Yolumuzu Aydınlatanlar • 01.07.2007
Câbir bin Zeyd, Tâbiinden yâni Peygamber Efendimizin Eshâb-ı kirâmını gören büyüklerden ve evliyâdandır. Hadis ve fıkıh âlimidir. İsmi, Câbir bin Zeyd el-Ezdi el-Basri'dir. Künyesi, Ebü'ş-Şa'sâ el-Cevzi'dir. Aslen Ummanlı olup, Basra'da yaşamıştır. Doğum ve vefât târihleri bilinmemektedir.
Tâbiinin ileri gelenlerinden olan Câbir bin Zeyd hazretleri, İbn-i Abbâs, İbn-i Ömer, İbn-i Amr, İbn-i Zübeyr, Hakem bin Amr, Muâviye bin Ebi Süfyân, İkrime (radıyallahü anhüm) gibi pekçok Sahâbiden hadis-i şerif dinledi.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 02.07.2007
Cemâleddin-i Aksarâyi, Osmanlı Devletinin kuruluş devrinde Anadolu'da yetişen âlimlerden ve evliyâdandır. İsmi Muhammed'dir. Babası büyük âlim Fahreddin-i Râzi hazretlerinin torunlarından Vâiz Muhammed bin Muhammed'dir. Nesebi bir koldan hazret-i Ebû Bekr'e, bir koldan da hazret-i Ömer'e ulaşmaktadır. "Cemâleddin" lakabıyla ve "Aksarâyi" nisbesiyle meşhûr olmuştur. Aksaray'da doğmuştur. Doğum târihi bilinememektedir. 1389 (H.791) senesinde Aksaray'da vefât etti. Kabri, Aksaray'daki Ervâh Kabristanındadır...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 03.07.2007
1900'lü yılların başındayız... Devlet idaresine tamamen hakim olan İttihatçılar istedikleri kabineyi iş başına getiriyorlar, istemediklerini ise baskı ve tehditle görevden uzaklaştırıyorlardı. Sultan Abdülhamid tarafdarı diyerek pek çok kişiyi idam ettirdiler. Memlekette can, mal ve namus emniyeti kalmadı. Devlet düşmanlığı, küfr ve dinden dönme moda olmağa yüz tuttu. Her vilayette zalimler, asiler ve zorbalar türedi. Bunun neticesi olarak Arnavutluk'ta isyan hareketleri başladı. Sultan Reşad 16 Haziran 1911'de Kosova'ya gitti. Yüz bin Arnavud ile cuma namazı kıldı. Huzur'u temin etti.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 04.07.2007
Câfer Huzâ, onuncu yüzyılda yaşamış evliyâdandır. İsmi Câfer, künyesi Ebû Muhammed'dir. Doğum târihi ve yeri bilinmemektedir. 952 (H.341) senesinde Şirâz'da vefât etti...
İran-Irak taraflarında yaşamış olan Câfer Huzâ hazretleri, zamânının usûlüne göre birçok âlimden ders aldı. Cüneyd-i Bağdâdi hazretlerinin ve onun asrında yaşamış velilerin sohbetlerinde bulundu. Tasavvuf yolunda ilerledi. Zamânında yaşayan âlim ve veliler onun ilim ve mârifetteki üstünlüğünü kabûl ettiler.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 05.07.2007
Abdullah bin İdris, Tebe-i Tâbiin'in fıkıh, hadis ve kırâat imamlarındandır. Hicretin 120 (m. 737) yılında Kûfe'de doğdu. 192 (m. 807) yılında orada vefât etti.
Abdullah bin İdris hazretleri ilmin her dalında geniş bilgi sahibiydi. Hârun Reşid, kendisini kadı yapmak istedi. Ancak bazı sebeplerle, Abdullah bin İdris bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Hârûn Reşid oğluna hadis okutmasını istemiş, O da oğlu cemaate gelirse, ona hadis okutabileceğini söylemiştir.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 06.07.2007
Hacı Ali Efendi, Harput'ta yetişen büyük velilerdendir. 1784 (H. 1198) senesinde Harput'ta doğdu. Babası Hacı Mahmûd Efendi nâmında bir zâttır.
