1001 Osmanlı Hikayesi
• 12.07.2004
Vehbi Tülek
Abdurrahman Harputi hazretleri, küçük yaşta ilim tahsili için gittiği Diyarbakır'da tahsili sırasında, bütün derslerden geri kalması üzerine, arkadaşları onunla alay ederlerdi. Bu durumu hocası öğrenince, onun daha çok rencide olmaması için, yanına çağırarak; "Şimdiye kadar okudukların ve öğrendiğin bilgi sana kâfidir. Köylerde çok rahat imamlık yapabilirsin. Var git oralarda kısmetini ara." dedi. Bunun üzerine medrese tahsilini bırakarak, şehirden ayrıldı. Yolda bir hanın önünden akmakta olan bir çayın kenarında oturup düşünür ken, çayın içerisindeki taşların, suyun şiddetli akıntısından yusyuvarlak olduklarını ve pırıl pırıl parladıklarını gören genç Abdurrahmân, üzüntü ve kırık bir kalb ile; "Yâ Rabbi! Beni sen yarattın. Bu dersleri anlayamamam da senin kudretin iledir. Senin emrinde akan sular, şu taşları nasıl yusyuvarlak yapıyor ve parlatıyorsa, sen de benim zihnime kuvvet ihsân et de, rızâna kavuşturacak ilim deryâsın dan biraz nasib alayım." diye Allahü teâlâya yalvardı.