Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.489.111
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Fatih Sultan Mehmed Han, oğulları Bayezid ile Mustafa Çelebi'ye, 1457 yılında, Edirne' de Meriç nehri üzerindeki adada bir sünnet düğünü yaptırdı. Bu düğünü Âşıkpaşa zade şöyle anlatır;O zaman, Bayezid Amasya'da, Mustafa da Manisa'da idi. Onları getirtti ve düğüne başlandı. Etrafa ağırlıklarla davetçiler gönderildi. Bütün sancak eyleri ve her şehrin uluları ve ileri gelenleri geldiler. Edirne'nin çevresinde konakladılar. Nice günlük yollar düğüncülerle doldu. Padişahın otağı adaya kuruldu. Fatih Sultan Mehmed Han'ın oraya devletle geldikten sonra bütün davetliler adaya çağırıldı. Önce âlimler geldi. Sonra diğer davetliler kısım kısım geldiler.
A.B.D. bandıralı ticaret gemileri, Akdeniz'de 1773'den itibaren seyretmeye başlamışlardı. Fakat bilhassa Akdeniz, tamamiyle Osmanlı Denizcileri'nin kontrolunda idi. Bu görevi, Cezâyir Beylerbeyliği'mize bağlı, filolar sürdürüyordu. İşte bu yüzden A.B.D. gemileri de, Cezâyirli görevlilerle anlaşmak mecburiyetinde idiler. Yeni kurulan A.B.D. harp gemileri ise, kendi teknelerini korumaktan uzaktılar. Durumu gözden geçiren, Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti, Cezâyir Beylerbeyimize müracaata karar verdi. Yapılan müzakereler sonunda, anlaşmaya varıldı. 21 Safer 1210 (5 Eylül 1775) tarihinde, bir Anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaya göre; Amerika Birleşik Devletleri, her yıl Cezâyir Beylerbeyliği'mize 642000 Altın dolar ve 12000 Osmanlı Altını Vergi (Haraç) ödemeyi, kabul ve taahhüt etti. Buna mukabil Cezâyir de, Amerikan Bandıralı hiçbir ticaret teknesine dokunmamayı kabul ve taahhüt etmişti.A.B.D. tarihinde, yabancı dille (Osmanlı Türkçesi) imzalanan tek antlaşmadır. Ayrıca başka bir devlete, vergi (haraç) ödemeyi taahhüt eden de, tek antlaşmadır. Bu tarihi vesikayı, devletleri adına imza eden görevliler:George Washington (A.B.D. Cumhurbaşkanı) ve Hasan Paşa (Cezâyir Beylerbeyi ve Dayısı).
Hâmidi Abdülkâdir Çelebi Osmanlı Şeyhulislâmlarının Onikincisidir. Isparta'da doğdu. Bursa'da medrese tahsili yaptıktan sonra çeşitli yerlerde kadılıklarda bulundu. Sonra Anadolu Kadıaskerliği'ne, nihayet Şeyhülislâmlığa getirildi. 955 (m. 1548) senesinde, Bursa'da 70 yaşını geçmiş olarak vefât etti. Buyurdu ki:
İslam Ordusu Salat-ü selam getirerek Tebük'e doğru yola çıkmıştı... Bu yolculukta bir genç sahabe var ki, o çok farklı. Sürekli Sultanlar Sultanının yanında yakınında, ona dokunuyor, dokunmaya çalışıyor. O, Abdullah el-Müzeni (Zülbicâdeyn) radıyallahü anh...
Ebü'l-Vakt Abdülevvel Seczi hazretleri hadis âlimlerinden olup Sahih-i Buhâri râvilerindendir. 458'de (m. 1066) Afganistan'da Herat'ta doğdu. Şeyhülislâm Abdullah el-Ensâri'nin sohbetinde bulunan Ebü'l-Vakt onun en kıymetli müridi oldu. Zamanın büyük âlimlerinden de hadis tahsil etti. Hac yolculuğu sırasında 553 (m. 1158)'de Bağdat'ta "Keşke kavmim Rabbimin beni bağışladığını ve ikram edilen kulları arasına aldığını bilseydi" mealindeki âyetleri okuyarak ruhunu teslim etti. Cenaze namazını Abdülkâdir-i Geylâni hazretleri kıldırdı. Hazreti Ebû Bekir'in (radıyallahü anh) üstünlüğü hakkında şu hadis-i şerifleri nakletti:
Selâhaddin Uşâki'nin çocuğu olduktan bir süre sonra, hocası ve kayınpederi onu evden çıkararak; "Al hanımını evimden ayrıl! Bundan sonra kendi geçimini temin et." dedi. Selâhaddin Uşâki; "Peki hocam, başüstüne!" diyerek hanımı ve çocuğu ile berâber, hocasının evinden ayrıldı. Eğrikapı'dan, Fâtih Câmii civârında, Âşıkpaşa mevkiinde bulunan, Horhor çeşmesine doğru yürürken bir evin kenarında durakladı. Kış günüydü ve kar yağıyordu. Yolun karşı tarafında bulunan Tâhir Ağa onları görünce evine dâvet etmek için yanlarına birini gönderdi. Tâhir Ağa, Selâhaddin Uşâki'yi, evine götürdü. Ona; "Siz kimlerdensiniz? Kış gününde neden bu hâle düşüp sokak kenarında kimsesiz garibler gibi duruyorsunuz?" diye sordu.