Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.486.026
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Savaşı dönüşünde daha önceki isyân teşebbüsleri sebebi ile suçlu bulduğu Veziriâzam Dukakinoğlu Ahmed Paşayı Amasya'da idâm ettirdi ise de boşalan göreve kimseyi getirmedi. 1515 ilkbaharında Hadım Sinan Paşayı Dulkadiroğlu Alâüddevle üzerine gönderdi. Hadım Sinan Paşa, Alâüddevle'yi mağlub ettikten sonra başını keserek Yavuz Sultan Selim'e gönderdi ve bu başarısından dolayı boş bulunan veziriâzamlık makâmı kendisine verildi. Bu vazifede üç ay kalan Sinan Paşanın yerine beşinci defâ olmak üzere Hersekzâde Ahmed Paşa getirildi. Ancak Hadım Sinan Paşanın azledilmesi herhangi bir hatâ sebebiyle olmadığından kendisine karşı Pâdişâh'ın teveccühü devâm ediyordu. Nitekim çok geçmeden Diyarbekir taraflarında İranlıların bâzı hareketlerinden dolayı Pâdişah, Hersekzâde yi azlederek hapsettirdikten sonra yerine tekrar Sinân Paşayı getirdi (1516).
Yavuz Sultan Selim Han Mısır seferine giderken, yolu DEDE MOLLA'NIN bulunduğu köyden geçer. Sultan, atı üzerinde ordusunun önünde yol alırken, ihtiyar bir köylüyü tarlasını sürerken görür. Yaklaşıp selâm verir. Köylü gelenin kim olduğunu farketmemiş gibi bir tavırla selâmını alır ve işiyle meşgul olur. Atı üzerinde onu seyreden Sultan; "Baba duydun mu? Pâdişâh sefere çıkmış. Mısır'a gidiyormuş" der. "Mevlâ yolunu açık eylesin. İnşâallah hayırlı olur. Emeline nâil ve muzaffer olarak döner." dedikten sonra işine devam eder. Sultan onun bu olgun hâline ve teslimiyetine bakıp, dünyâya gönül bağlamayan, lâzım olduğu kadar çalışan ve tevekkül sâhibi bir zât olduğunu anlar. Sultan nasıl karşılık vereceğini merak ederek tekrar; "Dede, uzak yerden geliyorum. Karnım aç, yiyeceğin var mı? der. Bunun üzerine biraz ilerde iki taşın üzerine yerleştirilmiş tencerede pişmekte olan aşı işâret ederek; "Pilav, pişmek üzere, işte orada, karnın doyuncaya kadar ye!" der. Pâdişâh; "İyi ama, ardımdaki ordu da aş ister." deyince; "İşte tencere orada, indir sen de ye askerlerin de yesin. Hepinize yeter inşâallah!" diye söyler. Sonra tarlasını sürmeye devâm eder.
Said bin Amr Berzei hazretleri hadis hâfızlarından, yani yüz bin hadis-i şerifi, ravileriyle birlikte ezbere bilenlerdendir. Azerbaycan'ın Berzea şehrinde doğdu. Hadis tahsili için pek çok seyahat yaptı ve büyük âlimlerden hadis öğrendi. 292 (905)'de vefat etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Şemseddin Bakari hazretleri "rahmetullahi aleyh" Osmanlı devrinde Mısır'da yaşamış olan Şafii fıkıh âlimlerindendir. Mısır'ın Dâr'ül-Bakar köyünde doğdu. Tahsilini Kahire'de yaptı ve çok talebe yetiştirdi. 1111 (m. 1699)'da Kahire'de vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Muhammed bin Ali Nişâbûri hazretleri Şâfii fıkıh âlimidir. Nişâbur ve Rey'den başka Bağdat, Kûfe, Basra, Hicaz, Kahire, Halep ve Şam'a ilim yolculukları yaparak zamanının önde gelen âlimlerinden ders aldı. Memleketine dönerek talebe yetiştirdi. 384 (m. 994)'de Nişâbur'da vefat etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Eski elbiseli, fakir ve köse bir alim, bir kadı'nın mahkemesinde alimler sırasında üst sırada oturur. Kadı gerek giyiminden gerese tanımadığından olacak sert sert bakar. Bunun üzerine, Kadının adamı fakir alimin yanına gelerek: -Buradan kalk. Haddini bil burası senin yerin değil. Herkes meclisin üst tarafına layık olamaz. Senin yerin aşağısı.Ya git oraya otur, ya da çık git, der. Alim, bakar ki olacak gibi değil, kalkar ve aşağılarda bir yere oturur. Derken alimler fıkıh konusunda tartışmaya başlarlar:-Hayır, evet, kabul edemem, ben haklıyım, şeklinde her biri birbirine üstünlük kurma sevdasıyla mücadelelerini sürdürür her biri bir dövüş horozuna döner. Bir karmaşadır gider. Fakir alim dayanamaz kalkarak: -Lütfen bir kere de beni dinlermisiniz? Bu konuda benim de söyleyeceğim bir kaç söz var.