Yemen'den yükselen nur Abdullah-i Hadramî

Meşhurların Son Sözleri

Cuma, 21 Aralık 2007

Abdullah-i Hadramî hazretleri, evliyânın büyüklerindendir. Doğum târihi bilinmemektedir. 1288 (H.687) senesinde vefât etti. Yemen’deki Selâm şehri kabristanına defnedildi. Mezarının üstüne bir türbe yaptırıldı... Abdullah-i Hadramî, ilk önce Muhammed bin Ali Ba’levî’den ilim öğrendi. Maddî ve mânevî istifâdesi çok oldu. Muhammed bin Ali Ba’levî kendisini çok sever ve methederdi. Daha sonra ilim öğrenmek için Şeyh Ahmed bin Cu’d hazretlerinin ilim meclisine devâm etti. Ondan çok istifâde etti. Tasavvuf bilgilerini öğrenip üstün hâllere kavuştu ve icâzet, diploma aldı.

Devamını oku...

Bir sadakat ve vefakârlık örneği

Meşhurların Son Sözleri

Perşembe, 20 Aralık 2007

On altıncı asrın başlarında bugünkü Hindistan-Pakistan bölgelerinde hüküm sürmüş olan Babürlüler devletinin kurucusu Babür Şah ve torunları Türk-İslâm tarihine pek çok hizmette bulunmuşlardır... Bayram Han da, birçok muharebede kahramanlıklar göstermiş bir bahadırdı. Ancak, Afganlılarla yaptığı bir savaşta esir düşmüştü. Afgan kumandanı önceleri Bayram Hana, iyi muamelede bulunmuştu. Hattâ serbest bırakmayı bile düşünmüştü. Lâkin Bayram Han bir seferinde tedbirsiz davranıp Afganlılar aleyhinde tasarladığı bir planını ağzından kaçırınca kendisine yapılan muamele tamamen değişti. Serbest bırakılacağı yerde, idamına karar verildi!..

Devamını oku...

Çeştiyye büyüklerinden Yûsuf bin Muhammed

Meşhurların Son Sözleri

Çarşamba, 19 Aralık 2007

Seyyid Yûsuf bin Muhammed çeştî, evliyânın büyüklerindendir. 983 (H.379) yılında doğdu. 1067 (H. 459) senesinde vefât etti. Yûsuf-i Çeştî, dayısı Hâce Muhammed bin Ebî Ahmed Çeştî hazretlerinden feyz alarak, onun sohbetlerinde bulunarak kemâle geldi. Dayısı Hâce Muhammed hazretleri, altmış beş yaşlarındaydı. Hiç evlenmemişti. Müttekî, sâlihâ bir kız kardeşi vardı. Ağabeyine hizmet ederdi. Eliyle iplik eğirip satar ve ağabeyinin ihtiyaçlarına sarf ederdi. Allahü teâlâya ibâdet ve ağabeyine hizmetle meşgûl olduğundan, evlenmedi...

Devamını oku...

Büyük mutasavvıf Nûreddîn Cerrâhî

Meşhurların Son Sözleri

Salı, 18 Aralık 2007

Muhammed Nûreddîn Cerrâhî, Hicri 1089 (m.1678) senesinde İstanbul’da doğdu. Cerrahpaşalı olduğu için “Cerrâhî” diye anılmıştır. Bir rivâyete göre soyu Eshâb-ı kirâmdan Ebû Ubeyde bin Cerrâh’a ulaşır. Bu sebeple “Cerrâhî” diye anılır. Halvetî tarîkatı içinde meydâna getirdiği terbiye sistemi kendisine nisbet edilerek “Cerrâhiyye” adı verilmiştir.
Nûreddîn Cerrâhî hazretleri, çok genç yaşta Mısır Kâdılığına tâyin edilmişti. Ancak, yola çıkmadan önce, vedâ etmek için Üsküdar’da bulunan dayısı Hüseyin Efendinin konağına gitti. Dayısı, onu evin karşısında bulunan Selâmi Dergâhına götürdü...

Devamını oku...

Alındaki secde izi Tâvûs bin Keysân

Meşhurların Son Sözleri

Pazartesi, 17 Aralık 2007

Tâvûs bin Keysân hazretleri, büyük bir hadîs âlimi olup, aynı zamanda fıkıh ve tefsîr ilminde de pek ileri dereceye sâhipti. Allahü teâlâya yalvarmaktan büyük haz duyan bir zâttı. Uzun zaman ayakta ibâdet etmekten yorulmazdı. Çok namaz kıldığı için, alnında “secde izi” oluşmuştu. Yatağına yattığı zaman, sağa sola döner rahat edemez, bunun üzerine kalkar sabaha kadar namaz kılar ve; “Âbidlerin uykusu, Cehennem’i hatırlamaktır” derdi. Bu mübarek zat, kırk defa hacca gitmiştir...

