kadar sadrâzamlık yaptı. Bu esnâda rüşvet karşılığında Mısır Hidivi İsmâli Paşaya Avrupa'dan borç alabilme yetkisi tanıdı. Gerçeklerin aksine devlet bütçesinde gelir fazlalığı olduğunu iddiâ etti. Uygunsuz davranışları ve yalanlarının ortaya çıkması üzerine sadrâzamlıktan azledildi (19 Şubat 1873). Aynı yıl Divân-ı Ahkâm-ı Adliye Nâzırlığına getirildiyse de kendisini sadrâzamlıktan azleden pâdişâha karşı kin beslemeye başladı. Yeni Osmanlıların (Bkz. Jön Türkler) sadrâzam adayı oldu.Midhat Paşa; Mütercim Rüşdi Paşa, Hüseyin Avni Paşa ve Müfsid İmâm (Hasan Hayrullah) işbirliği yaparak Sultan Abdülaziz Hanı tahttan indirip Beşinci Murâd'ı tahta geçirdiler. Ancak Abdülaziz Hanın hunharca katledildiğini duyan Sultan Beşinci Murâd'ın akli dengesi bozuldu. Doktorların verdiği rapor üzerine tahttan indirilip yerine Abdülhamid Han geçti.
1001 Osmanlı Hikayesi • 28.09.2003
II. Murad Han devrinin meşhur Osmanlı âlimlerinden Molla Yegân, hacca gittiğinde, Kâhire'ye uğradı. Orada Molla Gürâni'yi tanıyıp, onun dine bağlılığını ve ilimdeki yüksek derecesini görünce, Anadolu'ya getirmek istedi. Lütuf ve iltifât göstererek berâber gelmesini söyledi. O da bu teklifi kabûl ederek, Molla Yegân ile birlikte geldi. Meşhur âlim Molla Yegân, hacdan döndüğünde Sultan İkinci Murâd Hanın otağına gidip, bir sohbet yaptı. Sohbet sırasında Pâdişâh; "Gezip gördüğün yerlerden bize ne armağan getirdin." diye sordu. Bunun üzerine Molla Yegân; "Tefsir, hadis ve fıkıh ilminde iyi yetişmiş bir âlim getirdim." diyerek, hiçbir milletin kültür târihinde görülmeyen durumu bildirdi. Sultan; "Şimdi nerededir?" deyince, "Dışarıda beklemektedir" cevâbını verdi. Bunun üzerine Pâdişâh, onu içeri getirmelerini söyledi. Molla Gürâni içeri girip selâm verdi. Sohbet sırasında Molla Gürâni'nin konuşması ve hâli, Pâdişâh'ın hoşuna gitti. Onu hemen dedesi Murâd-ı Hüdâvendigâr Gâzinin eski kaplıcadaki medresesine müderris tâyin etti. Daha sonra Yıldırım Medresesine müderris likle vazifelendiril di. Bir müddet bu vazifede kalan Molla Gürâni, Sultan İkinci Murâd Hanın oğlu Şehzâde Mehmed'in, yâni Fâtih'in yetiştirilmesiyle görevlendirildi.
1001 Osmanlı Hikayesi • 27.09.2003
Sultan İkinci Murâd Han memleketi iç ve dış huzûra kavuşturduktan sona tahttan çekilmiş, yerine oğlu Fâtih Sultan Mehmed'i oturtmuştu. Ancak düşmanlar, sultanı çocuk yaşta görüp sefer hazırlıklarına başladılar. Bunun üzerine İkinciMurâd Han tekrar tahta geçti ve Fâtih Sultan Mehmed'i Manisa'ya gönderdi. İlim adamlarının çoğu birer bahâne ile Manisa'ya gitmek istemedi. Molla Hüsrev kazaskerlikten istifâ ederek şehzâde ile birlikte Manisa'ya gitmeye karar verdi. Fâtih onun bu karârını duyunca; "Vazifenize devâm edin, zirâ memleketin size ihtiyâcı var." dediyse de Molla Hüsrev; "Tahttan ayrılıp Manisa'ya giderken, sizi yalnız bırakmam uygun olmaz. Müsâde buyurun geleyim." diyerek samimiyetini bildirdi ve birlikte Manisa'ya gitti. Fâtih Sultan Mehmed bu muhterem âlimden çok istifâde etti.
