Yolumuzu Aydınlatanlar • 17.03.2006
İbrâhim-i Havvâs hazretleri başından geçen bir hadiseyi şöyle anlattı: "Bir sene, hacca gitmeye niyet ederek yola çıktım. Ne zaman Kâbe-i şerif tarafına gitmek istedimse, gayri ihtiyâri ters istikâmete doğru gidiyordum. Allahü teâlânın irâdesi beni bu tarafa çekiyordu. En sonunda İstanbul tarafına gitmeye karar verdim. Şehre girdim. Yüksek bir köşk gördüm. Kapısı önünde, bir kısım insanlar toplanmıştı. Yaklaşarak:
-Niçin toplandınız? diye sordum. Onlar da;
-Rum Kayserinin kızı delirmiş, çâre bulmak için bütün tabipleri topladı, dediler.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 19.03.2006
Bâyezid-i Bistâmi hazretleri; Aşk-ı ilâhide o kadar ileri ve ibâdette o derece yüksekte idi ki, namaz kılarken Allah korkusundan göğüs kemikleri gıcırdar, yanında bulunanlar bunu işitirlerdi. Son derece âlim, fâdıl ve edib idi. Şiirleri meşhûrdur.
Bâyezid-i Bistâmi devamlı; "Allah!.. Allah!.." derdi. Vefâtı ânında da yine; "Allah!.. Allah!.." diyordu. Bir ara şöyle duâ etti:
"Yâ Rabbi! Senin için yaptığım bütün ibâdet, tâat ve zikirleri hep gaflet ile yaptım. Şimdi can veriyorum. Gaflet hâli devâm ediyor. Allah'ım! Bana huzûr ve zikir hâlini ihsân eyle!.."
Yolumuzu Aydınlatanlar • 20.03.2006
Abdullah bin Adiy Maveraünnehir'de yaşamış olan Hadis ve Fıkıh âlimlerinin büyüklerindendir. Kendi şehrinde birçok âlimden ders aldıktan sonra ilim öğrenmek ve hadis-i şerif toplamak için Semerkand'a, sonra Maveraünnehir ve İran'daki çeşitli şehirlere gitti. Daha sonra Şam'a gelerek uzun zaman orada kaldı. Sonra da Mısır'a gitti ve önce Kahire, sonra İskenderiye'de ilim tahsil etti. Bu esnada çok sıkıntılar çekti. Uzun yıllar yatak yüzü görmedi. Nihayet zamanının en büyük hadis âlimlerinden biri oldu. Yüzbinden fazla Hadis-i şerifi ezberleyerek, hadis ilminde "Hafız" unvanını aldı. Kadılar ve hakimler, onun bildirdiği hükümleri aynen kabul ederlerdi.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 21.03.2006
Âmir bin Abdullah Anberi hazretleri, Beni Temim kabilesinin Beni Anber koluna mensub olduğundan "Anberi" nisbesiyle anılmaktadır. Doğum târihi belli değildir. 674 (H.55) senesinde Kudüs'te vefât etti. Eshâb-ı kirâmdan hazret-i Ömer'i, hazret-i Osman'ı ve Abdullah bin Mes'ûd gibi büyükleri gördü. Hazret-i Ömer'den ve Selmân-ı Fârisi'den hadis-i şerif rivâyet etti. Kendisinden, Hasan-ı Basri ve Muhammed bin Sirin rivâyette bulunmuşlardır...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 22.03.2006
Ahmed bin Hanbel, aslen Basralıdır. Babasının ismi Muhammed bin Hanbel'dir. Dedesi Hanbel bin Helâl, Basra'dan Horasan'a gelip yerleşmiş ve Emevi Devletinde Serahs vâliliği yapmıştır. Babası asker (subay) idi. Ahmed bin Hanbel'in âilesi, annesi ona hâmile iken, Merv'den Bağdat'a göçmüş ve o Bağdât'ta doğmuştur.
