Karasenirli Ali Hâfız

Meşhurların Son Sözleri

Salı, 13 Şubat 2007

Bayburtlu Ali Hâfız, insanlara doğru yolu göstermek için önce Amasya’nın İlyas köyüne, sonra da Karasenir köyüne yerleşti. Burada otuz sene kadar imâmlık yaptı. Bu yüzden Amasya civârında “Karasenirli Ali Hâfız” olarak tanındı. Ömrünün sonlarına doğru Şamlar türbesinin yanındaki câmide imamlık yaptı...
Ali Hâfız, gözü yaşlı bir zat idi. İnsanlara olan aşırı merhametinden dolayı çok ağlardı. Âhirette kurtulmaları için hep duâ ederdi. Sohbetlerinde Ehl-i sünnet büyüklerinden nakiller yapardı. Kur’ân-ı kerîmi çok güzel okurdu. Talebeleri ile baba-oğul gibi idi. “Evlâdım benim ile sizin aranızdaki fark, benim yaşlı, sizin genç olmanızdır” derdi.

Devamını oku...

Alâeddîn Âbizî ve Sa’deddîn-i Kaşgârî

Meşhurların Son Sözleri

Pazartesi, 12 Şubat 2007

lâeddîn Âbizî, ilk zamanlarda Afganistan’ın kuzeybatısında bulunan Herat beldesinde zâhirî ilimleri tahsîl etmekle meşgul iken, evliyânın büyüklerinden Sa’deddîn-i Kaşgârî hazretlerini tanıdı. Bu zâtın ruhlara hayat veren tesirli sohbetlerinde yetişti. Bir ara zâhirî ilimleri okumaya devâm etmekle bırakmak arasında kararsız kaldı. Bu düşünceler içinde şehirden dışarı çıkıp, Emîr Fîrûz Şah Medresesine giderek içeri girip mescidin mihrabına oturdu. İçeride kimseler yoktu. O esnâda;
“Ey Alâeddîn! Kavuştuğun zâtın sohbetine devâm eyle. Râhat ve huzura kavuş!” diye bir ses duydu. Bu sözden, zâhirî ilimlerle bu kadar meşgûl olmasının kâfî geldiğini, bundan sonra bütün gayreti ile tasavvuf yolunda ilerlemeye çalışması gerektiğini anladı.

Devamını oku...

Dürrîzâde Mustafa Efendi

Meşhurların Son Sözleri

Pazar, 11 Şubat 2007

Dürrîzâde Mustafa Efendi, yetmişinci Osmanlı Şeyhülislamıdır. 1702 senesinde İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Dürri Mehmed Efendi de Şeyhülislam idi. Çeşitli medreselerde ilim tahsil ettikten sonra Galata Kadısı oldu. Daha sonra sırasıyla Edirne, Mekke-i Mükerreme Kadılıkları yaptı. İstanbul Kadılığı, Anadolu ve Rumeli Kazaskerliklerinde bulunarak Damadzâde Feyzullah Efendi’nin yerine Şeyhülislâm olmuştur (1756). Fakat yedi buçuk ay sonra azlolunarak Damadzâde ikinci defa tayin edilmiştir...

Devamını oku...

Damadzâde Ahmed Efendi

Meşhurların Son Sözleri

Cumartesi, 10 Şubat 2007

Damadzâde (Ebülhayr) Ahmed Efendi, altmışıncı Osmanlı Şeyhülislamıdır. 1665’te İstanbul’da dünyaya geldi. Küçük yaşından itibaren ilim tahsiline başladı. İlimde yüksek derecelere ulaşıp, çeşitli medreselerde müderrislik yaptı mürettep ve muayyen medrese tahsilinden ve kadılıklardan sonra 1706 Kasım’da İstanbul Kadısı, 1710’da Anadolu Kazaskeri olduktan sonra üç defa da Rumeli Kazaskeri olup ve 1732’de Paşmakçızâde’nin yerine Şeyhülislâm tayin edildi. İleri yaşta ve hasta olduğu için bu vazifede fazla kalamadı ve emekli olarak Sütlüce’deki evine çekildi...

Devamını oku...

Otuz dördüncü Sultan II. Abdülhamid Hân

Meşhurların Son Sözleri

Cuma, 09 Şubat 2007

Sultan II. Abdülhamid Hân, Sultan Abdülmecid’in oğludur. Henüz 10 yaşındayken annesi Tirimüjgan Sultan ölünce, bakımını Abdülmecid’in diğer çocuksuz eşi Perestü Kadın Efendi üstlendi. Perestü Hanım Abdülhamid’i kendi çocuğu gibi büyüttü. Babasının ölümünden sonra yerine geçen amcası Abdülaziz Han diğer şehzadelerle birlikte Abdülhamid’in eğitimiyle de yakından ilgilendi. Sultan Abdülaziz çıktığı Avrupa gezisine Abdülhamid’i de beraberinde götürmüştür.

