Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.491.534
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u almadan evvel Cenevizlilerle iyi ilişkileri geliştirmişti. İstanbul'a giren Osmanlılar, Ceneviz kolonisi olan Galata'yı da işgal etti. Bu durum karşısında Cenevizliler Osmanlı lara cephe aldı ve ilişkilerini kesti.Akdeniz ve Karadeniz ticaret yolları Venedik ve Cenevizlilerin kontrolleri altında bulunuyordu. Bundan endişe eden Fatih, Cenevizli lerin elinde bulunan Amasra üzerine sefere çıktı. Ayrıca 150 gemiden kurulu bir donanma hazırlayıp, Mahmud Paşa'ya:-Kurduğum bu donanma ile Karadeniz sahilini takibedeceksin! Emrini verdi.Mahmud Paşa Karadeniz'e açılırken, Fatih'te ordusuyla İzmit- Sapanca-Akyazı üzerinde sefere çıktı. Seferin nereye ve kim üzerine olduğunu herkes merak ediyordu. Ordu kadılarından biri:-Haşmetlû Sultanım, sefer nereye ola ki? Diye sordu.Fatih Sultan Mehmed bu soruya şu tarihi cevabı verdi:-Bana bak efendi! Zihnimden geçenleri şu gördüğün sakalımın bir teli sezecek olsa, bütün sakalımı keserdim!
93 Harbinde, Plevne ordusu esir düşmeden önce, Balkanların öbür tarafında Rusların istilasına uğrayan Servi, Lofça gibi kasabalar ve köylerin Müslüman halkı kaçarak Sofya'ya gelmişlerdi. Ayrıca Plevne elden çıkınca, Osman Paşanın oradan çıkardığı Müslümanlar da yine canlarını Sofya'ya atmışlardı. Bunu müteakip düşman Orhaniye geçit lerini tutarak her taraftan Sofya'yı sarmıştı. Öte yandan Kumarlı'daki askerimiz bozguna uğramış, Sofya'da ise asker kalmamıştı. Oralarda zaten bir şaşkınlık ve rezalet içinde yığılıp kalmış olan yüzbinlerce Müslüman ailesine Sofyalılar da eklenince, mahşer yerini andıran bir manzara ortaya çıktı. Hadiseyi nakledenler, hakkıyla anlatmaktan aciz kalmışlardı.
İbn-i Üstâd-ül-A'zam hazretleri Yemen'de yaşamış âlim ve evliyânın büyüklerindendir. 640 (1242)'de doğdu. 731 (m. 1330)'da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Ebû Abdullah Busri hazretleri, Şam evliyâsının ve âlimlerinin büyüklerinden olup, Şam yakınında Busr köyündendir. Ebû Türâb-ı Nahşebi, Ahmed bin Yahyâ Celâ, Ebû Sa'id-i Harraz ve daha birçok evliyâ ve âlimin sohbetlerinde bulundu. 245 (m. 859) senesinde vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Tâhir-i Lâhori, İmâm-ı Rabbâni Ahmed-i Fârûki Serhendi hazretlerinin halifelerinden ve çocuklarının hocalarındandır. 1630 (H.1040) senesinde vefât etti. Kabr-i şerifi Lâhor'da Meyâni tarafındadır. İmâm-ı Rabbâni hazretleri, kendisine yazdığı bir mektupta özetle buyuruyor ki:
Eshab-ı Kiramdan birinin evine bir yerden bir koyun başı gelmişti. Evde başka yiyecekleri de yoktu. Hanımına onu hazırlamasını söyledi. Pişirdiler, hazırladılar; tam yiyecekleri zaman bir komşu gelip: " Günlerden beri açız. Bize verecek bir şeyiniz yok mu? dedi. Onlar yemeye hazırlandıkları kelleyi verdiler. Kelleyi alan sahabi eve götürdü, sevinç içinde çocukları ile yiyeceği bir sırada başka bir komşu bu sefer onlara gelip: " Günlerden beri açız, bize verecek bir şeyiniz yok mu? dedi