İlk önce İmam-ı a'zam hazretlerinin talebesi olan İmam-ı Ebu Yusuf'tan fıkıh ve hadis ilminde ders alan bu mübarek zat, bundan sonra da üç sene Huşeym'in derslerine devam etmiş, ondan hadis-i şerif dinlemiştir. Bundan başka Bağdad'da bulunan meşhur âlimlerden de ders aldı.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 23.03.2006
Said bin el-Müseyyeb, 636 (H.15) yılında hazret-i Ömer'in hilâfetinden iki sene sonra doğdu. Hazret-i Osman'ın hilâfeti gençlik yıllarıydı. 710 (H.91) yılında Medine'de vefât etti... Tâbiinin reisi idi. Hadis rivâyeti, zühd, ibâdet ve takvayı nefsinde toplamıştı. Aynı zamanda rüya tâbirini de çok iyi biliyordu. Sa'd bin Ebi Vakkas ve Ebû Hureyre gibi sahâbilerden ve Peygamber efendimizin hanımlarından hadis dinlemiştir. Ebû Hureyre'nin kızı ile evli idi ve hadis-i şeriflerin çoğunu da Ebû Hureyre'den rivâyet etmiştir.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 24.03.2006
Kanuni Sultan Süleyman, Avrupa'nın güçlü ordularını mağlub ederek Osmanlı devletini dünyanın ne büyük imparatorluğu haline getirmiştir... Karalarda cihan hakimiyetini eline geçiren Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros Hayrettin Paşa vasıtasıyla denizlerde de Osmanlı Devleti'nin gücünü gösteriyordu. Nitekim bu büyük deniz komutanı Haçlı donanmasını 27 Eylül 1538'de Preveze'de imha ederek, müstesna bir zaferle Akdeniz'de tam bir Türk hakimiyeti kurdu. Kanuni, Süveyş'te kurduğu donanma ile de Kızıldeniz'i ve Arabistan sahillerini emniyet altına aldı ve Avrupalıları Hindistan sahillerinden uzaklaştırmaya başladı.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 25.03.2006
Ahmed İbni Kemal Paşa (Kemâlpaşazâde), dedesinin ve babası Süleymân Çelebi'nin umerâ sınıfından olması sebebiyle, zamânın geleneği icâbı önce askeri sınıfa girdi. Sultan İkinci Bâyezid Hanın seferlerine sipâhi olarak katıldı. Sonra ilmiye sınıfını seçti ve dâhili ve hârici din ve mezhep düşmanlarına karşı ilmi ve yazdığı kitaplarıyla mücâdele etti. Eshâb-ı kirâm düşmanlığı propagandasıyla doğu Anadolu'da yer yer büyümeye başlayan fitneye karşı Ehl-i sünnet itikâdını bütün gayretiyle müdâfaa etti. Daha sonra da Kânûni Sultan Süleymân Han zamanında (1526'da) Zembilli Ali Efendinin vefâtı üzerine Şeyhülislam yapıldı...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 26.03.2006
Cüneyd-i Bağdâdi, hocasına âit olan evin bir odasında kalırdı. Her an Allahü teâlâyı hatırlardı. Seccâdesi üzerinde, sabaha kadar "Allah, Allah" der, aynı abdestle sabah namazını kılardı. Bu hâl senelerce böyle devâm etti. Otuz sene cemâatle namazda ilk tekbiri kaçırmadı. Namazda kalbine dünyâ düşüncesi gelse, o namazı tekrar kılardı. Dâimâ Allahü teâlâyı hatırlardı. Her gün 400 rekat namaz kılardı. Otuz yıl yatsı namazından sonra hiç uyumadan ibâdetle meşgûl oldu...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 27.03.2006
Ebû Bekr Kettâni, Cüneyd-i Bağdâdi hazretlerinin talebesidir. Ebû Said-i Harrâz, Abbâs bin Mühtedi, Amr el-Mekki, Ebü'l-Hüseyin Nûri gibi âlimlerin sohbetinde de bulundu. 933 (H.322) senesinde Mekke'de vefât etti.
Bu mübarek zata, "Harem'in Kandili" derlerdi. Sabaha kadar namaz kılar ve Kur'ân-ı kerim okurdu. Kâbe'de otuz sene, "Altınoluk"un altında ibâdet etti. Bu zaman içinde, yirmi dört saatte bir defâ abdestini tâzelerdi. Tavaf yaparken, Kur'ân-ı kerimi pekçok defâ hatmetmiştir...