Yolumuzu Aydınlatanlar • 11.07.2007
Ahmed Yesevi'nin babası Hâce İbrâhim son anlarını yaşıyordu... Gevher Şehnaz ismindeki kızına şu vasiyeti yaptı: "Ey benim kızım! Kardeşin bu dünyâya ender gönderilen mübârek bir kişi olacaktır. Ona göz kulak ol. Benim dergâhımda, bağlı bir sofra durur. Ahmed o sofrayı kendi başına açtığı zaman onun cihan mülkünde görünme vaktinin geldiğini bilmelisin. Zamânı gelmeyince, bu sırrı kimseye açma..."
Yolumuzu Aydınlatanlar • 11.07.2007
Silsile-i aliyye büyüklerinden olan Ali Râmiteni hazretleri, geçimini dokumacılık yaparak kazanırdı. Bu sebeple kendisine "dokumacıların şeyhi" mânâsına "Pir-i Nessâc" derlerdi. Ali Râmiteni hazretlerine, "Azizân" denmesinin sebebi ise şöyle anlatılır:
Bir zaman Ali Râmiteni'nin evinde iki-üç gün yiyecek bir şey bulunmadı. Evdekiler açlık sebebiyle çok üzülüyorlardı. Gelen misâfire de evde ikrâm edecek bir şey yoktu. O sırada Ali Râmiteni hazretlerinin talebelerinden yiyecek satan bir genç, pirinç doldurulmuş bir horoz hediye getirdi;
Yolumuzu Aydınlatanlar • 13.07.2007
Ahmed bin Abdurrahmân, İslâm âlimlerinin ve evliyânın büyüklerindendir. Evliyânın büyüklerinden Abdurrahmân es-Sekkaf hazretlerinin oğludur. Doğum târihi tesbit edilememiştir. 1425 (H.829) senesinde vefât etti. Zamânında bulunan büyük velilerin sohbetlerine devâm ederek ve çok gayret ederek, tasavvuf yolunda ilerledi. Kısa zamanda yetişerek, büyük âlimlerden ve evliyâdan oldu. Dünyâya düşkün olmayan, gönlünü Allahü tealâya vermiş bir veliydi. Faziletler, kerâmetler sâhibi bir zât olup, pek çok üstünlükler kendinde toplanmış idi...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 14.07.2007
Ali bin Şihâb Mısır evliyâsındandır. Doğum târihi belli değildir. 1486 (H.891) senesinde vefât etti. Nesebi dördüncü dedede Tilmsan Sultânı Ebû Abdullah'a, sonra da Seyyid Muhammed bin Hanefiyye'ye ulaşır. Büyük âlim İmâm-ı Şa'râni hazretlerinin dedesidir. Seyyid idi ancak, Resûlullah efendimizin soyundan olduğunu açıklamazdı. "Neseble öğünmek doğru değildir. Kişi, iyi amel sâhibi olmalıdır. Önceleri bir köle olan Selmân-ı Fârisi ve Bilâl-i Habeşi (radıyallahü anhümâ) Resûlullah'ın emrine girince, O'nun sohbetinde şanları ne kadar üstün oldu" buyurdu...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 15.07.2007
Ârif-i Dikgerâni, on dördüncü yüzyılda, Buhârâ'da yetişen velilerdendir. Kendilerine "Silsile-i aliyye" adı verilen büyük âlim ve velilerden Seyyid Emir Külâl (Gilâl) hazretlerinin dört halifesinden ikincisidir. İsmi, Ârif'tir. Buhârâ civârındaki Dikgerân köyünde doğduğu için "Dikgerâni" nisbesiyle meşhûr oldu. Doğum ve vefât târihleri bilinmemektedir. Dikgerân'da vefât etti...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 16.07.2007
Ahmed bin Muhammed el-Berkâni, fıkıh ve hadis âlimlerinin büyüklerindendir. 944 (H.333) senesinde Harezm'in Berkan köyünde dünyaya geldi. İlim öğrenmeye, önce fıkıh ilmi ile başladı. Şafii fıkhında zamanının en âlimi oldu. Bu sebeple ona "Şeyh-ül-Fukaha" (fakihlerin şeyhi) unvanı verildi.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 17.07.2007
Ebü'l-Abbâs Seyyâri, evliyânın büyüklerindendir. Fıkıh ve hadis ilimlerinde büyük bir âlim, faziletler ve kerâmetler sahibi olup, Ebû Bekr-i Vasıti'nin en büyük talebesi idi. 340 (m. 951) senesinde Merv şehrinde vefât etti. Kabri orada olup, herkes tarafından ziyâret edilmektedir. Kabrini ziyâret edip, bu zât hürmetine Allahü teâlâya duâ edip isteklerini arz edenlerin, murâdlarına kavuştukları görülmüştür...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 18.07.2007
Kerimüddin Bâbâ Hasan Ebdâli, Hindistan'ın büyük velilerindendir. Müceddid-i elf-i sâni İmâm-ı Rabbâni hazretlerinin talebesidir. Bu mübarek zattan icâzet ile şereflendikten sonra memleketine dönen Kerimüddin Bâbâ Hasan, o memleketin halkından nice kimselerin dünya ve âhiret saadetlerine vesile olmuştur...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 19.07.2007
Ünsi Hasan Efendi, İstanbul'da yetişen büyük velilerden. İsmi Hasan bin Recep bin Şehid Muhammed, lakabı Ünsi'dir. 1645 (H.1055) senesi Taşköprü'de doğdu. 1723 (H.1136) senesi İstanbul'da Bâbıâli yakınında Salkım Söğüd'de Aydınoğlu Dergâhında vefât etti. Örtülü taş türbede medfûndur...
Ünsi Hasan Efendi önce Bayramiyye yolu büyüklerinden olan babası Recep Efendiden okudu. İlim ve edeb üzere yetişti. Henüz yirmi yaşlarında iken Ayasofya Câmii'nde ders okutmaya başladı. Tefsir-i Beydâvi ve Mesnevi okur, kendisine mahsus odasında ikâmet eder, ilimle meşgûl olurdu.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 20.07.2007
Musa aleyhisselam, Allahın dinini tebliğe başlamıştı. Firavun, Hazreti Mûsa'nın tevhid mücadelesinden, saltanatını kaybetme endişesi ile korktu, ürktü ve şaşkınlık içinde Mısır'ın en meşhur sihirbazlarını topladı. Musa aleyhisselam ile sihirbazları müsabakaya çıkardı... Sihirbazlar, elinde asası ile gelen Musa aleyhisselama, hürmet ve nezaket göstererek sordular:
-Ya Mûsa, sen mi önce asanı atarsın, yoksa biz mi atalım?
Mûsa aleyhisselam ise onlara;
-Siz atacağınızı atın! dedi. (A'raf, 115-116)