Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.487.034
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Zamânın pâdişâhı Kânûni Sultan Süleymân, bir gece rüyâsında ak sakallı, nûr yüzlü bir ihtiyârın sırtını sıvazladığını gördü. İhtiyâr kendisine: "Efendimiz, Eyüp'teki Baba Haydar, sizi kulübesinde bekliyor. Onu ziyâret ediniz." dedi. Pâdişâh uyanınca bu sıcak sesi mânâlândırmaya çalıştı. Kimdi bu Baba Haydar? Devamlı Eyüb'e gitmesine rağmen, Baba Haydar diye birisinden bahsedildiğini hiç duymamış tı. Pâdişâhı ayağına dâvet eden bu zât kimdi? Kânûni bunları düşünürken Şeyhülislâm huzûra girdi. Pâdişâhı düşünceli görünce; "Bir derdiniz mi var Sultânım?" diye sordu. Pâdişâh da; "Hayrolsun inşâallah. Bu gece rüyâda yaşlı bir zât bana; "Eyüp'te Baba Haydar sizi bekliyor." dedi. Buna bir mânâ veremedim. Bu dâvete, sen ne dersin?" dedi. Şeyhülislâm; "Hayırdır inşâallah Pâdişâhım! Eyüp'te hiç bu isimde kimsenin bulun duğunu bilmiyorum. Baba Haydar kim acabâ? Sizinle Baba Haydar'ı arayıp bir ziyâret etsek iyi olur." dedi.
Sultan II. Osman 22 Kasım 1617'de padişah olduğunda henüz 14 yaşındaydı. Fakat yaşı nın çok üzerinde bir olgunluğa sahip olan bu genç padişah, ecdadı gibi celadetli ve cesurdu. Tahta çıktığı senelerde, Avrupa'da söz sahibi bir devlet olan Polonya, Osmanlı sınırlarına saldırıyor, hatta bazı kaleleri ele geçiriyordu. Bunlardan en önemlisi de Hotin Kalesi idi. Bunun üzerine hemen sefere çıkılmasını emretti ve hazırlıklara başlandı.
Hasan Sağani hazretleri, Hanefi fıkıh, hadis ve lügat âlimidir. 577 (m. 1181)'de Pakistan'da Lahor'da doğup, 650 (m. 1252)'de Bağdad'da vefât etti. "Meşâruk-ül-envâr" adlı eserinde hadis-i şerifleri toplamıştır. Bu eserdeki hadis-i şeriflerden bazılarında, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
Kâsım Efendi, Anteb'in meşhur velilerindendir. "Îneci Kâsım" denilmekle de meşhurdur. 1562 (H.970) senesinde Haleb'de vefât etti. Orada medfûndur. Mısır'da Şeyh Emir Ahmed Hayâli hazretlerine talebe oldu. Sohbetlerinde bulunup feyz aldı. Tasavvufta yetişip kemâle erdi...
Kânûni Sultan Süleymân, Emir Ahmed Hayâli hazretlerini İstanbul'a dâvet etmişti. Giderken Haleb'e uğradı. Haleb'de onu sevenler huzûruna koşup; "Efendim bize nasihat etmesi, rehberlik yapması için talebelerinizden birini burada bırakma lütfunda bulunsanız, olmaz mı?" dediler. Bu arzularını kabûl edip, kendisine halifelik verdiği Kâsım Efendiyi orada halkı irşâd ile vazifelendirdi. Haleb'de insanlara rehberlik yapmakla meşgûl oldu.
Kâsım Ayni Efendi vefatından kısa bir müddet evvel buyurdu ki:
Ahmed Mesûhi, Bağdat'ta yetişen evliyânın meşhûrlarındandır. Doğum târihi bilinmemektedir. 893 (H.280) senesinde vefât etti. Evliyânın meşhurlarından Sırri Sekâti ile sohbet etmiştir...
Vaktiyle, yol üzerinde bulunan bir dergahın dervişleri, yoldan geçen herkesi misafir kabul ediyordu. Burada hiç konuşulmuyordu. Dervişler anlatmak istediklerini kalben ifade ediyorlardı. Bir gün dergahın kapısına bir yolcu geldi. Yolcu kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada, misafir geldiğini dervişler firaset yoluyla anlıyorlardı, o yüzden kapıda tokmak yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki derviş, kapıda duran yolcuya baktı. Bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yolcu, dergahta kalmak istiyordu. Derviş içeri girdi, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yolcuya uzattı. Bu, yeni bir misafiri kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yolcu dergahın bahçesine girdi, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. Derviş kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.