Müminlerin Sığınağı Erkam Bin Ebi'l-erkam
Erkam bin Ebi'l-Erkam (radıyallahü anh) Eshâb-ı kirâmın ilk imân edenlerindendir. 22 veya 23 yaşlarında iken, yedinci (veya onbirinci) Müslüman olmakla şereflendi...
Erkam bin Ebi'l-Erkam (radıyallahü anh) Eshâb-ı kirâmın ilk imân edenlerindendir. 22 veya 23 yaşlarında iken, yedinci (veya onbirinci) Müslüman olmakla şereflendi...
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Selman-ı Farisi hazretleri ile kabristana gitmişlerdi. Resulullah efendimiz, bir kabrin başına varınca gözyaşları dökmeye, hatta hırka-i saadeti ıslanıncaya kadar ağlamaya başladılar. Selman-ı Farisi hazretleri;
- Ya Hayrelbeşer! Ağlamanızın sebebi nedir? dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz;
- Bu kabirde yatan bir delikanlıdır; ona şiddetli azap olunmaktadır. Kardeşim Cebrail'e bu ehl-i kabre neden bu kadar azap edildiğini sordum, anasına asi olduğunu ve anasının da ona hakkını helâl etmediğini söyledi. Sen git Bilâl'e söyle, Medine halkını buraya çağırsın, buyurdular.
Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekkeli müşriklerle yaptığı ilk muhârebe olan Bedir'de Müslümanlar üç yüz on üç, müşrikler bin kişiydi. Bedir Harbinde Eshâb-ı kirâm güç durumda kaldıkları sırada sevgili Peygamberimiz; "Yâ Rabbi! Bana vâdettiğin yardımı lütfet!" diye duâ ettiğinde, Enfâl sûresinin 9. âyet-i kerimesi nâzil olup, meleklerin Müslümanlara yardım için gönderildikleri şöyle bildirilmiştir:
Vaktiyle, çöl ortasında yaşayan, ibadete dalıp kendinden geçmiş zahid ve abid bir zat vardı. Hacılar civar şehirlerden gelerek oraya ulaştılar. Yerin katılığı, zahidin mizacının yumuşaklığında kaybolmuş, çölün samyeli de âdeta ona ilaç kesilmişti...
Hazret-i Ömer'in (radıyallahü anh) halifeliği zamanında birçok memleket zaptedilmiş ve buralarda yaşayanlar, İslam dinini seçmekle, kendi dinleri arasında serbest bırakılmışlardı. Birçok milletler, kendi istekleri ile Hazret-i Ömer'in idaresine giriyorlardı... Fethedilen memleketler arasında, Bizans sınırındaki, bugünkü Ürdün civarında bulunan Hristiyan Gassani devleti de vardı. Buranın halkı kendi istekleri ile Müslümanların idaresi altına girdiler. Hükümdarları olan Cabale bin Eyham, gayrimüslimlerden cizye alınacağı ilan edilince, bu vergiyi vermemek için Müslüman olduğunu ilan etti...
İbrâhim-i Feşli hazretleri, Yemen'de yaşamış İslâm âlimlerinden ve evliyânın büyüklerindendir. On ikinci asrın sonları ile on üçüncü asrın başlarında yaşadı. 1217 (H.613) senesinde Zebid şehrinde vefât etti. Bâb-i Sihâm Kabristanı'nda defnedildi.
İbrâhim-i Feşli hazretleri, sohbetlerinde buyurdu ki:
Muhammed Biseri hazretleri, Mardin evliyâsındandır. On altıncı yüzyılda yaşadığı tahmin edilmekte olup halk arasında kerâmetleri anlatılmaktadır. Kabri Cizre ilçesinde Nûh aleyhisselâmın makamı yakınında olup ziyâret edilmektedir. Vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
Hasan Zarifi Efendi, 1477 (H.882) senesinde Rumeli'de Siroz şehrinde doğdu. 1576 (H.984) da İstanbul'da Boğazkesen Hisarında vefât etti. Yaşadığı devir, Sultan Selim ile oğlu Sultan Murâd Han devriydi. Halveti büyüklerinden Zeynüddin-i Hâfi hazretlerinin yolunu devâm ettiren Pir İbrâhim Gülşeni'nin sohbetlerine kavuştu...
Hasan Zarifi Efendi vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
Yâr Muhammed Kadim Talkâni, Hindistan'ın büyük velilerindendir. On yedinci asrın sonlarında vefât etti... İmâm-ı Rabbâni hazretleri, Mektûbât'ın birinci cildinde 117 ve 211. mektuplarını Yâr Muhammed Kadim'e yazdı. Birinci cild, yüz on yedinci mektup özetle şöyledir:
Yahyâ Efendi, İstanbul'da yetişen büyük velilerdendir. 1494 (H.900) senesinde Trabzon'da doğdu. Kânûni Sultan Süleymân da Trabzon'da aynı sene aynı haftada doğdu. Kânûni dünyâya geldiğinde, annesi Âişe Hafsa Sultanın sütü kesilmişti. Bunun üzerine Kânûni'yi Yahyâ Efendinin annesi emzirdi. Kânûni ile süt kardeşi oldular. Kânûni Sultan Süleymân, padişah olunca, ona çok yakın alâka gösterdi. Çok hürmet edip, işlerinde onunla istişare ederdi. Birlikte çok menkıbeleri vardır.
Yahyâ Efendi 1569 (H.977) senesinde İstanbul'da vefât etti. Kabr-i şerifi, Beşiktaş ile Ortaköy arasında yaptırdığı ve kendi adıyla anılan câminin yanında olup, ziyâret mahallidir.
Yahyâ Efendi, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki: