20 - ŞEHİD DERVİŞ PAŞA
1001 Osmanlı Hikayesi
Salı, 20 Ocak 2004
1578 yılı Ağustos ayının 9. Cumartesi günü idi. İran Şahı 30.000 kişilik kalabalık bir orduyu Osmanlı sınırına göndermişti. Hedef Erzurum’du. Sadrazam Lala Mustafa Paşa, Erzurum beylerbeyi Özdemiroğlu Osman Paşa’yı İran üzerine sefere memur etti. O da Derviş Paşa’yı düşman kuvvetleri hakkında istihbarat yapması için küçük bir öncü kuvvetle, İranlıların karargah kurduğu Çıldır civarına gönderdi. Yanında üç yüz kadar asker bulunuyordu. İran ordugahına yaklaştığı zaman, onların gayet dağınık vaziyette ve ani bir hücumla dağıtılabilecek bir durumda olduğunu gördü. Yapabileceği iki tercih vardı. Ya düşmana saldıracak, yada geri dönecekti. Bu takdirde askerin maneviyatı bozulacaktı.
19 - ORUÇ REİS
1001 Osmanlı Hikayesi
Pazartesi, 19 Ocak 2004
Fatih Sultan Mehmed Han 3 Temmuz 1462’de Midilli adasını fethedince, adanın savun ma ve muhafazası için gazilerden ikiyüz yeniçeri ile yeteri kadar sipahiyi orada bırakmıştı. Midilli’den ayrılırken hepsini bir araya topladı ve:-Kullarım, dedi, bu cezireyi önce Allah’a, sonra size emanet ediyorum. Bakalım muhafazası uğrunda nasıl hizmet edersiniz?Sipahilerden biri hünkarın ayaklarına kapandı ve:-Âsûde hâtır ol padişahım, bu can bu tende durdukça düşmana adayı bırakmak ne mümkün, dedi.Padişah elini bu sipahinin omzuna koyarak:-Bilirim Yakub, uğruma baş koyanlardansın, gayreti elden bırakmaz, sadakatten ayrılmazsın.Demek suretiyle bu adanın fethinde ziyade gayret ve fedakarlık gösteren bu sipahiden iltifatını esirgememişti.
18 - İSKENDER PAŞA
1001 Osmanlı Hikayesi
Pazar, 18 Ocak 2004
Cihan sultanı Kanuni Süleyman Han, ikinci defa çıktığı İran seferinden de galibiyetle dönüyordu. Fakat savaş meydanlarında Osmanlı askerinin karşısından kaçan İran Şahı Tahmasb, padişah İstanbul’a avdet edince, her zaman yaptığı gibi Osmanlı sınırını geçti ve topraklarımıza saldırmaya başladı. 1551 yılında oğlu İsmail Mirza’yı kalabalık bir ordu ile Erzurum üzerine gönderdi. -Kalenin anahtarlarını Kanuni Sultan Süleyman oraya yetişmeden istiyorum, diye talimat verdi.Erzurum beylerbeyi İskender Paşa kahraman bir askerdi. Kanuni, kendisine bu vazifeyi verirken :-Baka İskender, seni böyle mühim bir sancağın muhafazasına memur eyledik. Görelim seni, yüzümüzü kara çıkarma, demişti.
17 - KORKMA!
1001 Osmanlı Hikayesi
Cumartesi, 17 Ocak 2004
Sinop'ta medfûn bulunan ve Takıyyüddîn Ebû Bekr Kefevî'nin talebesi olan Mahmûd Kefevî hocasının şu kerâmetini anlattı:"Gemiye binip İstanbul'a gitmek üzere yola çıktık. Ben o zaman gençtim ve bu benim ilk yolculuğumdu. Hoş bir rüzgârla dört gün gittik. Sonra şiddetli bir rüzgârla deniz kabardı. Dalgalar her taraftan vurmaya başladı. Gemide bulunanlar korku, dehşet ve ümitsizlik içinde bâzı mal ve eşyâlarını denize attılar. Bu ızdırap ve sıkıntı bana da ümitsizlik vermeye başladı. Hocam Takıyyüddîn Ebû Bekr Kefevî, geminin alt katında sâkin ve telaşsız bir halde oturuyor du. Dalgaların şiddetli vuruşları gemide bulunanların ve benim korkumu iyice arttırdı. Hocam bana bakıp; "Korkma! Allahü teâlâ bizi kurtaracak ve biz Erikli Kasabasının doğu tarafındaki Hacı Baba Dergâhında kuşluk vakti oturup süt içeceğiz ve incir yiyeceğiz." buyurdu.
