Yolumuzu Aydınlatanlar • 15.07.2011
Amasyalı Bayram Efendi, Merzifon'da doğdu. Küçük yaştan itibâren ilim tahsiline başladı. Tahsilini tamamlayıp ilimde yükseldikten sonra Amasya müftülüğüne ve Sultan Bâyezid Medresesi müderrisliğine tâyin edildi. Müslümanların müşkillerini halledip talebe yetiştirdi... Medine-i münevvere, Trablusşam, Sofya, Konya ve Kayseri kâdılığı yaptı. 1709 (H.1121) senesinde Konya'ya giderken Eskişehir'de vefât etti...
Bayram Efendi, vaaz ve derslerinde ilmihal bilgilerinden anlatır, avamın ihtiyacı, evvela fıkıh bilgilerini öğrenmektir, buyururdu. Vefatından kısa bir zaman önce vaazında şunları anlattı:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 16.07.2011
Câfer-i Sâdık hazretleri, Hazret-i Ali'nin torunlarındandır ve "Oniki İmâm"ın altıncısıdır. Tâbiin devrinin yükseklerinden ve evliyânın büyüklerindendir. "Silsile-i aliyye"nin dördüncüsüdür. Bu mübarek zat sohbetlerinde buyurdu ki:
"Beş kimsenin sohbetinden, yâni beş kimse ile berâber bulunmaktan sakın: Birincisi, yalan söyleyenden sakın. Çünkü ona dâimâ aldanırsın. Sana iyilik yapayım derken, kötülük yapar. İkincisi, cimriden sakın. Üçüncüsü, ahmaktan yâni aklı az olandan sakın. Çünkü en çok işine yarayacağı zaman, seni bırakır. Dördüncüsü, kötü kalbli kimseden sakın. Çünkü işi bozulunca, seni harcar. Beşincisi, fâsıktan yâni günâh işlemekten utanmayan kimseden sakın! Çünkü, seni bir lokma ekmeğe satar."
Yolumuzu Aydınlatanlar • 16.07.2011
Ebû Bekr Ya'fûri hazretleri Şam evliyasındandır. Şam'a yakın Ya'fûr köyünde yaşadı. 1294 (H.693) senesinde vefât etti. Açık hâlleri ve kerâmetleri vardır. Zühd, takvâ ve verâ sâhibi bir zât idi.
Ebû Bekr Ya'fûri, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 18.07.2011
Ebû İmrân hazretleri Abdülvehhâb-ı Şa'râni hazretlerinin beşinci batından dedesidir. Mısır'da Sa'id-i Mısır adlı bölgenin aşağı kısmında ve Nil Nehrinin batı sâhilinde bulunan Behensâ beldesindendir. Ebû Midyen et-Tilmsâni hazretlerinin huzûrunda yetişerek, üstün derecelere, yüksek makamlara kavuşan Ebû İmrân, kendisi gibi yetişen bâzı arkadaşları ile birlikte, hocaları Ebû Midyen tarafından, insanları irşâd etmek, onlara saâdet yolunu göstermek üzere, Mısır'da değişik beldelere gönderildi
Yolumuzu Aydınlatanlar • 19.07.2011
Sun'ullahzâde Said Efendi, İstanbul evliyasındandır. 1514 (H. 920) senesinde Tebriz'de doğdu. Küçük yaştan itibâren ilim tahsiline başladı. Önce babası Şeyh Sun'ullah hazretlerinden dersler aldı. Sonra büyük âlim, velilerin önderi Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin halifelerinin sohbet ve derslerinde bulundu. İlimde ve tasavvuf mertebelerinde kemâl dereceye ulaştıktan sonra talebe yetiştirmek üzere vazifelendirildi. Şah İsmâil ortaya çıkıp, İran'da Eshâb-ı kirâm düşmanlığı ve Şiilik yaygınlaşınca, Bitlis'e gitti. 1548 senesinde, Kânûni Sultan Süleymân'ın İran seferinden sonra Pâdişâhla birlikte İstanbul'a geldi. 1563 senesinde hac ibâdetini yerine getirip, tekrar İstanbul'a döndü.
1572 (H.980) senesinde İstanbul'da vefât etti. Şeyh Vefâ Câmii bahçesinde medfundur. Vefat etmeden evvel yanındakilere buyurdu ki:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 20.07.2011
Ebü'l-Abbâs el-Gamri hazretleri, Mısır evliyasındandır. Daha çok Kâhire'de ikâmet ederdi. 1499 (H.905) senesinde orada vefât etti.
Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
Namazda huşû, namaz kılanın kurtuluşunun alâmetidir. Nitekim Allahü teâlâ, Mü'minûn sûresi başında; "Muhakkak ki, müminler kurtuluşa erdiler. O müminler ki, namazlarında huşû (tevâzu ve korku) sâhipleridir" buyurmaktadır. Peygamber efendimiz de buyurdu ki: "Bir Müslüman doğru olarak ve huşû ile iki rekat namaz kılınca, geçmiş günahları affolur." Yâni, Allahü teâlâ onun küçük günahlarının hepsini affeder. Huşûu terk etmek ise, münâfıklık alâmetidir ve kalbin harâb olmasıdır...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 21.07.2011
Ahmed Kuddûsi, 1769 (H.1183) senesinde Niğde'nin Bor kazâsında doğdu. Küçük yaşta babasından ders almaya başladı. Ahrâriyye yolunun edebini babasından öğrendi. Tasavvufi şiirler yazdı. Bunları Divan'ında topladı...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 22.07.2011
Abdülcelil Çelebi, Mısır'da yetişen velilerdendir. On yedinci yüzyılda yaşamıştır. Kahire'deki Mevlevi dergahında taliplere Mesnevi okutur ve sohbet ederdi. Mesnevi'den anlattı ki:
* Tamah, kulağa bir şey duyurmaz. Garez, göze perde olur.
* Âleme tamah edersen, öte âlemi duyacak ne kulağın, ne de görecek gözün olur.
* Ömrün, altın kesesine benzer; gece-gündüz de para sayan adama.
* Eski ve tecrübe görmüş akıl; sana yeni bir baht bağışlar.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 23.07.2011
Da'lec bin Ahmed, hadis ve fıkıh âlimlerindendir. 260 (m. 874) senesinde doğdu. 351 (m. 962)'de vefât etti. Zengin ve çok cömert bir zât olup, hayırlar ve iyilikleriyle meşhûr idi. Mekke'de, Bağdâd'da ve Sicistân'da hadis âlimlerine tahsis edilmiş vakıfları vardı. Kendisi Mekke'de bir ev satın alıp, bir müddet Mekke'de oturdu. Daha sonra Bağdâd'a yerleşti...
Da'lec bin Ahmed hazretleri, vefatından önce talebelerine şu nasihatleri yaptı:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 23.07.2011
Hasan Baba, 1800'lü senelerin sonunda İstanbul'da yaşamış meczub velilerdendi ve zamanında bütün "meczubların reisi" gibi idi. Kimseden on para almaz... Yanındaki meczublarla ne yer, ne yapar kimse bilmezdi. Daima Edirnekapı semtine gittiği için orada oturduğu zannolunurdu. Kendisine bir şey sorulduğu zaman yanlış kafiyeli cümlelerle cevap verirdi. Ve ehemmiyet verdiği mes'ele olursa "yazın" der ve sözlerini yazdırırdı...