Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.489.769
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Fatih Sultan Mehmed Han, fethettiği beldeleri kendi haline bırakmayarak imarına çalıştı. İstanbul'un fethinden sonra Edirne'ye geri dönerken, oğlu Bayezid'e bir saray yapılmasını emretti. Daha sonra Eyüp Sultan Camii, türbesi, medresesi, imaret ve hamamı yapıldı. Sekiz kilise, medrese haline getirildi. 1470 yılında kendi simiyle yaptırdığı caminin etrafında meşhur Sahn-ı Seman medresesini kurdu. Medreselerin açıldığı sırada koca Fatih, külliyede kendisine de bir oda ayrılmasını istedi. Fakat müderrisler: "Burada bir odanız olabilmesi için önce imtihana girin, Danişmend (Asistan) olun, tercih ettiğiniz ilim şubesinde tez yapın, eser verin, sonra müderrisliğe erişin. Ancak ilim ocağında bu şekilde makamınız olur." dediler.Fatih Sultan Mehmed Han, bunun üzerine müderrislerin koştukları şartları gerçekleştir dikten sonra Sahn-ı Seman'da oda sahibi olabildi.
Kırım harbi arefesinde Rusya, fevkalade elçi olarak Prens Mençikof'u İstanbul'a gönder di. Elçi, protkol icabı Sadrazamdan sonra Hariciye nazırını da ziyaret etmesi icabederken Mençikof, sadrazamı ziyaret ettikten sonra Hariciye nazırı Fuad Paşa'yı görmeden elçilik binası na gitti. Bunun üzerine Hariciye Nazırı Fuad Paşa bunu şahsına hakaret kabul ederek istifasını verdi.
Bulanık suda balık avlamayı pek seven İngiliz elçisi, Fuad Paşa'nın dargın olmasından istifade ederek:-Efendim size olan bu hakaret nedir? Devlet müşkilat içindeyken sizin gibi kıymetli bir şahsın iş başından bir kasd-ı mahsusa ile uzaklaştırılması iyi bir şey olmasa gerek. Sonra bbu devletin hali ne olur? Dedi.Fuad Paşa:-Elçi hazretleri, müşkülata uğrayan devlet, o makama benden daha emin ve daha erbab bulup getirmekte zorluk çekmez. Şu esnada o makama daha ehil birini getirmek lazımdır. Devlet-i Aliyye'de zor işlerin ehli olan zevat eksik değildir. Elçi hazretleri merak buyurmasın lar, benim istifamı kabul edenler, devletin halini bizden daha iyi düşünürler, cevabını verdi.
Vehb Ebü'l-Behteri hazretleri Tebe-i tabiinden meşhur fıkıh ve hadis âlimidir. Medine'de doğdu. Annesi dul kalınca, İmâm-ı Ca'fer-i Sâdık'la evlendi. Bu vesileyle, ondan daha çok istifâde etmek imkânı buldu. İmâm-ı Ebû Yûsuf hazretlerinin vefatından sonra yerine Kâd-ıl-kudât tayin edildi. 200 (m. 815)'de Bağdâd'da vefât etti. Rivâyet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Ahmed bin Abdülcebbar el-Utâridi, faziletler sahibi bir kimse idi. Bağdâd'da İslâm târihçisi İbni İshâk'tan gazalar, harbler hususunda rivâyetlerde bulundu. Bağdâd'ta oturduğu zaman Abdullah bin İdris el-Odi, Ebû Bekir bin İyâs, Hafs bin Gıyâs, Muhammed bin Fudayl, Veki' bin Cerrâh, Ebû Muâviye, Yûnus bin Bükeyr ve Muhammed bin İshâk'tan rivâyette bulunmuştur.
Abdullah-ı İlâhi'nin sohbetleri çok tesirli ve faydalı olurdu. Sohbetlerinde ve diğer zamanlarda herkesin gönlünü almaya çok dikkat gösterirdi. Sohbette bulunanlardan birinin bir sıkıntısı, bir müşkülü olsa onun hâlini keşfeder sıkıntısını giderirdi. Sohbetiyle, tereddütleri ortadan kaldırırdı.
Yine bir gün sohbette, söz çalışmak ve gayretten açılmıştı ve; "İnsan çalışıp, gayret göstermedikçe olgunlaşamaz ve bir mertebeye ulaşamaz." buyurmuştu. Bu sırada sohbetinde bulunan bir âlim, bu sözleri işitince, "at hırsızı kıssası" diye bilinen bir hâdiseyi hatırladı. "Peki onun hâli nasıl oldu?" diye düşündü. Abdullah-ı İlâhi, o âlimin kalbinden geçen düşünceleri kerâmetiyle anlayıp, ona doğru dönerek; "Söylediğim söze, at hırsızlığı yapan kimsenin hâli ile karşı çıkmak hâtıra geldi değil mi? Fakat ona da cevap vardır." dedi. Sonra sohbetinde bulunanlara dönüp; "Hiç o hâdiseyi işiteniniz var mıdır?" diye sordu. Ve hâdiseyi şöyle anlattı: