Hüseyin Hilmi Işık

(Rahmetullahi Aleyh)

Türkiye Gazetesi

e-Gazete (Bugün)

Türkiye Gazetesi

Bizim Sayfa (Bugün)

Toplam Ziyaretçi

16.555.750

Huzur Pınarı

Caliyet-ül Ekdar

Dinimiz İslam

Silsile-i Aliyye Büyükleri

Uhud Şehidi: Amr Bin Ukeyş

Hâkim Nişâbûrî hazretleri meşhur hadîs âlimidir. Hadîs ilminde hâkim idi. Yani râvîlerinin hâl tercümeleri ile beraber, sekizyüzbinden ziyâde hadîs-i şerîfi ezbere bilirdi. Bu ilimde ve diğer ilimlerde çok kitap yazdı, ilimde, fazilette, Allahü teâlâyı tanımakta ve hafızasının kuvvetliliğinde çok yüksek idi. 321 (m. 933) senesinde Horasan’da Nişâbûr’da doğdu. 405 (m. 1014)’de orada vefât etti. Müstedrek kitabında şöyle anlatır:

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

1001 Osmanlı Hikayesi

Tüm Yazılar

Mimar Koca Mehmed Ağa

Sultanahmed Camii mimarı Mehmed Ağa, 1563'de Rumeli'den İstanbul'a geldiğinde çocuk yaştaydı. 5 sene orta tahsilinden sonra Hâssa Mimâri Mektebinde 21 sene mimarlık eğitimi gördü. Çeşitli vazifelerde bulunduktan sonra Sultan III. Murad Han tarafından, Rumeli, Mısır, Arabistan, Kırım ve Macaristan'a, buradaki mimari eserleri incelemek maksadıyla gönderildi. Daha sonra Suyolları Nâzırı oldu. I. Ahmed Han padişah olunca onu Hâssa Sermimarlığı makamına getirdi. Mehmed Ağa, 23 Eylül 1611'de İstanbul'dan hareket ederek, 4 Mart 1612'de Mekke-i Mükerreme'ye vasıl oldu. Şimdi ilk büyük icraatını gerçekleştiriyordu; Meşhur "Altın Oluk"u, Kâbe'ye yerleştir dikten sonra, 82 kilo saf altınla işlenmiş örtü ile Kâbe-i Muazzamayı kapladı ve oradan Medine-i Münevvere'ye geçti. Sultan Ahmed Han, Şeb-çerağ yani Gece Aydınlatan isimli meşhur elması Ravza-i Mutahhara'ya takılmak için göndermişti. Bu meşhur elmas kalın bir altın bir muhafaza içine alınmış, etrafı da 227 küçük elmasla işlenmiş ti. Mehmed Ağa bu elmas askıyı, büyük bir merasimle Peyagamber Efendimizin başucuna astı. Ayrıca Hazret-i Fâtıma validemizin kabrini de baştan başa yeniledi. Daha sonra İstanbul'a döndü.

Vehbi Tülek

Kirk Yillik KÂni

Vehbi Tülek

Savaşin Zorluklarina Katlanmadan Zafere Ulaşilamaz

Vehbi Tülek

Gemiler Karadan Yürüdü

Vehbi Tülek

Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul kuşatmasının uzamasına üzülüyor, zayıf olan Haliç tarafındaki surların yıkılabilmesi için, gemilerin haliçe geçmesini istiyordu. Bizans'ın, Haliç tarafından da tazyiki için limana girişe mani olan zincirin kırılması denenmisşe de başarı sağlanamamıştı. Bunun üzerine ince donanmanın Haliç'e karadan geçirilmesi genç hükümdar tarafından düşünülmüştü. Bizans Rumları arasında da "Gemilerin karadan yüzdürüldüğü görülünceye kadar İstanbul'un zaptının kimseye müyesser olmayacağı" hususunda bir inanç ve anlayış bulunduğundan, kuşatılanların bütün ümitlerini kırmak için bu işe teşebbüs edilmiştir. O sırada, Galata, Cenevizlilerin elinde bulunup ayrı bir kalesi vardı. Bura sakinleri, Türklerle dost olmakla beraber geceleri de Bizanslı lara yardım etmekteydiler. Haliç'e denizden girmenin imkansızlığı yüzünden 50-70 kadem uzunluğundaki 15-22 sıra kürekli 70 kadar gemi, 22 Nisan gecesi sabaha kadar Haliç'e geçirildi. Solakzâde bunu "Himmet-i merdân ile Beşiktaş dedikleri yerden Kasım Paşa deresine doğru, dağ parçası gibi gemilerin altına rugan (yağ) ile terbiye olunmus kütükler döşeyip, bir rivayette yelkenler açarak yürüttüler ve gemileri birbirine bağlayarak üzerine metrisler koydular" cümleleri ile anlatır. Bu sevkiyat yapılırken Beyoğlu tepelerine yerleştirilen bataryalar la Haliç'teki Bizans donanması taciz edilip hareketsiz bırakıldığı gibi surların etrafında da bombardımana devam edilip, esas faaliyet, iyi bir şekilde gizlenmiş ti. Sabahleyin 70 parça kadar geminin, Haliç'te yelken açtığını gören Bizanslılar, hayret ve dehşetle bu manzarayı seyre baslamışlardı. Bu şekilde, karadan gemi yürüterek denize indirme tekniği büyük bir başarı idi.