1001 Osmanlı Hikayesi • 26.09.2003
25 Haziran 1421'de Bursa'da tahta çıkan Sultan İkinci Murâd Han 1422'de Osmanlı Devleti için büyük tehlike arz eden Bizans'ın entrikalarına son vermek ve hazret-i Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem tarafından vaad edilen mânevi müjdelere kavuşmak için İstanbul'u kuşattı. Bunun üzerine Bizans İmparatoru, Anadolu Beyliklerini Osmanlı Devleti aleyhine kışkırttı. Sultan İkinci Murâd Hanın kardeşi Küçük Mustafa isyan ederek Karaman ve Germiyan beylik kuvvetleriyle Bursa'yı kuşatınca, İstanbul'da kâfi miktarda kuvet bırakıp, Edirne'ye gitti. Edirne'den Bursa'ya geçti. Küçük Mustafa yakalanıp, cezâ landırıldı. Karaman, Eflak beyleri ve Venedikliler ile antlaşma yapıldı. Candarlı İsfendiyar Bey itâat altına alındı. İstanbul kuşatmasını hızlandıran Murâd Han İmparatorun şehri Venedik hâkimiyetine teslim edebileceği ihtimâliyle 22 Şubat 1424'te Bizanslılarla antlaşma yaptı. Bu antlaşma ile Ege ve Karadeniz kıyılarınıOsmanlılara terkeden Bizanslılar, yıllık otuz bin düka altın haraç vermeyi kabûl ettiler. Anadolu'da İzmir, Menteşe ve Teke beylikleri Osmanlı hâkimiyetine geçti. Germiyan Beyliği, Osmanlı Devletine katıldı. 1425'teSelânik'i ele geçiren Venedikliler Osmanlılara karşı Macarlar ile ittifâk kurdular. 1426'da Batı Anadolu'dan hareket eden Türk denizcileri, Venediklilere âitEğriboz, Modon ve Koron'a sefer yaptılar. Osmanlı-Venedik Harbi 1425-1430 yılları arasında devâm etti. Venediklilerin batı ve doğu devletleriyle ittifâk kurmasına rağmen, Sultan İkinci Murâd Han Şubat 1430'da Selânik'i fethetti. Venedik donanması Gelibolu'da Türk donanmasına taarruz ettiyse de müthiş bir bozguna uğradı. Temmuz 1430'da Osmanlı-Venedik Harbine son veren Lapseki Antlaşması imzâlandı. Selânik Osmanlılarda kaldı. Venedikliler yıllık vergiye bağlandı.İtalyanların hâkimiyetindeki Yanya'da ahâli despot kavgalarından bıkmıştı. Yanyalılar Selânik'te bulunan Osmanlı Sultanı İkinci Murâd Hana mürâcaat edip, Türk adâletine sığınarak hürriyet istediler. Rumeli Beylerbeyi Sinân Paşa, ahâlinin hürriyetine dâir Sultan Murâd Hanın fermânını getirince, şehrin anahtarı Osmanlılara teslim edildi. Böylece 1431'de Yanya ve çevresi de Osmanlı hâkimiyetine girmiş oldu.
1001 Osmanlı Hikayesi • 25.09.2003
Mahmûd Han ülkede pekçok imâr faâliyetlerinde bulunup, ilim, kültür, sanat sâhalarında çok kıymetli eserler yaptırdı. Kâğıthâne civârındaki Bahçeköy ile Balaban köyleri arasında geçen iki çayın sularını toplayan Topuzlu Bendini yaptırdı. Burada toplanan sular, Taksim'deki depodan, Tophâne'deki Meydan Çeşmesi ile Azapkapı'da Sâlihâ Sultan Çeşmesi ve Beşiktaş, Galata, Kasımpaşa, Tepebaşı semtlerinin çeşitli yerlerindeki kırk kadar çeşmeye su verildi. Ahâli bol ve tatlı suya kavuşturuldu. Pekçok saray, kasır inşâ ve tâmir ettirildi. Beşiktaş Sarayının bir çok kısımlarını ve Bayıldım Kasrını yeniden yaptırdı. Yûşâ Tepesi civârındaki Tokat Köşkünü donatıp, Hümâyûn-âbâd, Kandilli Sarayını imâr ettirerek Nevâbâd isimleri verildi. Kanlıca'da Mihr-âbâd Kasrını yaptırdı. İstanbul'da Ayasofya Câmii içine, Fâtih Câmii yakınında ve Galatasaray'da olmak üzere üç, Belgrad'da bir kütüphâne yaptırdı. Ayasofya Câmii Kütüphanesine sarayın hazine odasından pek nefis, kıymetli, nâdide kitaplar gönderdiği gibi, devrin devlet adamları da hediyelerde bulunarak dört bin cilt nâdide kitap toplandı. Ayasofya Kütüphânesine İslâm âleminin en meşhûr hattatlarından Ya'kût-ı Musta'sımi, Şeyh Hamdullah ve Hâfız Osman hatlarıyla Mushaflar ve hazret-i Osman ve hazret-i Ali'ye âit olduğu söylenen iki Kur'ân-ı kerim de kondu. Kütüphânenin masrafını karşılamak için de Cağaloğlu'nda çifte hamamı yaptırıp, gelirini vakf etti.