Yolumuzu Aydınlatanlar • 10.02.2006
Sokollu (Sokullu) Mehmet Paşa, Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Veziriazamıdır. Ondan sonra da II. Selim Han'a Sadrazam oldu ve devlet idaresini tamamiyle eline aldı. Birçok seferlere Serdar-ı ekrem olarak katıldı ve hepsinde muzaffer oldu...
Sultan II. Selim Han'ın vefatından sonra tahta çıkan III. Murad devrinde de Sadrazam olarak hizmete devam eden Sokollu'nun, başarılarından dolayı çekemeyenleri de çoktu. Devamlı olarak aleyhinde entrikalar çeviriyorlardı. Bütün bunlara rağmen o;
-Devlet-i aliyyeyi nâehillere bırakmayacağız, diyordu...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 12.02.2006
Abdurrahman bin Nizameddin Ahmed Nureddin-i Câmi, Şeyh-ul-İslam idi. Âlim, veliy-yi kâmil idi. 1414'te, İran'da Câm kasabasında doğup, 1492'de Afganistan'ın Herat şehrinde vefat etti. İmam-ı Muhammed Şeybani hazretlerinin soyundandır. Beş yaşında iken Muhammed Parisa hazretlerinin huzuruna götürülüp teveccühüne mazhar oldu. Ubeydullah hazretlerine yazdığı mektuplardan ikisi Reşehat'ta mevcuttur...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 13.02.2006
Evliyânın büyüklerinden Fudayl bin Iyâd hazretleri, önceleri Merv ve Ebyurd şehirleri arasında eşkıyâlık yapardı. Sahranın tenha bir yerinde çadırını kurar, eşkıyâ reisi olduğu için kendisi içerde otururdu. Ancak bir hadiseden sonra hem kendisine hem de beraberindekilere tövbe etmek nasip oldu. Aldığı malları fazlasıyla sahiplerine geri verdi. Herkes ile helâllaştı. Samimi tövbesi onu, Allahın sevgili kulları arasına soktu...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 14.02.2006
Dünyâya düşkün olmaması, haramlardan çok sakınması, kerem ve cömertliği ile meşhûr hanım velilerden. İsmi, Nefise binti Hasan olup, hazret-i Ali'nin dördüncü göbekte torunudur. "Tâhire" ve "Kerimet-üt-dâreyn" lakabları vardır. 762 (H.145) senesinde Mekke-i mükerremede doğdu. Annesi, Lübâne binti Abdullah bin Abbâs bin Abdülmuttalib'dir. 823 (H.208)'de Kâhire'de vefât etti...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 15.02.2006
Abdülkâdir-i Geylâni, evliyânın büyüklerindendir. İran'ın Geylân şehrinde 1078 (H.471)'de doğdu. Hem seyyid, hem şeriftir. (Hazret-i Hüseyin'in evladına seyyid, hazret-i Hasan'ınkine şerif denir.) Gavs-ül-a'zam Abdülkâdir Geylâni hazretleri 1166 (H.561)'da Bağdad'da vefât etti. Türbesi Bağdad'dadır. Ziyâret edilmekde, feyz ve bereketlerine kavuşulmaktadır...
Abdülkâdir-i Geylâni hazretleri vefât edeceği sırada, oğullarına buyurdu ki:
-Yanımda sizden başkaları da vardır. Onlara yer açın. Onlara edebi gözetin. Burada büyük rahmet vardır. Onları sıkıştırmayın!
Yolumuzu Aydınlatanlar • 18.02.2006
Muhammed aleyhisselam, Bizans İmparatoru Heraklius'u İslâm'a davet için bir mektûb yazdırdı ve çok iyi Rumca bilen Dıhye-i Kelbi (radıyallahü anh) ile gönderdi. Heraklius mektubu aldı; Arapça bilen bir de tercüman çağırttı. Tercüman Resûlullah efendimizin mektubunu okumaya başladı:
"Bismillâhirrahmânirrahim. Allah'ın Resûlü Muhammed'den, Rumların büyüğü Herakl'e..." diye başlandığını görünce Heraklius, müşaviri olan Üsküf'ü çağırttı. Mektub onun yanında okundu. Mektubun devamı şöyleydi:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 19.02.2006
Arapların büyük hatiplerinden ve yaşı bir asrı geçmiş olan bir kimse vardı... Adı, Kuss bin Saide idi... Bu zat bir gün Suk-ı Ukaz denilen yerde, imanından aldığı güçle insanlara hitap ederek, onlara imanın hakikatlerinden bir demet sunuyordu...
Kuss bin Saide, gökten, yerden, denizlerden, yıldızlardan bahsediyor, arkasından ölüm gerçeğine dikkati çekiyor ve bütün bunların boşu boşuna olmadığını, merakla etrafında toplananlara anlatıyordu...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 20.02.2006
Muslihuddin Mûsâ Efendi, küçük yaşlarda ilim öğrenmeğe başladı. Otuz yaşına geldiğinde, medrese tahsilini bitirdi. Çevresinde sayılan bir âlim oldu. İlimdeki yüksekliğini, zamânının âlimleri tasdik ettiler. Nitekim, Şeyhulislâm Ebüssü'ûd Efendi'nin hürmet ve muhabbetini kazandı... Tahsil ettiği muhtelif ilimler arasında tıp ilmini dahi merak ederek kendi zamanındaki gelişme nispetinde tıbbi tedavi ilimleri hakkında bilgi sahibi olmuştur. Kendine has metotla, 41 çeşit baharattan "Mesir macunu" adını verdiği bir terkip yaparak hastaları tedavi etmiştir...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 21.02.2006
Abdülfettâh-ı Bağdâdi Akri hazretleri, hocası Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdi hazretlerinin emriyle Bağdâd'dan İstanbul'a gelip senelerce insanlara hak yolu anlattı... 1865 senesinde vefât etti. Kabr-i şerifi Üsküdar'da Eski Vâlide Câmii'nden Karacaahmed Mezarlığına çıkan yol ile Selimiye-Bağlarbaşı Caddesinin kesiştiği köşedeki Şeyhülislâm Arif Hikmet Beyin kabristanındadır...
Din ilimlerinde kendisini yetiştiren Abdülfettâh Efendi, asrının en büyük âlimi, İslâm bilgilerinin mütehassısı Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdi hazretlerine talebe oldu...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 22.02.2006
Çocukluğundan itibâren ilim tahsil eden Muhammed Gazâli, fıkıh ilminin bir kısmını kendi memleketinde okudu. Bir müddet sonra Cürcân'a giderek İmâm Ebû Nasr İsmâili'den ders aldı. Üç sene kadar Cürcân'da ilim öğrendi. Sonra tekrar memleketi olanTûs'a dönmek üzere yola çıktı. Memleketinde bulunduğu üç sene içinde âlim zâtların derslerine ve ilim meclislerine devâm etti. Üç yüz binden fazla hadis-i şerifi ravileriyle ezbere bilen İmam-ı Gazali hazretleri "Hüccetül-İslam" adıyla meşhurdur.