Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.485.577
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
İttihat ve Terakki komitesi İkinci Meşrutiyetin ilanından ve 31 Mart Vak'asından sonra orduya dayanarak hükumeti ele geçirmişlerdi. Yalnız kısa bir zaman sonra asker ocağını siyasetle uğraştırmanın cezasını çekerek "Halaskar Zabitan Grubu"nun tazyikiyle yıkıldılar. Fakat tekrar orduyu elde etmek suretiyle yeniden iş başına gelmek için gizli bir faaliyete giriştiler.Nitekim Balkan Savaşının şiddetle cereyan ettiği ve düşman ordularının İstanbul kapılarına dayandığı sırada, İttihatçılar, Kamil Paşa Hükumetini devirmek ve çeşitli entrikalarla hükumeti elde etmek için çalışıyorlardı.
Osmanlı Devleti zamanında Bursa'da yaşlı bir hanımın saati kaybolmuştu. Kadıncağız ertesi gün, doğru vilâyet konağına koştu. Vâli Ahmed Vefik Paşa'nın huzûruna çıktı. 'Vâli paşam, dedi. Benim baba yâdigârı bir saatim kayboldu. İşittim ki sizin sihirli bir gözlüğünüz varmış, onu gözünüze takınca bütün kayıp şeyleri görüp bulurmuşsunuz. Ne olur benim saatimi de bulun!' dedi.Vefik Paşa, hükûmete ve hükûmet adamına karşı duyulan bu saf ve temiz inancı sarsmak istemedi. Kadıncağıza saati iyice târif ettirdi. Sonra:'Peki hanım teyze. Sen şimdi git, yarın gel. Ben inşaallah bu gece saatini bulurum.' dedi. Sonra çarşıya bir adam gönderip târif edilene en yakın bir saat satın aldırdı. Ertesi gün gelen yaşlı kadına bunu teslim ederken:'Al saatini teyze. Yalnız saatine mukayyet ol. Bir daha kaybedersen bizim gözlük de artık işe yaramaz!' yollu tenbihte bulunmayı da ihmal etmedi.
Mahmûd Hulvi Efendi İstanbul'da yetişen meşhur velilerdendir. 1574 (H. 982) senesinde İstanbul'da doğdu. Genç yaşta süvariliğe heves etti ve emsallerinin teşvikiyle, Divân-ı Hümâyûn çavuşu oldu. Bir süre sonra, Halvetiyye yolunun, Sünbüliyye koluna mensup olan Kocamustafapaşa Dergâhı şeyhi Zarifi Hasan Çelebi'nin sohbetlerine devam etti. Zarifi Efendi de ona tasavvufta talebeleri yetiştirmek için icazet verdi. 1654'te (H. 1064) vefat etti.
Cemâleddin Es'ad Nişâbûri rahmetullahi aleyh, Hanefi fıkıh âlimlerindendir. Horasan'da doğdu. 570 (m. 1174)'de Bağdad'da vefât etti. Fıkıh ilmine dâir yazdığı "El-Fürûk" kitabı meşhûrdur. Bu eserinde buyuruyor ki:
Afifüddin Nâşiri hazretleri Yemen'de yetişen Şafii mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 804 (m. 1401)'de doğdu. 848 (m. 1445)'de İbbe şehrinde vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Büyük İslâm âlimi Mevlânâ Şemseddin Fenâri'nin ömrünün sonlarına doğru gözlerine perde geldi. Göremez oldu. Sultanın veziri olan Hacı İvâz Paşa bir konuda Molla Fenâri'ye kızmıştı. Gözleri görmez olunca, laf olsun diye; "Dilerim ki, o âmâ ihtiyârın namazını ben kıldırayım." demişti. Bu söz Molla Fenâri'nin kulağına ulaşınca; "Ol kimse câhildir. Cenâze namazını kıldırmayı beceremez. Cenâb-ı Hakk'ın kapısından ümidim şudur ki, bana hemen şifâ buyurup, onu âmâ eyleye ve ben onun namazını edâ edeyim." dedi. Bir süre sonra, bir gece rüyâsında Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz; "Tâhâ sûresini tefsir eyle!" diye buyurdukta; "Yüksek huzûrunuzda, Kur'ân-ı kerimi tefsir etmeye gücüm olmadığı gibi, gözlerim de görmüyor." demişti. Peygamberlerin tabibi olan Resûlullah efendimiz mübârek hırkasından bir parça pamuk çıkarıp, mübârek tükrüğü ile ıslattıktan sonra gözleri üzerine koydu. Molla Fenâri uyanıp, pamuğu gözlerinin üstünde buldu, kaldırınca, görmeye başladı. Allahü teâlâya hamd ve şükretti. Pamuk ipliklerini saklayıp, öldüğü zaman gözleri üzerine konmasını vasiyet etti. Tam bu günlerde, vezirin gözleri görmez oldu. Vezir bir süre sonra vefât etti ve cenâze namazını Molla Fenâri kıldırdı. Gözlerinin açılmasının bir şükrânesi olarak, 1429 (H.833) senesinde Şam yolu ile ikinci defâ hacca gitti. Bu esnâda Mısır'a ve Kudüs-i şerife de uğradı. Bir çok âlim ile sohbet edip onlardan istifâde etti.