Yolumuzu Aydınlatanlar • 22.03.2009
Anadolu'da yetişen büyük velilerden olup 1746 (H.1159) senesinde İstanbul'da vefat eden ve Beşiktaş'ta Sinan Paşa Câmii yanında kabri bulunan Neccârzâde, dünyaya gelmeden önce babası İbrâhim Efendiye rüyâsında bir zât; "Allahü teâlâ sana sâlih bir evlâd verecek. Bu evlâdın âlim ve ârif bir zât olacak. Çok evliyâ ve sâlih Müslüman yetiştirecektir. Doğduğu zaman ismini Mustafa koyunuz ve iyi yetişmesi için çok gayret ediniz." demişti. Bunun üzerine o doğunca babası ismini Mustafa koydu. Yetişmesinde büyük bir dikkat ve titizlik gösterdi.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 24.03.2009
Hazret-i Muaviye'nin kardeşidir.
Belâzûri'nin Ensâb-ül-Eşraf kitabında yazdığına göre, Ziyâd bin Ebi Süfyân vefâtına yakın şunları söylemişti:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 25.03.2009
On altıncı asır Osmanlı âlimi ve büyük devlet adamı. 1491 (H. 895) senesinde Tosya'da doğdu. 1567 (H.975) yılında İstanbul'da vefât etti.
Mustafa Çelebi ilk medrese tahsilini memleketinde gördükten sonra İstanbul'a gelip, Sahn-ı Semân medreselerinde dânişmendliğe kadar yükseldi. Divâni yazıdaki üstün kâbiliyeti ve Veziriâzam Piri Mehmed Paşa ile Nişancı Seydi Beyin kendisini himâye etmeleriyle, medrese hayâtından ayrılarak, genç yaşında devlet hizmetine alındı. Yavuz Sultan Selim Han'ın iltifâtına mazhâr olup, 1516 senesinde Divân-ı Hümâyûn kâtipliğine tâyin edildi. Yavuz Sultan Selim zamanında ordu ile bütün seferlere katıldı. Daha sonra Kanuni Sultan Süleyman Han'ın seferlerine katıldı. Nişancılık rütbesine yükseldi.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 26.03.2009
Ruslar 6 Nisan 1789'da Özi kalesine saldırdı. Kaleyi ele geçiren düşman, çoluk çocuk, genç yaşlı demeden tam 25.000 müslümanı katlettiler. Bu haber İstanbul'a ulaştığında, Sadrazam, padişaha arzetmek üzere saraya gitti ve Huzur-u Şahaneye kabulünü rica etti...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 27.03.2009
Evliyânın büyüklerindendir. Çeşt'de dünyâya geldi. Doğum târihi belli değildir.
Mevdûd Çeşti hazretleri, babası Ebû Yûsuf, Ahmed-i Nâmıki ve Necmüddin Ömer'den ilim öğrendi. Ayrıca ilim tahsil etmek için; Kudüs, Buhârâ, Belh ve daha birçok yere gitti. İlm-i zâhir ve ilm-i batında yetişmiş bir âlim ve büyük bir veliydi. Binlerce talebe yetiştiren Mevdûd Çeşti'nin önde gelen talebeleri şunlardır: Oğlu Hâce Ebû Ahmed, Hacı Şerif Zendeni, Şeyh Şencan, Ebû Nâsır, Şekibân Zâhid Hüseyin Tibeti, Ahmed Bedrûn, Serpûş Azerbaycâni, Osman Rûmi, Ebü'l-Hasan Bâni.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 28.03.2009
Anadolu evliyasındandır. Dağıstan'da dünyaya geldiği için Dağıstâni olarak anılmıştır. Dağıstan bölgesi, 1800'lerden itibaren Rus işgaline uğradığı için ailesi Anadolu'ya göç ederek Harput'a yerleşti. Burada küçük yaştan itibaren medresede tahsil gördü ve kıymetli din alimlerinden ders aldı.
Dağıstanlı Hâfız Efendi ölüm döşeğinde iken, vefâtından sonra kürsünün Beyzâde Efendiye verilmesi konusunda medresenin kurucularından Çötelizâdelerden Sırma Hâtuna şöyle vasiyette bulundu:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 29.03.2009
Hindistan'da yaşayan evliyânın büyüklerindendir. Mahdûm-ül-Mülk Bihâri diye tanınır. Lakabı, Şerefüddin olup, nesebi, Peygamber efendimizin amcalarından Zübeyr bin Abdülmuttalib'e dayanır.
Dedesi, evliyâdan bir kimse olup, Halil kasabasından, Bihar'daki Münir kasabasına göç etti. Anne tarafından dedesi, Sühreverdiyye yolunun rehberlerinden idi. Bu dedesi, Kaşgarlı olup, sonradan Patna'ya bağlı Jathli köyüne geldi. Hazret-i Hüseyin'in soyundan olduğu için seyyid idi.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 31.03.2009
Büyük velilerdendir. İstanbul'da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1519 (H.926) târihinde İstanbul'da Baba Nakkaş semtinde vefât etti.
Kâsım Çelebi önceleri uzleti, insanlardan uzak yaşamayı seçip, yalnız başına tenhâ yerlerde, dağlarda dolaştı. Bir zaman; saray ağası, bir dergâh ve yanında bir câmi yaptırdı ve veli bir zât olan Çelebi Halife'den bir talebesini burada irşâd ile hak yolun bilgilerini yaymakla görevlendirmesini ricâ etti. Çelebi Halife de bu arzu üzerine bir talebesini gönderip tenhâ yerlerde Allah aşkı ile dolaşan Kâsım Çelebi'yi getirtti. Saçını tıraş ettirdi ve elbise giydirip, saray ağasının yaptırdığı dergâhta görevlendirdi.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 01.04.2009
Uhud savaşının en şiddetli anlarında, Sevgili Peygamberimiz, sallallahü aleyhi ve sellem, tesirli bir konuşma ile islâm askerini coşturuyorlar:
-Ey eshabım! Sonsuz kuvvet ve kudret sahibi Allah'a yemin ederim ki her kim, bugün düşmandan yüz çevirmeyip sebat eder ve çarpışa çarpışa şehid olursa; Cenab-ı Hak, onu mükâfat olarak elbette cennetine koyacaktır. Bugün şehid olacakları, en yüksek cennet; Cennetül Firdevs, hazır olarak beklemektedir.
Efendimizin bu müjdesini işiten Umeyr bin Hümam radıyallahü anh, daha bir aşka geldi:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 02.04.2009
Evliyânın büyüklerindendir. Kâhire'de doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 942 (m. 1535) senesinde Kâhire'de vefât etti. Sûreyn'de, kendi dergâhının bahçesine defnedildi.
İbrâhim bin Usayfir'in kerâmetleri, daha çocukluk yaşlarında görülmeye başladı. Çoğu zaman bahçelerde, tarlalarda uyurdu. Vahşi hayvanlar ona dokunmaz, zarar vermezdi.