Devamını oku...

Bu senedi kabrime koyun!

Meşhurların Son Sözleri

Pazar, 16 Aralık 2007

Ca’fer-i Sâdık hazretleri, Hazret-i Ali’nin torunlarından olup, “Oniki İmâm”ın altıncısıdır. Oğlu Mûsâ Kâzım için olan nasîhati pek meşhûrdur. Oğluna buyurdu ki:
“Ey oğlum, Allahü teâlânın kitâbını okuyucu, iyilikleri emredici, kötülüğü nehyedici, sana gelmeyene sen gidici, seninle konuşmayanla konuşucu ol! İsteyene ver. Gıybetten, koğuculuktan sakın. Çünkü söz taşımak, insanların kalbinde düşmanlığı artırır. İnsanların ayıplarını görme, insanların ayıplarını gören, onların hedefi olur.”

Devamını oku...

Azerbaycan velîlerinden Seyyid Yahyâ Şirvânî

Meşhurların Son Sözleri

Cumartesi, 15 Aralık 2007

Seyyid Yahyâ Şirvânî, küçüklüğünde fevkalâde edep ve ahlâk sâhibi bir çocuktu. Bir gün arkadaşları ile oyun oynarken, evliyânın büyüklerinden İzzeddîn Halvetî’nin oğlu ile Sadreddîn Halvetî’nin dâmâdı olan Pîrzâde hazretleri onu gördüler. “Allahü teâlâ bu çocuğa, dedelerinin güzel huyunu ihsân etmiş. İnşaallah Halvetî yolunun feyz ve mârifetlerine de kavuşur” diye dua ettiler...

Devamını oku...

Kelam âlimlerinden Abdullah ibn-i Hafîf

Meşhurların Son Sözleri

Cuma, 14 Aralık 2007

Abdullah ibn-i Hafîf, Şafii mezhebi kelam âlimlerindendir. İmâm-ı Eş’arî’nin en meşhûr talebelerinden olup, Şeyh-i Şiraziyyîn “Şirazlıların şeyhi, üstâdı” ismiyle meşhûr olmuştur...
Bu mübarek zatın bütün gıdâsı her gece sâdece yedi adet kuru üzümdü. Bedenen hafîf, rûhen yüksek bir hâle sâhipti.
İbn-i Hafîf hazretleri kendisi anlatır:
Gençliğimde, İmâm-ı Eş’arî hazretlerini görmek için Basra’ya gitmiştim. Basra’ya vardığımda, heybetli ve güzel yüzlü, yaşlıca bir zât gördüm. Ona, “Ebü’l-Hasan Eş’arî hazretlerinin evi nerededir?” dedim. “Onu niçin arıyorsun?” dedi. “Onu seviyorum ve görüşmek istiyorum” dedim. Bana, “Yarın erkenden buraya gel” dedi...

Devamını oku...

Niyet hayır âkıbet hayır

Meşhurların Son Sözleri

Perşembe, 13 Aralık 2007

İbn-i Hacer-i Mekkî hazretlerinin “Fetâvâ-i Hadîsiyye” isimli eserinde anlatıldığına göre, Ebû Saîd Abdullah, İbn-üs-Sakkâ ve Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî, ilim öğrenmek için Bağdat’a geldiler. Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri o zaman çok gençti. Hâce Yûsuf-i Hemedânî hazretlerinin, Nizâmiyye Medresesinde vaaz ettiğini duymuşlardı. Bunlar, onu ziyâret etmeye karar verdiler...

Devamını oku...

Fıkıh ve hadis âlimi İbrâhim Nehâî

Meşhurların Son Sözleri

Çarşamba, 12 Aralık 2007

İbrâhim Nehâî, Tâbiînden, yâni Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Eshâbını gören büyüklerdendir. Kûfe’de yetişen en büyük fıkıh ve hadis âlimlerindendir. İsmi, İbrâhim bin Yezîd’dir. 668 (H.47)’de Kûfe’de doğdu, 715 (H. 96) senesinde orada vefât etti. Eshâb-ı kirâmdan hazret-i Âişe, Ebû Sa’îd-i Hudrî ve daha birçok sahabeyle görüşüp, hadîs-i şerîf rivâyet etti. Bu mübarek zat, İmâm-ı A’zâm Ebû Hanîfe hazretlerinin fıkıh ilmini almış olduğu hocalar silsilesindendir. Hadis ilminde, bilhasa fıkıh ilminde müctehid derecesine yükseldi.

Devamını oku...