Yolumuzu Aydınlatanlar • 17.04.2008
Süfyân-ı Sevri büyük velilerdendir. 713 (H.95) senesinde Kûfe'de doğdu. 778 (H.161)'de Basra'da vefât etti. Tebe-i tâbiindendir. Hikmetli sözleriyle insanlara nasihatlerde bulunup, hak yolun bilgilerini öğretti. Bu hususta nasihatleri pek çoktur. Buyurdu ki:
"Ey kardeşim! Her zaman ve her yerde, doğru ol. Yalan, sözünde durmamak, emâneti yerine getirmemek gibi kötü huylardan çok sakın. Yalancı ve sözünde durmayanlarla düşüp kalkma!"
Yolumuzu Aydınlatanlar • 19.04.2008
Eshab-ı kirâmın büyüklerinden Ebû Mûse'l-Eş'ari radıyallahü anh, bizzat kendisi anlatıyor: Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Huneyn Gazâsından döndükten sonra amcam Ebû Âmir'i bir fırka asker üzerine komutan yaparak Evtâs'a gönderdi. Ebû Âmir, birkaç bin düşmanla buraya kaçıp gelen düşman komutanlarından Düreyd İbn-i Sımme ile karşılaştı. Vuku bulan muhârebede Düreyd katlolundu. Askerlerini de hezimete uğrattı...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 17.04.2008
Bir zamanlar çok zengin ve yaşlı bir adam varmış. Artık son günlerini yaşıyormuş. Ölümünün yaklaştığını anlayınca dünyadaki tek vârisi olan oğlunu yanına çağırmış ve şu vasiyette bulunmuş:
-Oğlum! Şu altın dolu iki çuvalı görüyorsun. Ben öldükten sonra bu iki çuvaldan biri senin olsun, diğerini ise dünyanın en ahmak adamını bulup ona ver!..
Yolumuzu Aydınlatanlar • 20.04.2008
Yakub aleyhisselamın, Ken'an diyârında, yâni Fenike denilen Sayda, Sûr ve Beyrut ile Filistin ve Sûriye'nin bir kısmından ibâret olan bölgede yaşayan insanlara gönderilen peygamberdir. İsmi Yakub olup İbrânice'de "Saffetullah", yâni "Allahü teâlânın sâf ve temiz kıldığı kul" mânâsına gelmektedir. Diğer adı "İsrail" olup "Allah'ın kulu" mânâsına gelmektedir. İbrahim aleyhisselamın küçük oğlu olan İshak aleyhisselamın oğludur.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 21.04.2008
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), Medine'ye geldikten sonra bütün ensâr kendisine hizmet etmek hususunda yarışıyorlardı. Enes bin Mâlik'in annesinin, hizmet yarışında yapabilecek veya verebilecek hiçbir şeyi yoktu. Bundan dolayı hemen Enes bin Mâlik'i çağırıp elinden tutarak Resul-i Ekrem'in huzuruna çıktı ve;
"Ya Resulallah, ben fakir bir kimseyim. Sizlere yardım edecek bir şeyimiz yok. Bu oğlumdur, yardım etmek ve hizmetinizde bulunmak üzere sizlere bırakıyorum. Onu kabul ediniz" dedi.
Resûl-i Ekrem efendimiz, bu içten gelen arzuyu kırmadı. Enes bin Mâlik'i yanına aldı. Bütün zamanlarında onu yanında bulundurdu.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 22.04.2008
Büyük âlim ve veli Muhammed Cezûli hazretlerinin, salevât-ı şerifeleri topladığı meşhur kitabı "Delâil-ül-Hayrât ve Meşârık-ul-Envâr"ı niçin yazdığı şöyle anlatılır:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 23.04.2008
Ebu Yusuf el-Fârisi (191-277 hicri, 808-890 milâdi) İrân'ın Fesâ şehrinde doğduğu için "Fesevi" nisbetini almıştır. Hâfız, İmâm, Hüccet, Muhaddis, Müverrih ve Rahhâl (seyyâh) vasıflarıyla muttasıftır. İlim talebi yolunda şarka ve garba seyahatler yapmış, 30 yıl kadar gurbette kalmıştır. Bu uzun seyahatler kendisine çok sayıda âlimle karşılaşıp onlardan ilim alma imkânı tanımıştır.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 24.04.2008
Sâbit bin Eslem el-Benâni, Tâbiinin, zâhid, âbid ve müttekilerinden ve velilerindendir. Hadis ilminde sika, emin, güvenilir ve itimâd edilir bir âlimdir. Basra'nın en büyük âlim ve râvilerindendir. Sâbit el-Benâni, birçok Sahâbiden hadis-i şerif rivâyet etmiştir. Enes bin Mâlik, İbn-i Ömer, İbn-i Zübeyr, Şeddâd (radıyallahü anhüm) bunlardandır. Hadisleri Kütüb-i Sitte diye meşhûr olan altı hadis kitabının hepsinde vardır...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 25.04.2008
Kitaplarda bildirildiği gibi, Peygamber Efendimiz, ümmetine çok düşkündür. Nitekim, "Hiç şüphesiz ben size bir babanın evlatlarına olan durumu gibiyim" buyurmuştur. Şu hadise, O'nun, ümmetine düşkünlüğünü anlatmaya en güzel bir misaldir...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 26.04.2008
Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin zamânında, Taşkend'de şeyhlik iddiâsında bulunup, irşâd makâmına kurulup oturan pek çok kimse vardı. Bunlar, Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine karşı kıskançlık ve ayrılık gösterirlerdi. Neticede, hepsi tek tek silinip gittiler. Ancak Taşkentli bir genç vardı ki o silinmedi. Çünkü diğerlerinin gözü şeyhlikte iken o genç, Ubeydullah-ı Ahrâr'a talebe olmak için can atıyordu. Bir gün o arzusuna da kavuştu. İşte biz bugün, hocaya bağlılığın nasıl olacağını bize yaşayışıyla gösteren o mübarek talebeden yani Nûreddin Taşkendi'den bahsedeceğiz...
Nûreddin Taşkendi, Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin talebelerindendir. Doğum ve vefât târihleri belli değildir. Nisbesinden Taşkentli olduğu anlaşılmaktadır. Hayâtı hakkında fazla bilgi olmayan Mevlânâ Nûreddin, on beşinci asırda yaşamıştır...