Küçük yaşta ilim öğrenmeye başlayan Hacı Ali Efendi, Zahriye Medresesinde ders gördü ve Müftü Hacı Yûnus Efendiden icâzet aldı. Sonra Malatya'ya giderek meşhur Müderris Süleymân Efendiden, daha sonra Antep'te Mustafa Sağir'den, daha sonra da İstanbul'a gelerek Harputlu Hacı Abdurahmân Efendiden ilim öğrenerek icâzet aldı...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 07.07.2007
Evliyanın büyüklerinden olan Süfyân-ı Sevri hazretleri, 778 (H.161)'de Basra'da vefât etti. Tebe-i tâbiinin büyüklerindendir. Basra'da yaşamıştır. Birçok defa yaya olarak hacca gitmiştir. Mekke-i mükerremeye gittiği zaman halk başına toplanır, bilmedikleri ve anlayamadıkları hususları sorarlardı. Hepsine teker teker cevap verir, müşkillerini hallederdi. Hâfızası çok kuvvetli ve fevkalâde idi. "Hâfızam, kendisine tevdi ettiğim hiçbir şeyde bana ihânet etmedi" buyurdu. Yâni öğrendiğim hiçbir şeyi unutmadım demek istedi.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 08.07.2007
Ali Bekkâ hazretleri, evliyânın büyüklerindendir. Künyesi Ebü'l-Hasan'dır. Lakabı Bekkâ olup, "çok ağlayan" demektir. 1174 (H.570) senesinde doğdu. 1271 (H.670)de vefât etti.
Ali Bekkâ hazretlerinin çok ağlamasının ve "Bekkâ" çok ağlayan lakabının verilme sebebi şöyle anlatılır:
"Sâlih ve kendisi gibi veli bir arkadaşı vardı. Hâller ve kerâmetler sâhibi idi. Bir defâsında ikisi birlikte Bağdat'tan bir yolculuğa çıkmışlardı. Gidecekleri yer ile Bağdat arası, yürümekle bir senelik yol idi. Onlar, kerâmetleriyle bir senelik yolu bir saatte almışlardı. Bu arkadaşı ona;
Yolumuzu Aydınlatanlar • 09.07.2007
İbrâhim Ca'beri, evliyânın büyüklerinden ve fıkıh âlimidir. Künyesi Ebû İshâk, ismi, İbrâhim, babasınınki Mudâd'dır. 1200 (H.597) yılında Ertuğrul Bey'in babası Süleymân Şah'ın kabrinin bulunduğu Suriye'deki Ca'ber kalesinde doğdu. Doğduğu yere nisbetle Ca'beri denildi.
İbrâhim Ca'beri hazretlerine, din-i İslâma hizmetlerinden dolayı "Takıyyüddin" ve "Burhânüddin" lakabları verildi. Şâfii mezhebi fıkıh bilgilerini öğrendi. Şam'da Ebü'l-Hasan Sehâvi'den hadis ilimleri tahsil etti. Kâhire'ye gitti. İlim öğretip ders verdi. Ebü'l-Hasan Şâzili hazretleriyle görüştü. Onun ölü kalbleri dirilten feyzlerinden istifâde etti.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 09.07.2007
Evliya Çelebi, 1640 yılında babasından habersiz Bursa'ya gider. Eve dönüşünde babası, ona bazı nasihatler verir. İşte "Seyahatname"den alınan nasihatler:
-O gün, üzüntü içindeki evimize varıp babam ile annemin mübarek ellerinden öptüm, huzurlarında el bağlayıp durduğumda aziz babam;
-Safa geldin, Bursa seyyahı! Safa geldin, dedi.