16 - YAVUZ VE SİNA ÇÖLÜ
1001 Osmanlı Hikayesi
Cuma, 16 Ocak 2004
Yavuz Sultan Selim’in iki atı vardı: Akduman ve Karaduman. Sulh zamanlarında Akduman’la dolaşırdı. Harpte ise Karaduman’a binerdi. İkisi de çok cins Arap atlarıydı. Akduman’ın kuyruğu ve yeleleri pek gösterişliydi. Karaduman ise, uzun bacaklı ve daha kuvvetliydi. Alnı ak akıtmalı, ayakları sekiliydi. Hiçbir yarışta onu geçen görül memişti. Güzel bir sonbahar sabahı, Cihan Padişahı Yavuz Selim Han at gezintisi yapıyordu. Yanında can yoldaşı Hasan Can bulunuyordu. Yavuz’un, Allah, Peygamber ve atlarından sonra en sevdiği insandı. Gizli ve açık müşküllerini sadece onunla dertleşirdi. Fakat Hasan Can merak içindeydi. Çünkü büyük Padişah, bugün Karaduman’a binmişti.
15 - AKDENİZ'DE TÜRK KORSANLARI
1001 Osmanlı Hikayesi
Perşembe, 15 Ocak 2004
1513 yılı baharında Batı Akdeniz sularında pervasızca dolaşan bir korsan gemisi. Güvertede orta yaşlı, kırmızı sakallı, yüzü deniz rüzgarlarıyla sertleşmiş, tecrübeli bir kaptan. Adı, Oruç, fakat leventleri ona Baba Oruç diyorlar. Muavinleri, Kazdağlı Salih ve ihtiyar Süleyman Reisler. Bir hafta kadar İtalya sahillerinde dolaştıkları halde bir tüccar gemisine tesadüf edemediler. Üsleri olan Cerbe adasında eli boş dönmek itibarlarını sarsacak. Sonra, Tunus sultanına vergi de verecekler.
14 - VARNA SAVAŞI VE KOCA HIZIR
1001 Osmanlı Hikayesi
Çarşamba, 14 Ocak 2004
Sultan II. Murad, Balkanlarda uzun yıllar devam eden muharebelerden sonra Macaristan ile Segedin anlaşmasını imzaladı. Şimdi Devlet-i Âl-i Osmaniyye rahattı. Çok yorulmuştu. Köşesine çekilip kalan ömrünü ibadetle geçirmek istiyordu ve saltanatı, 14 yaşındaki oğlu Mehmed’e bırakmayı düşünüyordu. Vezirlerini toplayıp:-Oğlumuz Mehemmed Han-ı Sânî devlete büyük hizmetler ifa edecektir. Allah padişahlığını mübarek eylesin.Diyerek saltanatı ona devrettiğini ilan etti. Osmanlı tahtındaki bu değişikliği haber alan Macarlar, Papa’nın Macaristan vekili Julyen Sezarini’nin “Hristiyan olmayanlara verilen sözü tutmak mecburiyeti yoktur” fetvasıyla, İncil’e el basarak yaptıkları Segedin anlaşması tanımadıklarını söylediler ve Osmanlı Devletine karşı savaş hazırlılarına başladılar.
