Yolumuzu Aydınlatanlar • 10.09.2009
Tâcüddin bin Rıfâi, kerâmet ve faziletler sâhibi idi. On üçüncü asrın ikinci yarısında yaşamıştır. Bu mübarek zatın bulunduğu yere yakın bir belde olan Hasankeyf'te, fakirlere âit bir vakıf ve buraya âit arâziler vardı. Bu vakfın ve arâzilerin mesulü, Muhammed bin Verşâne isminde biri idi. İbn-i Verşâne, bir gün fakirlerle birlikte İbn-ür-Rıfâi hazretlerinin yanına geldi...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 11.09.2009
Selmân-ı Fârisi (radıyallahü anh) Eshâb-ı kiramın büyüklerindendir. Hicri 35 senesinde vefat etmiştir. Çok Hadis-i şerif nakleden sahabelerdendir. Kıymetli nasihatleri vardır. Buyurdu ki:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 12.09.2009
İmam Mûsâ Kâzım hazretlerinin bir oğlu vefat ediyordu. İmam, oğlu Kasım'a; "Kalk kardeşinin başı ucunda Sâffat suresini oku" buyurdu...
Mûsâ Kâzım hazretleri "Oniki İmâm"ın yedincisidir. Câfer-i Sâdık'ın oğlu, İmâm-ı Ali Rızâ'nın babasıdır. Hârûn Reşid onu çok sever ve sohbet ederdi...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 13.09.2009
İbrâhim-i Havvâs hazretleri evliyanın büyüklerindendir. Cüneyd-i Bağdâdi hazretlerinin talebelerindendir. Yüksek makam ve kerâmetler sâhibiydi. Bağdâtlıdır. 903 (H.291) yılında vefât etti...
Bu mübarek zatın kıymetli nasihatleri vardır. Buyurdu ki:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 14.09.2009
Hazreti Şem'un, İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden olduğu rivâyet edilen mübârek zâttır. "Şemsûn" diye de zikr edilir. Bütün ömrü cihadla geçmiştir...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 15.09.2009
Hanım sahabilerin büyüklerinden olan Afrâ Hatun (radıyallahu anhâ), şecaat ve cesaret sahibi kahraman bir hanımdı. Güçlü ve kuvvetliydi. Hayatın elem ve kederine, tahammüllüydü. Acılara karşı sabırlıydı. Dünyevi sıkıntı ve çilelere aldırmazdı...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 16.09.2009
Mustafa Feyzi Efendi, Gümüşhânevi Dergâhının son postnişinidir. Babası, çiftçilikle meşgûl olan Emrullah Ağadır. 1851 (H.1267) senesinde Tekirdağ'ın Kılıçlar köyünde doğdu...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 17.09.2009
Ali bin Muhammed, Suriye'de dünyaya geldi. Büyük âlimlerden tefsir, hadis ve kıraat ilmini öğrendi. Kendisi de çok talebe yetiştirdi...
Ali bin Muhammed es-Sehâvi, Suriye'de yaşamış olan tefsir, hadis ve fıkıh âlimlerdendir. 1163 (H.558) senesinde Suriye'de Sehâ kasabasında dünyaya geldi. İlim tahsil etmek için önce Mısır'a gitti. İskenderiye şehrinde büyük âlimlerden tefsir, hadis ve kıraat ilmini öğrendi. Sonra Kahire'ye gelerek burada Şafii fıkhı üzerinde çalıştı ve bu sahada zamanın önde gelen âlimlerinden oldu...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 18.09.2009
Çok eskiden, insanları kendisine taptıran bir hükümdar ve onun da bir sihirbazı vardı. Sihirbaz bir gün: "Hükümdarım, artık ihtiyarladım. Bana bir genç verseniz de onu yetiştirsem" der...
Hükümdar ona bir genç buldurur ve yollar. Gencin eviyle sihirbazın evi arasında bir rahip yaşamaktadır. Genç, zamanla ona da uğramaya başlar... Rahibin anlattığı hoşuna gider ve arkadaşlıkları devam eder ve genç onun dinine girer. Onunla beraber olduğu müddetçe zamanın nasıl geçtiğini anlayamaz ve dolayısıyla hep geç kalır. Sihirbaz da kızar, kızmakla kalmaz dövmeye de başlar.
Genç durumu sonunda rahibe de iletir. Rahip:
"Sihirbazdan korktuğunda, 'Evimizdekiler alıkoydu', ailenden çekindiğin zaman da 'Sihirbaz bırakmadı' dersin. Bu hal üzerine epeyi zaman gidip gelir genç...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 19.09.2009
Dün bahsettiğimiz gibi, insanları kendine taptıran zalim hükümdar, bu sefer de dininden dönmezse gencin başını kestirecektir...
Delikanlı hükümdarın huzuruna getirilir. "Dininden dön" teklifini reddeder. Hükümdar onu yakın adamlarına vererek:
"Onu falan dağa götürün, dağın tepesine çıkarın, dininden dönerse serbest bırakın, yoksa aşağı atın" der.