KATEGORİ: Yolumuzu Aydınlatanlar

Malik Bin Dinar'ın Zenci Kölesi!..

Basra'da kuraklık had safhadaydı... Müminler son bir kere daha bir tepenin üstüne çıkarak Cenab-ı Hakk'a dua etmeye başladılar. Akşam olup ortalık kararmaya başlamasına rağmen havada tek bulut bile görülmedi...
Şehre dönmeye başladılar. Tam bu sırada sırtında yamalı bir aba bulunan güler yüzlü bir zenci köle ortaya çıktı ve ellerini açarak şunları söylemeye başladı:
"Yâ Rabbi! Ben kuluna olan sevgin hürmetine, bekledikleri yağmuru esirgeme!.."

Vehbi Tülek

Hasan-ı Berkî

Hasan-ı Berki hazretleri, Hindistan'da yaşamış olan evliyanın büyüklerindendir. Tefsir, hadis, fıkıh gibi zâhiri ilimlerde âlim idi. Tasavvuf yolunda yetişip evliyâlık derecelerinde yükselmek için, Şeyh Ahmed-i Berki'nin talebesi oldu. Onun hizmetinde, yüksek makamlara, ilâhi ma'rifetlere kavuştu. Hocasının işâreti ile Serhend'e giderek, İmâm-ı Rabbâni hazretlerinin hizmetine girdi. Onun talebesi olmakla şereflendi. Sohbetleriyle yüksek hâllere ve makamlara erişti. Sonra vatanına dönerek eski hocası Ahmed-i Berki'nin sohbetlerine devâm etti. Onyedinci asrın sonlarında Osmanpur'da vefât etti.

Vehbi Tülek

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdi hazretleri, on sekizinci yüzyılın sonu ve on dokuzuncu yüzyılın başında Irak ve Şam'da yetişmiş büyük velilerdendir. İnsanlara hak yolu göstererek ebedi saâdete, kurtuluşa kavuşturan ve Silsile-i aliyye adı verilen âlimler ve veliler zincirinin yirmi dokuzuncusudur. Asrının müceddidi idi. İsmi Hâlid, lakabı "Ziyâüddin"dir. "Bağdâdi" nisbesiyle meşhûr olmuştur. Babası hazret-i Osman'ın, annesi ise hazret-i Ali'nin soyundandır...

Vehbi Tülek

Nasûhî Üsküdârî

Nasûhi Üsküdâri hazretlerinin babası Sipâhi Seyyid Nasûh Beydir. İsmi "Muhammed", babasının ismine nisbetle "Nasûhi" Üsküdar'da doğup yaşadığı için "Üsküdâri" nisbeleriyle meşhûr olmuştur. Doğum târihi bilinmemektedir. Ancak 1647 (H.1057), 1648 (H.1058) senelerinde İstanbul'da, Üsküdar'da doğduğu tahmin ediliyor. 1718 (H.1130) senesinde İstanbul'da vefât etti. Kabri Üsküdar-Doğancılar'da Nasûhi Dergâhı bahçesindedir. Sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir...

Vehbi Tülek

"allâmet-ül-islâm" Hazret-i A'meş

Hazret-i A'meş, hadis ilminde hâfız (yüz bin hadis-i şerifi râvileri ile birlikte ezberlemişti), sikâ, güvenilir, sağlam bir zât olup, ilmi ve fazileti çok yüksekti. İlminin çokluğu sebebiyle kendisine "Allâmet-ül-İslâm"; sıdkı, doğruluğu dolayısıyla da "Mushaf" denilmiştir. Zamânında, Kûfe'de Allahü teâlânın kitâbını onun kadar iyi okuyan, onun kadar güzel söz söyleyen, onun kadar anlayışlı, sorulan her suâle onun kadar süratle cevap veren biri yoktu.

