Muhabbet, Öyle Ince Bir Yoldur Ki
Ebû Bekr Muhib bin Abdullah hazretleri büyük velîlerdendir. Basra’da doğdu. Bağdât'a giderek Cüneyd-i Bağdâdî gibi zamanın büyükleriyle sohbet etti. 932 (H.320) yılında Bağdât'ta vefât etti. Buyurdu ki:
Ebû Bekr Muhib bin Abdullah hazretleri büyük velîlerdendir. Basra’da doğdu. Bağdât'a giderek Cüneyd-i Bağdâdî gibi zamanın büyükleriyle sohbet etti. 932 (H.320) yılında Bağdât'ta vefât etti. Buyurdu ki:
Molla Hüsâmeddîn Hüseyn Efendi Osmanlı âlimlerindendir. Aslen İran’ın Tebrîz şehrindendir. 880 (m. 1475) senesinde vefât etti. Önceleri bazı medreselerde müderrislik yaptı. Daha sonra Fâtih Sultan Muhammed Hân tarafından Fâtih Câmii civarında yaptırılan Sahn-ı Semân Medreselerinden birine müderris olarak tayin edildi. Fâtih Sultan Muhammed onu çok sever ve sayardı.
Senâullah Harâbâtî hazretleri büyük velîlerdendir. 1809 (H.1224) senesinde Hindistan'da Keşmir'de doğdu. 1880 (H.1297)’de Hindistan'da Celalpur’da vefât etti. Senâullah Harâbâtî, dedesi Seyyid Abdülgafûr'dan husûsî olarak ders almak sûretiyle ilim öğrendi. Tahsîlinden sonra tasavvufta Kâdiriyye yolunda yetişip kemâle erdi. Ayrıca Çeştiyye, Kübreviyye, Üveysiyye, Nakşibendiyye, Sühreverdiyye yollarından da feyiz aldı. Tasavvufta hocası Şah Devlet Gücerâtî'dir. Buyurdu ki:
Mevlevî Sebnehlî hazretleri büyük velîlerden olup Hindistan'da Sebnehl’de doğdu, On dokuzuncu asrın başlarında orada vefat etti. Delhi’ye giderek Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerine talebe oldu. Evliyâlık yolunun son makamlarına kadar yükseldi. Ondan ve dolayısıyla Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinden icâzet alıp, Sebnehl beldesinde talebe yetiştirmeye başladı. Vazifeye başladığı sırada, hocası Mazhar-ı Cân-ı Cânân, ona bir mektup yazarak buyurdu ki:
Muhammed bin Yûsuf Senûsî hazretleri büyük velîlerdendir. 1428 (H.832) senesinde Cezâyir'de Tilmsân şehrinde doğdu. 1490 (H.895) senesinde Tilmsân'da vefât etti. Memleketinde büyük âlimlerden ilim öğrendi.
Ebû Nasr Serrâc hazretleri büyük velîlerdendir. Horasan’da Tûs şehrinde doğdu. 988 (H.378) yılında orada vefât etti. Zamânının büyüklerinden ders aldı. Ebû Muhammed Mürteiş'in talebesi idi. Sırrî-yi Sekatî ve Sehl-i Tüsterî gibi büyük evliyâları gördü. Kıymetli sözlerinden ve daha önceki İslâm âlimlerinin nasîhatlerinden yaptığı nakillerden bâzıları şöyledir:
Sertarîkzâde Emin Efendi İstanbul velîlerinden olup Nûreddîn Cerrâhî hazretlerinin halîfelerindendir. 1687 yılında doğdu. Çeşitli hocalardan ders aldıktan sonra Nûreddîn Cerrâhî hazretleri vâsıtasıyla yüksek derecelere kavuştu. Hocasının izni ile Eyüp Nişancası'nda kurduğu Sertarîkzâde Dergâhının şeyhliği yanında Fâtih Medreselerinde müderrislik yaptı. 1761 yılında vefât etti. Buyurdu ki:
Ahmed bin İbrâhim Serûcî hazretleri Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinin büyüklerindendir. 1239 (H.637) senesinde Mısır'da doğdu. Mısır'daki âlimlerden ilim öğrendi. Hanefî mezhebi fıkıh bilgilerini anlatan Hidâye kitabını ezberledi. Fıkıh, hadîs ve başka ilimlerde yükseldi. Çeşitli medreselerde ders verdi. Kâhire kâdısı oldu. 1301 (H.701) senesinde Kâhire'de vefât etti.
Muhammed Seyfeddîn Fârûkî hazretleri Silsile-i aliyye adı verilen âlim ve velîlerin yirmi beşincisidir. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin torunu ve Urvetü'l-Vüskâ Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî hazretlerinin beşinci oğludur. 1639 (H.1049) senesinde Hindistan'ın Serhend şehrinde doğdu. 1684 (H.1096) senesinde aynı yerde vefât etti. Babası Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî'nin teveccüh ve sohbetleriyle, Nakşibendiyye yolunda ilerleyip, Sultân Evrengzîb Âlemgîr Hanın dînî terbiyesi için vazifelendirilip Delhi'ye gitti. Sultan Âlemgîr Han, kendi isteğiyle ve samîmî olarak ona talebe oldu. Sultana yazdığı bir mektupta şöyle buyurdu:
Seyfeddîn Halvetî hazretleri büyük velîlerdendir. Afganistan'da Herat şehrinde doğdu. 1410 (H.813) târihinde orada vefât etti. Pîr Ömer Halvetî hazretlerinden ilim ve edeb öğrendi. Bir zaman Bağdât ve Tebriz'e gitti. Hocasından öğrendiklerini anlatmakla meşgûl oldu. Sözleri çok tesirliydi. Sohbetine nice kimseler gelir, sohbetin aşkıyla kendilerinden geçerler ve yerlere düşerlerdi. Bâzısının da sohbette can verdiği olurdu. O nereye gitse insanlar o tarafa gider, arkasından gelirdi...