Yolumuzu Aydınlatanlar • 04.07.2011
Ebû Bekr Efendi, Halep bölgesinde yetişen velilerdendir. 1500 senelerinde dünyaya geldi. Babası Halep'te bir câmide müezzinlik yapan sâlih bir zât idi. Zamânın âlimlerinden ve velilerinden ders alarak kemâle geldi. Küçük-büyük herkese Allahü teâlânın rızâsı için nasihat etmeye başladı. Âlimlerden, sâlihlerden ve devlet adamlarından birçoğu sohbetlerine gelirdi. Bir ara Şam'a gitti. Orada Muhammed Zağbi ile görüştü. Muhammed Zağbi, dünyâ sevgisini kalbinden çıkarmasını tavsiye etti. O da dünyâlık neyi varsa fakirlere dağıttı. Çok talebe yetiştirdi.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 06.07.2011
Hafız-ı Şirazi Büyük İslam şairidir. Asıl adı Şemseddin bin Kemaleddin'dir. 1318 (H. 720)'de İran'da, Şiraz'da doğdu. Küçük yaşta Kur'an-ı kerim okumayı öğrendi. Çeşitli kıraatlara göre okuduğu rivayet edilir. Tefsir ve nahv ilmiyle meşgul olmuş, Mevakıf adlı eseri iyice incelemiş ve zamanının medrese tahsilini tamamlamıştır. Yazdığı şiirler, Seyid Kasım Envar tarafından toplanmış ve Divan halinde basılmıştır. Şiirlerinde Allahü tealaya, Peygamberimize sallallahü aleyhi ve sellem, evliyaya ve İslamiyete karşı duyduğu derin muhabbet ve sevgiyi halisane bir dil ile anlatmıştır. Divan çeşitli dillere çevrilmiştir. Türkçeye de çevirilmiş ve şerhleri yapılmıştır.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 07.07.2011
Ebû Abdullah Nibâci hazretleri Basra'da doğmuştur. Hicri üçüncü asrın ilk yarısında vefât ettiği tahmin edilmektedir. Evliyânın meşhurlarından Zünnûn-i Mısri ve diğer büyük zâtlarla görüşüp sohbet etmiştir...
Bu mübarek zat sohbetlerinde buyurdu ki:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 08.07.2011
Büyük veli Ebû Ahmed Çeşti hazretleri, 873 (H.260) senesinde Afganistan'da dünyâya geldi. Büyük bir dikkat ve ihtimâm ile yetiştirildi. Kıymetli hocalardan din ve fen ilimlerini öğrendi. Ebû Ahmed'in sohbetinde bulunanlar, maddi ve mânevi hastalıklardan şifâ bulurdu...
Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 08.07.2011
Ebû Ya'zi Magribi hazretleri Fas velilerinin büyüklerindendir. On ikinci asrın son yarısında vefât edip, Fas'ta Bâit kasabasında defnedildi...
Ebû Ya'zi Magribi, kerâmetleri herkes tarafından görülüp bilinen, ilim sâhibi bir veli idi. Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin sohbetlerinde yetişti. Daha sonra Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmek için Fas'a gitti. Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin yolu, Magrib'de onun vâsıtasıyla yayıldı.
Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 10.07.2011
Ebü'l-Abbâs el-Basir hazretleri, Endülüs'te yetişen büyük velilerdendir. On ikinci asrın ikinci yarısında yaşadı. İki gözü doğuştan âmâ idi. Memleketinde bir zaman kaldıktan sonra Mısır'a gitti. Nil Nehri kenarında yerleşti. Mısır'dan yürüyerek hacca gitti. On üçüncü asrın başlarında vefât etti. Mısır-Kahire'de, Kurâfe-i Sugrâ denilen yerde defnedildi...
Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 11.07.2011
Ahmed bin Üstâd-ı A'zam hazretleri on üçüncü yüzyılda Arabistan Yarımadasının güneyindeki Hadramut'un Terim kasabasında doğdu. 1306 (H.706) senesinde bir sel felâketinde boğularak şehid oldu. Kabri Terim'dedir.
Ahmed bin Üstâd-ı A'zam, vefat etmeden kısa bir zaman önce oğluna buyurdu ki:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 12.07.2011
Berk hazretleri Şam velilerinin büyüklerindendir. On ikinci asrın sonlarında vefât etti. Zamânında bulunan tasavvuf büyüklerinin önde gelenlerinden idi. Kendi hâlinde yaşar, sıkıntıda olanların yardımına koşardı...
Bir gün, Şam kâdısı hayvanına binmiş bir yerden geçiyordu. Baktı ki, Berk hazretleri ileride bir yerde ayakta duruyor. Önünde bir hırka ve elinde de kalın, büyük bir sopa var. Çok hiddetli bir şekilde, elindeki sopayla o hırkaya hücûm ediyor ve sopayla vuruyordu. Her vuruşunda, hırkadan kan fışkırıyor, çıkan kanlar etrâfa yayılıyordu. Kendinden geçmiş bir hâlde, arada bir "Allah!" diye haykırarak, sanki harb meydanında imiş gibi o hırkayı dövüyordu. Bu hâli dikkat ve hayretle seyreden kâdı efendi, hayvanından indi. Yerde, bir miktar daha Berk hazretlerini seyretti. Bir zaman sonra Berk hazretleri o hâlden ayrılıp, normal (zâhir) hâline gelince, "Efendim! Bu ne hâldir?" dedi. Berk hazretleri cevâbında şöyle anlattı:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 13.07.2011
Ebû Bekr el-Ferrâ hazretleri Nişâbur'da yetişen velilerin büyüklerindendir. Onuncu yüzyılda yaşamıştır. 980 (H.370) senesinde Nişâbur'da vefât etti.
Bu mübarek zat, vaaz ve nasihatle, insanların kurtuluşu için gayret etti. Sohbetlerinde büyüklere hürmet etmenin ve ana-babanın rızâsını almanın ehemmiyeti üzerinde çok dururdu...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 14.07.2011
Ebû Câfer el-Meczûm, cüzzamlı bir deri altına gizlenmiş, Allahü teâlânın sevgili bir kulu idi. Her hâlinde Allahü teâlâya şükreder ve O'ndan gelen her şeyi severdi. Hattâ sevgiliden gelen musibetleri ve belâları, nimetlerinden daha çok severdi. Gittiği pekçok yerden kovulur, bazıları onu görünce tiksinerek bakardı. Fakat tanıyanlar, onunla görüşmek, bir teveccühüne kavuşmak, bir duâsını almak için gayret ederlerdi. Peygamber Efendimizin "sallallahü aleyhi ve sellem" (Allahü teâlânın öyle kulları vardır ki, gittikleri kapılardan kovulurlar. Fakat Allahü teâlâya yemin etseler, Allahü teâlâ o şeyi yaratır) hadis-i şerifi, kendisinde tecelli etmişti...