Vehbi Tülek

"kebîr-ül-evliyâ" Celâleddîn Hindî

Celâleddin Hindi, büyük velilerdendir. İsmi, Muhammed olup babasının adı Mahmûd'dur. Aslen Kâzrûn şehrinden olduğu için, "Kâzrûni", Hindistan'da Pâni-püt şehrinde yerleştiği için "Pâni-püti", hazret-i Osmân'ın soyundan olduğu için "Osmâni" nisbesiyle bilinir... Kendisine, "Celâleddin", "Kebir-ül-evliyâ", "Kutb-i Rabbâni" lakabları da verildi. Hindistan'da "Celâl Pâni-püti" diye tanındı. Dergahında yüzlerce talebe yetiştirdi ve 1363 (H. 765) senesinde 175 yaşında iken vefat etti. Pâni-püt'te defnedildi. Mezarının üstüne büyük bir türbe yapıldı...

Vehbi Tülek

Firavun'un Imanı Kabul Edilmedi!

Firavun da Bâbil hükümdarı Nemrud gibi ilahlık iddiasında bulunuyordu. Allahü teala Hazret-i Mûsâ ile kardeşi Hârûn aleyhisselâmı Firavun'a gönderip dine dâvet etmelerini buyurdu. Hazret-i Mûsâ, kardeşi Hârûn aleyhisselâm ile gidip emri tebliğ ettiler. Firavun kabûl etmedi. Ancak, Mûsâ aleyhisselâmın mûcizeleri karşısında şaşırıp kalan Firavun, durumu vezirlerine anlatınca, "o sihirbâzdır" dediler. Firavun;
-Ey Mûsâ! Sihirbâzlığın ile bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Biz de sana sihir göstereceğiz. Bir vakit ve yer tâyin et! diyerek ülkesindeki bütün sihirbâzları topladı. Mısır halkı önünde sihirbazlarla karşı karşıya geldiler.

Vehbi Tülek

"seydî Halîfe" Ali El-halvetî

Seyyidüddin Ali el-Halveti, küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Din ve fen bilgilerinde mütehassıs oldu. Mânevi feyzlere kavuşmak arzusu ile yanıp tutuşuyordu. Tam bu sırada evliyânın ve Halveti büyüklerinden Şeyh Habib-i Karamâni hazretleri Amasya'ya gelmiş ve halkı irşâda, yetiştirmeğe başlamıştı. Her taraftan talebeler huzûruna koşuyordu. Bereketli sohbetleriyle talebelerin dünyâya meyilleri azalıyor, âhirete yöneliyorlardı.

Vehbi Tülek

Ayn-ül-kudât Hemedânî

Ayn-ül-Kudât hazretleri, küçük yaşta ilim öğrenmeye başladı. İmâm-ı Gazâli'nin eserlerini mütâlaa etmeye başlayınca, maksadına kavuştuğunu anladı. Tam dört sene İmâm-ı Gazâli'nin eserlerini okuyup, inceledi. Kendi kendine; "Ey gönül! Artık Allahü teâlâya kavuşturan yolu buldun. Bundan sonra senin dünyâya meyletmenin sebebi nedir?" diye sordu. Bu sırada Hemedan'a İmâm-ı Gazâli'nin kardeşi Ahmed Gazâli geldi. Onun sohbetine yirmi gün kadar devâm etmekle şereflendi. Bu zaman içinde daha önce onda bulunmayan tasavvuf derecelerine kavuştu.

Vehbi Tülek

Mahmûd Hulvî Efendi

Mahmûd Hulvi Efendi, Sünbüli ve Gülşeni tarikatlarında yetişmiş ve rehberlik yapmış, talebe yetiştirmiş bir zattır... Babası Saray Helvacıbaşısı idi. On dört yaşında babası ile birlikte hacca gitti. Hac dönüşü esnasında Kocamustafapaşa Dergâhı Şeyhi Hasan Zarifi Efendi ile birlikte yolculuk yaptı. Yolda onun sohbetlerinden istifâde etti. Böylece tasavvufta ilk sohbetleri dinleyip bu yolun kıymetini anlayıp, lezzetini tattı.

Vehbi Tülek

İnsanlarla Uğraşmakta Hayır Ve Fayda Yoktur

Vehbi Tülek

Ey Mahmûd! Uzat Elini Seni Yukarı Çekeyim

Vehbi Tülek

Nefis, Çok Övülmesi Yüzünden Firavunlaştı

Vehbi Tülek

İnsanların Hep Iyi Taraflarını Gör, Günahlarını Araştırma!

Vehbi Tülek

Amellerin En Iyisi, Insanın Kendini Hesâba Çekmesidir

Vehbi Tülek