13 - ORHAN GAZİ VE NİLÜFER HATUN
1001 Osmanlı Hikayesi
Salı, 13 Ocak 2004
1299 yılı Nisan ayının son günleri. Kayı aşiretinin Söğüt ve civarında günden güne güçlenmesi karşısında, şimdiye kadar birbirleri ile devamlı kavga halinde olan Rum tekfurları, Türklere karşı artık ittifak yapma yolarını aramağa başladılar. İlk olarak, Bilecik tekfuru, Yarhisar tekfurunun, güzelliği dillere destan olan kızı Holofira ile evlenerek akraba olacak ve bu suretle sağlam bir ittifak yapacaklardı. Bilecik tekfuru bu düğüne Osman Gazi ve arkadaşlarını da davet etmek istiyordu. Eğer gelirlerse, düğünün en hareketli bir anında üstlerine çullanıp esir edebilirlerdi. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş olacaklardı.
12 - ŞANI BÜYÜK OSMAN PAŞA
1001 Osmanlı Hikayesi
Pazartesi, 12 Ocak 2004
Ruslar 24 Nisan 1877’de Osmanlı devletine harp ilan etmişlerdi. Romanya, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ da Rusların yanında yer almışlardı. Osman Paşa o zaman Vidin müstahkem mevki kumandanı idi. 7 Temmuz’da Sırp kuvvetlerini bozgu na uğratarak büyük bir ün yapmıştı. Rusların büyük bir ordu ile Tuna istikametine gelmekte olduğu haberi alınınca, Plevne’ye gönderildi. 20 Temmuz günü, burasını kuşatan Rus öncü kuvvetlerini dağıttı. Fakat 10 gün sonra asıl Rus birlikleri kalabalık bir şekilde gelerek Plevne yakınlarında karargah kurdular. 40.000 asker ve 172 ağır topu bulunan bu düşman ordusuna, gece yarısı ani bir baskın yapan Osman Paşa, birkaç saat içinde bu kalabalık Rus ordusunu perişan ederek geri çekilmeye mecbur etti. Ertesi gün kaleden çıkan Osman Paşa Lofça önlerinde kalabalık bir Rus birliğini daha mağlup etti. 7 Eylül günü Ruslar, tekrar Plevne önlerine geldiler. 10 gün süren bu kuşatma, daha şiddetli muharebelere sahne oldu. Osman Paşa sık sık kaleden çıkış hareketleri yaparak Rus birliklerine ani baskınlar yapıyor ve ağır kayıplar verdiriyor du. Nihayet 17 Eylül günü Ruslar yine geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu tarihlerde Osmanlı tahtına, Sultan II. Abdülhamid henüz yeni çıkmıştı. Bir ferman göndererek Osman Paşa’ya Gazi ünvanı verdi ve rütbesini Mareşalliğe yükseltti.
11 - SİLİSTRE MÜDAFAASI
1001 Osmanlı Hikayesi
Pazar, 11 Ocak 2004
Osmanlı Devletinin yaşadığı en büyük felaketlerden biri de 1828-29 Rus savaşıdır. Fakat bu savaşta Silistre kalesi, destanlaşan bir müdafaa yaparak Rus ordularını burada durdurdu. Kırk bin kişilik bir Rus ordusu, 26 Nisan günü, o zaman Osmanlı toprağı olan Boğdan, (Doğu Romanya) topraklarına girdiler. Kısa zamanda Bütün Romanya’yı ele geçiren Ruslar, 28 Temmuz’da, Tuna kıyısındaki Silistre kalesini kuşattılar. Kaleyi savunan çok az sayıdaki Nizam-ı Cedid askeri, üst üste yaptığı baskınlarla Rus ordusu na büyük zayiat verdiriyordu. Düşmanın açtığı yoğun top ateşiyle surlar delik deşik oluyor, fakat buralara mevzilenen askerlerimiz, top atışları kesilince karşı hücuma geçiyor, koca Rus tümenlerine saldıran ufacık taburlar, tarihe geçecek destanlar yazıyorlardı. Nihayet 40.000 kişilik koca Rus ordusu, herbiri aslan kesilmiş ve şehid olmak arzusu ile düşmana saldıran neferlerin savaştığı birkaç alaydan ibaret Osmanlı birliklerine fazla iç dayanamadı ve Kasım’da kuşatmayı kaldırarak geri çekilmek zorunda kaldı.