Yolumuzu Aydınlatanlar • 28.07.2006
Nezahat Onbaşı'nın hikâyesi Çanakkale Savaşı günlerine kadar uzanıyor... Savaş yıllarında annesi Hadiye Hanım daha 24 yaşındayken veremden ölür. O günlerde İstanbul işgal altındadır, küçük kızın babası Albay Hafız Halit Bey ise cepheden cepheye koşmaktadır. Hafız Halit Bey bir müddet sonra komutasındaki 70. Alay ile Anadolu'daki Milli Mücadele saflarına katılma kararı alır. Tabii kızını da yanında götürmek zorunda kalır...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 29.07.2006
Mâlik bin Dinâr hazretleri, mal mülk sâhibi zengin bir genç idi. Hasan-ı Basri hazretlerine talebe olunca, bütün mallarını ve parasını, fakir talebelere harcadı. Kalbinden Allahü teâlânın aşkından başka her şeyin sevgisini çıkardı; zahidlerden oldu. Uzun zaman Basra'da Hasan-ı Basri hazretlerinin sohbetlerini dinledi. Bir ara hocasıyla birlikte Şam'a gittiler. Şam'da bütün vakit namazlarını Câmi-i Kebirde cemâatle birlikte kıldı. Bu vesile ile o beldenin hikmet sâhibi kişileri ile tanışıp sohbet etti. Şam halkı onun izzet ve kemâlini, olgunluğunu her geçen gün görmekteydi. Gündüzlerini oruçla, gecelerini namaz ve niyazla geçirirdi...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 30.07.2006
Emevi Halifesi Ömer bin Abdülaziz hazretlerinin komutanlarından Seyyid Bilâl Türk gönüllü savaşçılar birliği ile Karadeniz kıyısından Bizans'a doğru hareket etmişti. Niyetleri en kestirme yol olan denizden İstanbul önlerine varmaktı. Ancak yola çıktıktan birkaç gün sonra şiddetli bir yağmur ve fırtınaya yakalandılar. Seyyid Bilâl hazretleri ve gâziler güçlükle Sinop limanına sığındılar...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 01.08.2006
Ahmed Behlül hazretleri, Mısır evliyâsındandır. Doğum târihi ve yeri belli değildir. 1521 (H.928) senesinde Kahire'de vefât etti. Hayâtı hakkında fazla bir bilgi yoktur... Küçük yaşta ilim öğrenmeye başlayan Ahmed Behlül hazretleri, zamânında Mısır'da bulunan büyük âlimlerin derslerine devâm ederek yetişti. Devrinin ileri gelen âlimlerinden oldu. Kendisinden meşhur âlim Abdülvehhâb-ı Şa'râni ilim öğrenmiştir.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 02.08.2006
Sultan Alparslan, Selçuklu Devletinin kurulmasında önemli rolü olan Horasan Valisi Çağrı Bey'in oğludur. 20 Ocak 1029'da doğdu. İyi bir tahsil gördü, sayısız zafer kazanarak mertliği ve iyi kumandanlığı ile ün saldı. Babasının ölümünden sonra Horasan Valisi oldu. Amcası Tuğrul Bey, 4 Eylül 1063'te öldüğü zaman, vasiyeti üzerine, Selçuklu tahtına Alparslan'ın ağabeyi Süleyman getirildi, fakat Türk beyleri buna itirazda bulundular ve Alparslan'ı hükümdar tanıdılar. Alparslan 27 Nisan 1064'te büyük bir törenle tahta çıktı...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 04.08.2006
Çerkez Hasan Bey'in ablası Neşerek Kadınefendi, Sultan Abdülaziz Han'ın hanımı idi. Padişah tahttan indirildiği gün Dolmabahçe Sarayı'ndan Topkapı Sarayı'na nakledilirken mücevher sakladığı şüphesiyle omuzundaki şal, Hüseyin Avni Paşa tarafından çekilip alınarak hakârete uğramıştı. Kadınefendi, omuzları açık bir şekilde Boğaz'dan getirilmiş ve hastalanmıştı. Sultan Abdülaziz Han'ın vefatı üzerine ise şok geçirerek 11 Haziran 1876 günü vefat etmiş idi...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 05.08.2006
Seyyid Burhaneddin aslen Maveraünnehir'deki Tirmiz şehrindendir. Oradan çıkarak ilim öğrenmek için birçok memleket gezdi. Sonunda Behaeddin Veled hazretlerine kavuştu ve onun halifesi oldu. Bir ara Tebriz şehrine gitmişti. Burada iken hocasının vefat edeceği ilham olundu. Hocası ona rüyada, oğlu Celaleddin'in terbiyesini kendisine verdiğini söyleyince hemen Konya'ya gitti. Mevlana Celaledin-i Rûmi hazretlerinin en büyük hocası oldu.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 06.08.2006
Ahmed Mürşidi Efendi, Diyarbakır'da çok talebe yetiştirdi ve insanlara doğru yolu göstermek için vaaz ve nasihatlerde bulundu. Bir gün vaazında şöyle buyurdu:
"Ey insanoğlu! Bil ki o sakladığın mallar senin değil hepsi emânettir. Bir gün sen âhirete göçersin onlar burada kalır. Oraya bir kefenden başka bir şey götüremezsin. Bir gün biriktirdiğin malları mirasçılarına bırakıp gidersin. Bütün mal ve mülkün elinden gidip, o benim malım mülküm dediğin şeyler, yeni sâhiplerinin eline geçer. Her topladığın malın hesâbını yarın kıyâmet gününde vereceksin. Bu hâlinle kıyâmet günü hâlin ne olacak?
Yolumuzu Aydınlatanlar • 07.08.2006
Mevlânâ Celâleddin Rûmi hazretlerinin, Çelebi Hüsâmeddin'e karşı itibârı fevkalâde çok idi. Çelebi Hüsâmeddin, Mevlânâ hazretleri derse gelmediği zamanlar talebelere ders verirdi...
Bir gün Çelebi Hüsâmeddin dostlarıyla birlikte bağa gitmişti. Orada dostlarına nasihat ederken bir kimse gelip;
-Efendim! Mevlânâ hazretlerinin türbesinin üzerindeki alem düştü. Bir türlü yerine konulamadı, dedi.
Bunu işiten Çelebi Hüsâmeddin çok üzüldü. Yüzlerinin rengi bembeyaz oldu. Onun fevkalâde üzüldüğünü gören dostları, bunun sebebini sordular. O da;
Yolumuzu Aydınlatanlar • 09.08.2006
İlyâs aleyhisselâm, İsrâiloğullarını Allahü teâlâya imâna ve ibâdete çağırdı. Onu dinlemediler, hattâ memleketlerinden kovdular. Ba'l adındaki puta tapmaya ısrarla devâm ettiler. Bu isyânları ve azgınlıkları sebebiyle, Allahü teâlâ onlar üzerine belâ ve musibet gönderdi. Çeşitli sıkıntılarla cezâlandırıldılar. Memleketlerinden bereket kaldırıldı. Yağmur yağmaz oldu, kıtlık başgösterdi. Sonunda İlyâs aleyhisselâmı bulup, nasihatini dinlediler. İmân ettikleri için, üzerlerinde belâlar ve musibetler kaldırıldı.