Devamını oku...

Hanbeli fıkıh âlimi Cabir bin Muhammed

Meşhurların Son Sözleri

Perşembe, 08 Şubat 2007

Cabir bin Muhammed Harezmî, küçük yaşta kıraat dersleri almaya başladı. Memleketindeki birçok âlimden Kur’ân-ı kerim kıraatini ve fıkıh ilmini öğrendikten sonra Mısır’a gitti. Kahire’de birçok âlimden ders almaya devam etti. Bilhassa burada hadis ilmine çalıştı ve çok Hadis-i şerif ezberledi. Nihayet Kahire’deki Caviliyye Medresesi Başmüderrisliğine tayin edildi. Burada uzun seneler talebe yetiştirdi. Birçok büyük âlimin hocası oldu.

Devamını oku...

On yedinci Sultan IV. Murad Han

Meşhurların Son Sözleri

Çarşamba, 07 Şubat 2007

Dördüncü Murad Han, Osmanlı tahtına çok genç yaşta geçti. Tahta geçtiği tarihte devletin idaresi bozulmuştu, içeride yolsuzluk, rüşvet ve iltimas yaygın hale gelmiş ve devlet işleri yürümez olmuştu, doğuda İran, batıda ise Avusturya ile savaş durumu devam ediyordu. Murad Han'ın ilk işi, devlet içindeki zorbalık ve rüşveti ortadan kaldırmak için çok sert tedbirler almak olmuştur.

Devamını oku...

Şâfiî fıkıh âlimi Radıyüddîn Kazvînî

Meşhurların Son Sözleri

Salı, 06 Şubat 2007

Radıyüddîn Kazvînî hazretleri, 1117 (H.512) senesinde Kazvin’de doğdu. 1194 (H.590)’da, Muharrem ayının 19. Cumâ günü vefât etti. Şâfiî mezhebi âlimlerinin büyüklerindendir. Hadîs, fıkıh, kırâat ve diğer ilimlerde derin bir ilme sâhipti.
Radıyüddîn Kazvînî, ilim öğrenmeye küçük yaşta başladı. Kazvin, Nişâbûr, Bağdât ve başka yerlere gitti. Babasından, Ebû Abdullah Muhammed bin Fadl’dan, Abdülgâfir-i Fârisî’den, Vecîh bin Tâhir’den ve başka birçok âlimden ilim öğrendi. Kendisinden de; Ebû Abdullah Muhammed bin Saîd, Muvaffak Abdüllatîf ibni Yûsuf, İmâm-ür-Râfi’î ve başka zâtlar ilim öğrenip rivâyette bulundu.

Devamını oku...

“Dördüncü İmam” Zeynel’âbidîn

Meşhurların Son Sözleri

Pazartesi, 05 Şubat 2007

Zeynel’âbidîn hazretleri, Hicretin kırkaltıncı senesinde Medîne’de doğdu. Zeynel’âbidîn hazretlerinin annesi Şehr-i Bânû o devrin Acem Pâdişâhının kızıdır ve “Nûş-i Revân-ı âdil”in evlâdındandır. (Son Sâsânî hükümdârı Yezdecerd’in kızıdır.) İmâm-ı Zeynel’âbidîn’in vefâtı, hicretin doksandördüncü senesinde Muharrem ayının onsekizindedir. (Halîfe Velîd’in emriile, Medîne vâlîsi Osmân bin Hayyân tarafından zehirletilerek şehîd edildi.)

Devamını oku...

Hindistan evliyâsından Ahmed Şeybânî

Meşhurların Son Sözleri

Pazar, 04 Şubat 2007

Küçük yaşta ilim tahsîline başlayan Ahmed Şeybânî Hâce Hüseyin Nâgûrî’nin talebesi oldu. Zâhirî ve bâtınî ilimleri tahsîl etti. Ayrıca başka âlimlerin de sohbetlerinde bulundu. İlim tahsîlini tamamladıktan sonra, Ecmîr’e yerleşti. Orada yetmiş seneden fazla kaldı. Dünyâya düşkün olmaktan, haramlara ve şüphelilere düşmekten uzak bir şekilde, nefsin isteklerine muhâlefet ederek, ibâdet ve tâat ile meşgûl olarak yaşardı. Haramlara düşmekten son derece sakınır, takvâ üzere bulunurdu. Tasavvuf yolunda ilerlemiş olup, yüksek derece sâhibi idi.

Devamını oku...