FÂsiklardan Uzaklaş

Vehbi Tülek

Ördeğini De Beraber Al

Vehbi Tülek

Avrupa'daki Osmanli Korkusu

Vehbi Tülek

Onun Görmediği Yer

Vehbi Tülek

Sultan Iii. Mehmed Ve Karabaş Ali Efendi

Vehbi Tülek

Şehzade Selim’in Cevabi

Vehbi Tülek

38 - Savaş Ve Zafer İçin

Vehbi Tülek

Yolumuzu Aydınlatanlar

TÜM YAZILAR

Kalbini Allah'a Çevireni Bütün Kullar Sever

Ziyâdî Mehmed Efendi İstanbul'daki büyük velîlerdendir. 1790 (H.1205) senesinde vefât etti. Şeyh Ebü'l-Vefâ hazretlerinin talebesidir. Onun terbiyesinde yetişti. Mânevî ilimlerde üstün derecelere yükseldi. Şam civârında Kadem köyündeki Kadem-i şerîfin (Peygamber efendimizin mübârek ayak izinin bulunduğu taş) bulunduğu câmiyi yaptırdı. Birinci Sultan Abdülhamîd Han zamânında, Sultan tarafından İstanbul'a dâvet edildi. Bu dâvet üzerine, Kadem-i saâdeti başına alıp, yürüyerek İstanbul'a getirdi. Kadem Dergâhı adıyla meşhur dergâh yapılarak Ziyâdî Efendiye, bu dergâhta insanlara ilim öğretmesi için vazife verdi ve dergâhı kendisine teslim edildi. Derslerinde buyurdu ki:

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

“ebü’l-fazl” Abbas Bin Muhammed

Vehbi Tülek

Abbas bin Muhammed el-Bağdâdi 185 (m. 801)'de doğdu 271 (m. 884)'de Safer ayının ortalarında vefât etti. Abbas bin Muhammed el-Bağdâdi, Sa'id bin Âmir ed-Dab'i, Esved bin Âmir eş-Sâzân, Ahves bin Cevâb, İshâk bin Mansûr es-Selûlû, Hüseyn bin Ali el-Ca'fi, Hüseyn bin Muhammed el-Mervezi, Hâlid bin Muhalled, Ebû Dâvûd et-Tayâlisi, Abdurrahmân bin Mus'ab el-Kettân, Abdullah bin Yezid, Yahyâ bin Ebi Bekr el-Kirmâni ve birçok âlimden ilim öğrenmiş ve hadis almıştır...

Kendi Için Istediğini Din Kardeşin Için De Iste

Vehbi Tülek

Nedâmet, Pişmanlık Duymak Tövbedir

Vehbi Tülek

Muhammed bin İbrâhim Fârisi hazretleri evliyânın büyüklerinden olup hadis, kelâm ve Şâfii mezhebi fıkıh âlimidir. 1134 (H.528) yılında İran'da Şirâz'da doğdu. Küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Şam, Hicâz, Bağdât gibi ilim merkezlerini dolaştı. Mısır'a gidip yerleşti. İbn-i Asâkir gibi zamânının meşhûr âlimlerinden ilim öğrendi.1225 (H.622) yılında Mısır'da vefât etti.

İbn-i Nüceym Ömer Mısrî

Vehbi Tülek

Safiyyüddîn Abdülmü'min

Vehbi Tülek

“ebü’l-abbâs” İbn-i Atâ

Vehbi Tülek

Dünyaya Düşkün Olmak Günahların Başıdır

Vehbi Tülek

Ebû Ümeyye Bin Hâris

Vehbi Tülek

Damadzâde Ahmed Efendi

Vehbi Tülek

Dini Hikayeler

TÜM YAZILAR
Gül Yaprağı

Gül Yaprağı

Vaktiyle, yol üzerinde bulunan bir dergahın dervişleri, yoldan geçen herkesi misafir kabul ediyordu. Burada hiç konuşulmuyordu. Dervişler anlatmak istediklerini kalben ifade ediyorlardı. Bir gün dergahın kapısına bir yolcu geldi. Yolcu kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada, misafir geldiğini dervişler firaset yoluyla anlıyorlardı, o yüzden kapıda tokmak yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki derviş, kapıda duran yolcuya baktı. Bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yolcu, dergahta kalmak istiyordu. Derviş içeri girdi, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yolcuya uzattı. Bu, yeni bir misafiri kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yolcu dergahın bahçesine girdi, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. Derviş kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

Ebussuud Efendi Ve Nureddinzade

Vehbi Tülek

Abdullah El-acemî

Vehbi Tülek

Tencere Yuvarlanir, Kapağini Bulur

Zahiri Hükümdarin Celaline Tutuldum

Sultan Mahmud Ve Hirsizlar

Sizin Rizkinizdan Kesilmiş

Üç Kandil

Elini Değil, Ayağini Uzatmiş

Onun Görmediği Yer

Vehbi Tülek

Abdullah-i İlÂhî Hazretleri Ve Muhyiddin Çelebi

Vehbi Tülek

Latif Bir Şikayet

Vehbi Tülek

Namazini Ben Kildirayim

Vehbi Tülek

Helvaci Çocuk

Vehbi Tülek

Hayat Kurtaran Yalan

Vehbi Tülek