
En Şerefli Söz, Allahü Teâlâyı Anmaktır
Ali bin Sai hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Mısır’da ikamet etti. 330 (m. 941) yılında burada vefât etti. Ebû Ca’fer-i Saydalanî’nin talebesidir. İbn-i Sai buyurdu ki:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.292.026
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Ali bin Sai hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Mısır’da ikamet etti. 330 (m. 941) yılında burada vefât etti. Ebû Ca’fer-i Saydalanî’nin talebesidir. İbn-i Sai buyurdu ki:
Sultan II. Osman zamanı. İstanbul'da Hacı Mehmed Efendi isminde bir tüccar vardı. Günün birinde, dinine bağlı bir hanım ile evlenmek istedi. Fakat alacağı hanımın şu üç şartı kabul etmesini istiyordu:1-Sırtına giydiği siyah örtü, öldükten sonra tabutunun üstüne örtülecek2-Beş vakit namazını zamanında eda edecek, velev ki ben yemeksiz kalayım3-Cenâb-ı Hak evlat verir de ölürse, üzerindeki gelinlik ile benim önüme gelecek ve müjdeleyecekBu şartlarla talip olduğu birinci hanım, ilk ikisini kabul etti ve üçüncüsünü kabul etmedi. İkinci olarak istediği hanım da ilk iki şartı kabul etmedi. Nihayet üçüncü olarak is temeye gittiği hanım, bu şartların üçünü de kabul etti ve Mehmed efendi onunla evlendi.
26 Ağustos 1526...Osmanlı ordusu Mohaç ovasında...Güneş henüz doğmamış!Başlarında Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman Han. Muhteşem Otağ-ı Hümayun, "Hünkar Tepesi"ne kurulmuş. Burası ovanın en yüksek noktası. Osmanlı ordusunun mevcudu 100.000'i buluyor. Sağ kanada Anadolu Beylerbeyi Behram Paşa, sol kanada Vezir-i Azam Damat İbrahim Paşa kumanda ediyorlar. Öncü kuvvetlerin başında meşhur Akıncı Sultanoğlu Gazi Bali Bey, artçı kuvvetlerin başında ise Gazi Hüsrev Bey bulunuyordu. Yavuz Sultan Selim Han, bu iki cesur akıncı beyinin de öz dayılarıydı. Osmanlılarda bulunan yeni dökülmüş 300 kadar ağır top, dünyada henüz görülmemişti.200.000 kişilik düşman ordusunun 50.000'i Papalık, Lehistan, Çek, Slovak, Hırvat, askeri idiler. Macar kralı II. Layoş'un imdat istemesi üzerine yardıma gelmişlerdi. Yardıma gelmişlerdi. Onların da 100 kadar topu.
Dâvûd-i Tâi hazretleri, Tayy kabilesine mensûb olduğu için "Tâi" ve Kûfe'de doğduğu için "Kûfi" nisbeleriyle meşhurdur. Aslen Horasanlıdır. Doğum târihi bilinmemektedir. 781 (H.165) senesinde Bağdat'ta vefât etti. Kabri oradadır...
Gençliğinde ilim tahsiliyle meşgûl olan Dâvûd-i Tâi'nin kalbinde dünyâya karşı sevgi de vardı. Bir gün ölen bir kimsenin arkasından birinin şu beyiti okuduğunu duydu:
Hangi güzel yüz ki toprak olmadı,
Hangi ceylan göz ki yere akmadı!..
Hâce Alâeddîn Goncdüvânî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Buhâra'da Goncdüvan köyünde doğdu. Gençliğinde Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin talebelerinden oldu. Şâh-ı Nakşibend vefât edince, Hâce Muhammed Pârisâ ve Ebû Nasr-ı Pârisâ hazretlerinin sohbetlerine devâm etti. Hicri dokuzuncu asrın ortalarında orada vefât etti. Hâce Ubeydullah-i Ahrâr'a nasîhat ederek buyurdu ki:
Ahmed Şihâbüddin Kalyûbi hazretleri Şafii mezhebi âlimidir. Mısır'ın Kalyûb şehrinde dünyâya geldi. 1069 (m. 1659)'da vefât etti. "Tuhfet-ür-râgıb" kitabının son sözünde buyuruyor ki:
Günlerden bir gün, yıllardan bir yıl, bir padişahın ganimet malından eline çok güzel ve tarif edilmez bir kumaş geçer. Terzi başını çağırtıp o kumaşı eline verir. Terzi başı kumaşı görünce aklı başından gider. Ve sanki hasta olur. Padişaha kaftan kesmek için yaklaşıp evvela tahmin için eline arşın alır: -Sultanım, üstatlar, "bin ölç bir kes, ölçmeden kumaşa el vurmasın hiç kes (kimse) demişler", der. -Sultanım, bu kumaş kaftan olmaya el vermez, diye söyler. Dörtte bir, çeyrek daha gerekir ki, hazret-i sultana layık bir kaftan olsun. Padişah çaresiz: -Biraz dursun, der ve buna uygun parça bulunması için şehir ve vilayet aransın, diye emreder. Her ne kadar şehir baştan başa aranır ve memleket boydan boya taranırsa da ona münasip kumaş ve o beze uyar bir yoldaş bulunamaz. Padişah çaresiz kalıp bir başka terziyi davet eder: -Şu güzel kumaştan bana iyi bir elbise yapıver, diye söyler.