Yolumuzu Aydınlatanlar • 17.02.2008
Büyük veli Abdülvâhid bin Zeyd hazretleri anlatıyor: Bir defâsında gazâya niyet ettim. Bütün talebelerimi topladım. Mecliste bir şahıs meâlen; "Allah yolunda savaşıp düşmanları öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını Allah Cennet karşılığında satın aldı" (Tevbe sûresi: 111) buyurulan âyet-i kerimeyi okudu. Bunun üzerine on beş yaşlarında bir genç ayağa kalktı. Bu gencin babası vefât etmiş, kendisine pekçok mal kalmıştı. Büyük bir azim ve kararlılıkla orada bulunanlara şunları söyledi:
-Şâhid olunuz ki, ben nefsimi ve malımı Allahü teâlâya sattım!..
Yolumuzu Aydınlatanlar • 18.02.2008
Bedir Harbi başlamak üzereydi... Peygamber efendimiz, Eshâb-ı kirâma harpte hangi usûlü takip edeceklerini sordu. Âsım bin Sâbit hazretleri eline yayı ve oku alarak şöyle dedi:
-Yâ Resûlallah! Kureyş kavmi yaklaştıkları zaman okları kullanırız. Daha yakınımıza geldikleri zaman taşla mücâdele ederiz. Daha da yakınımıza geldikleri zaman, mızrakla mücâdele ederiz. En sonunda da kılıçla çarpışmaya tutuşuruz...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 19.02.2008
Bir tasavvuf talebesi vardır ki, hocasından çok istifade eder. Derecesi o kadar yükselir ki, "Levh-i mahvuz"u (olmuşların ve olacakların, zamandaki bütün anların ve mekandaki bütün varlıkların, kısacası, her şeyin yazılı bulunduğu ilâhi muhafaza levhası) dahi keşfedecek hale gelir. Bir bakar ki hocasının ismi şakiler arasında yazılıdır. Yani cehennemlikler listesindedir hocası!.. "Beni bu duruma getiren hocam ne hikmettir ki cehennemlikler arasında oluyor?" diye, üzüntüden deli divane olur, yataklara düşer...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 19.02.2008
Ahi Sirâc hazretleri, Sultan-ül-ulemâ Hâce Nizâmüddin-i Evliyâ'nın yetiştirdiği Hindistan evliyâsının büyüklerindendir. Doğumu, vefâtı ve hâl tercümesi hakkında kitaplarda fazla mâlûmat bulunmayan Ahi Sirâc hazretlerinin sekizinci asrın ortalarında 1357 (H.759) yılında vefât ettiği bilinmektedir...
Bu mübarek zat, daha gençlik yıllarında, Hâce Nizamüddin hazretlerinin sohbetlerinde bulunarak yetişti. Ayrıca Mevlânâ Fahreddin-i Zerrâdi'den sarf öğrendi...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 20.02.2008
Bişr-i Hâfi hazretleri, hicri 150 (m.767) yılında Horasan'ın Merv şehrinde doğdu. 227 (m.841)'de Bağdat'ta vefat etti. İsmi, Bişr bin Hâris Abdurrahmân'dır. Yalınayak gezdiği için "Bişr-i Hâfi" adıyla meşhur olmuştur. Bağdat'ta medfundur...
Tanınmış bir aileden olan Bişr-i Hâfi, Merv şehri reislerinden birinin oğludur. Günlerini eğlence âlemlerinde sarhoş olup meyhane köşelerinde sızarak geçiriyordu. Öyle bir tövbe etti ki; dini ilimlerde yüksek bir âlim, tasavvufta büyük bir veli oldu...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 22.02.2008
Alâeddin Âbizi, evliyânın büyüklerindendir. İsmi Muhammed bin Mü'min Âbizi, lakabı Alâeddin'dir. Kûhistan'a bağlı Âbiz köyünde doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1486 (H.892) senesinde vefât etti. Kabri, Herat'ta hocası Sa'deddin-i Kaşgâri hazretlerinin kabri yanındadır.
Mevlânâ Alâeddin Âbizi, tasavvuf yolunda yetişip kemâle geldikten sonra, medreselerde, tekkelerde talebe okutup ders verecek yerde, küçük çocukları okutmaya başladı. Böylece büyüklük ve yükseklik hâllerini gizler, kendisini setrederdi.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 23.02.2008
Büyük veli Senâullah-i Pâni-püti (Dehlevi) hazretleri 1730 (H.1143) senesinde Hindistan'ın Pâni-püt şehrinde doğdu. 1810 (H.1225) senesinde aynı yerde vefât etti. Vefat etmeden evvel şöyle vasiyet etmiştir:
"Allahü teâlâya hamd ve Resûlüne salât ve selâm olsun... Bu fakir Senâullah-i Pâni-püti derim ki: Seksen yaşıma geldim. Kur'ân-ı kerimde yakin diye bildirilen ölüm, baş ucuma kadar geldi. Başka bir şey yapmaya fırsat bırakmadı. Artık evlâdıma ve sevdiklerime birkaç vasiyetimi yazmak istiyorum. Bâzısını yerine getirmek bu fakir için, bir kısmı ise çocuklarım ve dostlarım için faydalı, hattâ zarûridir...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 24.02.2008
Cemâleddin-i Uşşâki, büyük velilerdendir. İsmi Muhammed olup, künyesi Ebû Nizâmeddin'dir. Bu mübarek zat, "Uşşâki Seyyid Muhammed Efendi" diye de bilinir. Doğum târihi belli değildir. Edirne'de doğdu. Halvetiyye yolu büyüklerinden olup, Uşşâkilik tarikatında pir-i sâni sayılır. 1751 (H. 1164) senesinde İstanbul'da vefât etti. Eğrikapı'da bulunan dergâhının avlusuna defnedildi...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 25.02.2008
Zekeriyyâ aleyhisselâm yüz yirmi yaşına geldiği hâlde neslini devam ettirecek bir evladı yoktu. Hanımı da doksan sekiz yaşındaydı. İçine evlâd sevgisi düşüp kendisine sâlih bir evlâd ihsân etmesi için Allahü teâlâya duâ etti. Zekeriyyâ aleyhisselâmın duâsı kabul oldu ve Yahyâ aleyhisselam dünyaya geldi. Rivâyete göre Yahyâ aleyhisselâmın doğumu ile İsâ aleyhisselâmın doğumu aynı seneye rastlamaktadır...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 26.02.2008
Abdülvâhid-i Lâhori, Hindistan'daki evliyânın büyüklerindendir. İsmi Abdülvâhid'dir. Lahor şehrinden olduğu için Lâhori nisbet edildi. Doğum ve vefât târihleri bilinmemektedir. Evliyânın göz bebeği İmâm-ı Rabbâni hazretlerinin talebelerinin önde gelenlerindendir.